Türkiye artık gol atacak

Fonların fonu olarak tanımlanan iVCi'nin Stratejik Ağ Başkanı Pınar Eczacıbaşı, Türkiye'ye yabancı fonların ilgisinin ciddi oranda arttığını söylüyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

Özlem ERMİŞ BEYHAN
 
İSTANBUL - Pınar Eczacıbaşı 2012 Nisan'ında İstanbul Venture Capital Initiative-iVCi'nin stratejik ağ başkanı olarak seçildi. Eczacıbaşı, son 5 yılda Türkiye'de girişim sermayesinin Türk şirketlere ulaşması yolunda önemli rol oynayarak 160 milyon euro plase eden iVCİ için iddialı bir yeni 5 yılın hazırlıklarını tamamlamış. Yabancı fonların Türkiye ilgisinin ciddi seviyede arttığını vurguluyor. Eczacıbaşı, "iVCi olarak son 5 yılda ulaşılan 160 milyon euronun yaklaşık iki katı kadar bir miktarı, 5 yıldan daha kısa bir sürede Türk şirketlerine sunacağız" diyor.
 
Pınar Eczacıbaşı, Türkiye'nin yan sanayide çok ileri noktaya ulaştığını vurguluyor. Ancak ona göre Türkiye'nin artık marka yaratarak "gol atması" gerekiyor. "Türkiye hep yan sanayide, golü atan değil ama pas veren konumunda. İhracat rakamları, ithalat rakamlarına bakın, bunu ortaya koyuyor zaten. Cari açık Türkiye ekonomisinin en kırılgan yanı. Marka yaratarak, katma değer yaratarak gol atan ülke olma yolundayız. Onca işçiliği üstlenen ve başkasına para kazandıran değil de kendi kazanan bir ülke konumunda olmamız gerekiyor artık. Bu da zaman alacak bir şey. Bugünden yarına bir marka yaratamıyorsunuz
ama bu yolda çok önemli gelişmeler var. Turquality projesi bu yolda çok önemli işlere imza atıyor."
 
Peki Avrupa'nın krizi ile Türk şirketlerinin önünde bir pencere açılmadı mı?
"Öyle, kesinlikle" diyor Eczacıbaşı ve devam ediyor: "Avrupalı markaları satın alan Türk şirketleri duyuyoruz. Kendi markasını Avrupa'da yaymak için öne geçen, avantajları yakalayan firmalar var. Avrupa'nın bu krizinin uzun süreceğini hep söyledik, bu süreç devam edecek. Bizim oradaki markaları satın alma yolunda daha da aktif olmamız, bu fırsatı çok daha etkin kullanmamız gerekiyor."
 
Ciddi bir girişim iştahı var
 
Pınar Eczacıbaşı iVCİ'deki yeni göreviyle ilgili önemli bir heyecan duyuyor. Kimya eğitimi alan ancak daha sonra "yolunu finansta çizerek" bu alanda master yapan Eczacıbaşı, finans sektöründen geliyor olmasının görevinde önünü açtığını düşünüyor. "Ben finansçıyım, kariyerimin çok önemli bir kısmını bankalarda geçirdim, bankalarda büyüdüm... Genç
Yönetici ve İşadamları Derneği'nin (GYİAD) uzun süre başkanlığını yaptım biliyorsunuz. Burada girişimcilik adına çok önemli projeler yürüttük. Bütün projelerde gördük ki Türkiye'de çok ciddi bir girişim iştahı var, çok önemli bir girişimcilik ruhu var. KOSGEB ile gençlere önemli girişimcilik eğitimleri verdik. Benim için iVCi hem finans geçmişim hem de girişimcilikle
ilgili çalışmalarımın bir potada eriyebildiği, bu tecrübelerimin taçlandığı bir görev oldu."
 
Girişimciliğin büyükelçisi
 
[PAGE]
 
Girişimciliğin büyükelçisi
 
Pınar Eczacıbaşı, iVCİ Stratejik Ağ Başkanlığı görevini Ali Sabancı'dan devraldı. Görevinin sorumluluk alanını şöyle anlatıyor: "İstanbul Venture Capital Initiative bir fonların fonu. Kamu ve özel sektörü bir araya getirerek girişimciliğe fon sağlayan bir şemsiye fonu. Türkiye'de girişimciliği geliştirmek üzere atılan en önemli adımlardan biri belki de... Burada çok ciddi bir yapı var. 2007'de kuruldu iVCi... İlk 5 yıllık paket 160 milyon euroluk bir paketti ve ben görevi devraldığımda bu miktarın çoğu zaten plase edilmişti. Benim şimdi misyonum açıkçası Türkiye'de bu ekosistemin oluşabilmesi için ilgili parti ve birimlere gerekli bilgileri, bu fonu anlatabilmek... Takdir ederseniz işin bir sosyal sorumluluk tarafı bir de teknik tarafı var. Bütün bunları birleştirip bunu yürütebilmek, biraz girişimciliğin büyükelçiliğini yapmak benim görevim... Sistem için gerekli konuları panel şeklinde ortaya koyan toplantılar düzenleyerek oyuncular arasında görüş alışverişi sağlayabilmek... Bir başarı hikayesi var burada. Ama geleceğe dair de çok önemli hedefler var ve beni heyecanlandıran da bu." Eczacıbaşı'nı heyecanlandıran hedefler gerçekten de iddialı... Planlanan ikinci pakette çok daha fazla bir fon büyüklüğü, 300 milyon euroya ulaşan bir fon amaçlanıyor. Burada hedeflenen zaman 5 yıldan daha kısa.
 
Fon sayısı da artacak
 
iVCi'nin yatırım yaptığı 9 fon bulunuyor. Bu fonlar Türkiye'ye odaklanmış fonlar. Pınar Eczacıbaşı, Türkiye'de girişim sermayesinin yolunu açmış, öncü olmuş belirli fonlar olduğunu anlatıyor. "Bunların dışında da birçok ekip geldi Türkiye'ye, onların ayak izlerini takip ederek" diyor ve devam ediyor: "Şimdi bizim yatırım yaptığımız 9 fon, girişimciliğin  desteklenmesi için çok dikkatle seçildi. Yatırım yaptığımız fon sayısı, verilecek fon miktarındaki artış paralelinde artacak. Çok başarılı arkadaşlarla tanışıyoruz. Kapımızı çalan çok oluyor. Bu sistemin hamisi olarak görmek gerek iVCi'yi. Buradaki fondan bir pay alabildiyseniz bu güvenilirliğinizi de artıran bir şey..."
iVCİ'nin sunduğu fonlarda yüzde 31.5'lik bölüm KOSGEB'den, yine 31.5 European Investment Fund (EIF), yüzde 25 TTGV, yüzde 6.25 Türkiye Kalkınma Bankası, yüzde 3.125'erlik iki pay ise Garanti ve NBG'den geliyor. Türkiye ekonomisine ölçek atlatacak
olan şirketlerin güç kazanması ancak sermaye yapılarını güçlendirip büyütmeleri ile mümkün. Bu noktada fonlar büyük önem taşıyor. Pınar Eczacıbaşı, Türk özel sektörünün de bu noktada elini taşın altına koyması gerektiğini vurguluyor.
 
"Bu dönemde biz asıl fon içinde Türkiye'den özel kurumsal yatırımcıların artması için çalışmak istiyoruz. Geçen dönem yüzde 6 gibi bir payı vardı özel sektörün. Ama bu dönem hem Türkiye'deki bankaları, finansal kuruluşları hem de büyük holdingleri
bu paketin içinde görmek istiyoruz. Orada biz ortak bir paydada bir güç oluşturuyoruz. Sadece bankaların değil büyük holdinglerin de yeni dönemde fon kaynakları içinde olabileceğini düşünüyoruz."
 
Bütün gözler Türkiye'de
 
[PAGE]
 
Bütün gözler Türkiye'de
 
Pınar Eczacıbaşı,"Şimdi bütün gözler Türkiye'de" diyor. Son döneme kadar fonların Türkiye'ye birçok açıdan giremediğini, bunun politik sebepleri de ekonomik sebepleri de olduğunu anlatıyor. "Ama son dönemde Moody's'in notumuzu yatırım yapılabilir seviyeye çıkarması çok önemli bir adım oldu. Bugüne kadar Türkiye'nin bu fonlardan yeterli pay almamış olması, emeklilik fonlarının bugüne kadar gelmemiş olması Türkiye'nin yatırım yapılabilir ülke konumunda olmamasından, politik istikrar eksikliğinden kaynaklanıyordu."
 
İkinci not artırımının Türkiye'ye yönelik trendi çok daha hızlandıracağını vurgulayan Eczacıbaşı, "Anlaşılan S&P çok yavaş yol alıyor bu noktada. Biz bağırıp çağırıyoruz Türkiye'nin hak ettiği bu not değil diye ama kağıt üzerinde bu not fonlar için çok önemli. İki ayrı reyting şirketinden yatırım yapılabilir seviye notu olmadan pratikte yatırım yapamayacak birçok fon var. İkinci not artırımı olursa Türkiye bugüne kadar çok çok az pay aldığı bu fonlardan çok ciddi bir ilgi görmeye başlar" diyor. Pınar Eczacıbaşı'na göre fonlar gidecek yer arıyor şu anda. Potansiyeli olan Türkiye gibi bir ülkenin bu fonlardan bu kadar az pay alıyor olması herkesin dikkatini çekiyor. Eczacıbaşı şöyle devam ediyor:
"Burada çok önemli bir potansiyel olduğunu görüyorum ben. Bugün her açıdan gelişme var ve para, kar edecek, akacak yer arar. Uluslar arası sermaye piyasaları böyle işliyor. Dünyada birikmiş çok ciddi fonlar var ve bunların önümüzdeki dönemde Türkiye'ye gelmesini bekliyoruz. Girişim sermayesine giden fonlarda da son 1-1.5 yıldır Türkiye'ye ilgide çok ciddi bir artış gözlemliyoruz. Çok ciddi fon toplayan girişim sermayesi şirketleri var. Biz iVCi'de 1'e 10 kaldıraç oranını yakaladık. Yani biz 1 dolar koyduysak o fon şirketlerinin topladığı toplam fon 10 dolar olmuş... Yani iVCi'nin yarattığı katma değer piyasada çok yüksek. Heyecan buralarda..."
 
Yan sanayideki başarı...
 
Fon girişi denildiğinde bu fonları alacak, iyi bir şekilde değerlendirerek kâr edecek şirketlerin de olması gerekiyor.
Türkiye'de böyle çok şirket var mı? Pınar Eczacıbaşı burada sözü yönetişimin önemine getiriyor: "Türkiye'de çok sağlam aile şirketleri var. Burada şeffaf bir yapıda ve yönetişime önem veren bir yapıya geçiş yapmak gerekiyor. Anadolu'da yan sanayide çok önemli işler yapan şirketler var. Otomotiv, beyaz eşya, kahverengi eşya gibi sektörlerde yan sanayide çok başarılı şirketler var. Bunlar hakikaten kendi yağlarıyla kavrularak bugüne kadar bu noktalara geldiler. Çok spesifik ürünlerde dünya devlerine satış yapan şirketler bunlar. Bu noktada baktığınızda yatırım yapılan şirketler daha çok tüketici ile buluşan, teknoloji ile bütünleşen işler. Fonlar da yaptıkları yatırımın getirisini görebilmek istiyor. Belirli bir vadede resmi görüp geri dönüş sağlamak istiyor. Ben bu fonların yönetişim kuralları, şeffaflık, finansal disiplin ve know how açısından Türkiye'ye çok büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum. Yıllardır sermaye açısından dışarıya kapalı kalmış bu şirketlerin
fonlarla ölçek atlayacaklarını düşünüyorum. Bunlar hibe değil, girip içeriden karla çıkmak isteyen paralar. İki tarafında kârlı olacağı anlaşmaları yapabiliyor olmak gerekiyor."
 
Ankara’da yabancı fonların çekilmesi için hummalı bir çalışma var
 
[PAGE]
 
Ankara’da yabancı fonların çekilmesi için hummalı bir çalışma var
 
"Yeni Türk Ticaret Kanunu, şirketler açısından şeffaflığı getirmeye çalışıyor. Bu kurallara şirketlerin mutlaka uyum sağlaması gerekiyor. Bu fon dalgasından, ortaklarından şirketi korumaya çalıştığınız değil, içi görülebilen, şeffaf şirketler faydalanacak. Zaten dışarıdan fon bulmayı aklına takan dersine çalışmaya başlıyor çünkü başka yolu olmadığını
biliyor. Örneğin, yurtdışı krediye ihtiyacı olduğunda hiç aklında yokken gidip reyting yaptırıyor. Bazen hoşuna gidiyor notu, bazen gitmiyor... Ama şeffaflık yoluna girildi mi bu gelişiyor. Türkiye çok uzun zaman kapalı ekonomi ile gitti.
Artık bunun değişmesi gerekiyor. Burada gençleri de unutmamak lazım. Çok iyi eğitim almış, teknolojiyi takip eden, piyasadaki ihtiyacı görüp ona karşılık verebilecek ürün ve hizmetleri geliştiren şirketler kuran gençler... Fonların büyük bölümünü alan da bu gençler... Biz melek yatırımcıları da seviyoruz, bu şirketler bizim yatırım yaptığımız fonlara da melek yatırımcılara da gelsinler... Ankara'da bu alanda çok hummalı bir çalışma var. Fonların Türkiye'ye girişini hızlandıracak, girişimciye fon kaynaklarını artıracak düzenlemeler üzerinde sürekli çalışılıyor, önemli mevzuat değişimleri yapılıyor, vergi teşvikleri getiriliyor."
 
Çalıştığım bankanın sermayesini duyunca kulaklarıma inanamadım
 
"Türkiye Cumhuriyeti oldukça genç bir ülke. Yıllar içerisinde ekonomide, siyasette biraz daha doygun bir yapıya doğru geldik. Hepimiz gördük finans sektörünün nasıl bir dönemden geçtiğini. Ben o zamanlar bizzat içindeydim. Çalıştığım bankalardan birinin sermayesini duyduğumda "Bu şaka mı, bu sermaye ile mi kuruldu bu banka" demiştim. Herkes farkındaydı yapıdaki bu bozukluğun. Ama bunun siyasi ekonomik bir sebebi vardı. Bugün ise dünyada adı sanı geçen bankalarımız var. Bu bir sermaye birikimidir. Kaldı ki Türkiye'de hala tasarruflar çok eksik. Türkiye ekonomisi bir genç ekonomi olarak birçok sancıyı geçirdi. Bir tesadüf değildir finansın ilk toparlanan sektör olması. Finans sektörü toparlanacak ki onun akabinde krediler, ekonominin diğer alanlarına doğru giden yapı da toparlanacak. Sanayi ve özel sektördeki toparlanma ile birlikte çok doğru bir yolda ilerlendiğine inanıyorum."
 
Türkiye geçmişinden dersler çıkararak geleceğe yürüyor
 
[PAGE]
 
Türkiye geçmişinden dersler çıkararak geleceğe yürüyor
 
"Ekonomiye dair bir tedirginliğiniz var mı?" sorusunu yanıtlarken Pınar Eczacıbaşı, Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada komşuları ile ilişkilerine işaret ediyor. Suriye'de yaşananlar, sığınan mülteciler, çözüm süreci... Eczacıbaşı iyimser, "Suriye'den gelen mülteciler için birçok kampınızvar ve rahatlıkla bunu karşılayabiliyorsunuz. Çözüm süreci çok önemli Türkiye açısından ve orada kaybedilen paranın bir bölümünün bile ekonomiye aktarılabilmesi çok şeyi değiştirir. Şu anda ne kadar teşvik verilirse verilsin yatırım sınırlı kalıyor Doğu'da. O bölgenin de üretime katılması çok çok önemli. Türkiye'yi geçmişten derslerini çıkararak çok daha sağlam adımlarla geleceğe yürüyen bir ülke olarak görüyorum."
 
Bir JP Morgan değiliz ama...
 
Pınar Eczacıbaşı uzun yıllar bankacılıkta üst düzey yöneticilik yaptıktan sonra 2003 yılında GP-Trust adlı şirketini kurarak danışmanlık yapmaya başlamış. "Finans sektörünün içinde profesyonel olarak kalabilirdim ama demek ki benim de bir girişimcilik ruhum varmış. Daha ziyade yurtdışından Türkiye'ye gelmek isteyen fonları portföylerini geliştirmek isteyen bireylerle tanıştırdım. Dünyanın çok önemli bir varlık yönetimi şirketinin Türkiye temsilciliğini aldım. Belçika ve Lüksemburg İş Konseyleri Başkanı'yım DEİK'te. O bölgelerden Türkiye'ye ilgisi olan şirketlere danışmanlık hizmeti veriyoruz. Tabii bir JPMorgan değiliz ama burada iş yapacak, ortak arayan şirketlere danışmanlık veriyor, yol gösteriyoruz."
 
AB’nin tartışılması bile yanlış
 
"Türkiye bence bugün hala olması gerektiği yerde değil. Bir Avrupa Birliği ülkesi olmak, yatırım yapılabilir seviyede olmak çok önemli. Bu krizden önce Yunanistan'a bizim 6 mislimiz fon gidiyordu. Bütün bu işler entegrasyonla çok ilgili. Bugün AB'ye girmek artık tartışma konusu Türkiye'de. Ama bu tartışma konusu olmamalı. Gümrük Birliği ile ilgili tartışmada Türkiye aleyhine bir durum var. Burada 3'üncü ülkelerle yapılan anlaşmalarda Türkiye'nin dışarıda bırakılması tartışmaya açık. Bugün gelinen noktada bir ülke olarak 1996 yılında yapılan bir hatanın bugün bedelini ödüyorsunuz. Ama Türkiye'nin AB'ye üye olmamak gibi bir lüksü olduğunu düşünmüyorum."