Türkiye ekonomisinin 'Aşil Topuğu' düşük tasarruf oranları

B. ALİ EŞİYOK - İktisatçı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME


Türkiye gibi gelişmekte olan bir ekonomide tasarruf oranları kritik parametrelerin başında geliyor. Bu bağlamda Türkiye ile birlikte seçilmiş (sanayileşmeye geç katılan) ülkelere ilişkin tasarruf oranları incelendiğinde, son derece dramatik bir tabloyla karşılaşıyoruz. Tasarruf oranlarına ilişkin 2012 bulguları göz önüne alındığında, Türkiye’de tasarruf oranları %14.5 oranında gerçekleşirken, söz konusu oranının Çin’de %51.2, Güney Kore’de %30.9, Malezya’da %31.9 ve Singapur’da %45.6 oranında gerçekleştiği görülüyor. Türkiye ve yeni sanayileşen Doğu Asya ülkelerine ilişkin bu bulgular, Türkiye’nin tasarruf larda tökezlediğini, son yıllarda dramatik düzeyde artan cari açığın arkasında giderek düşen tasarruf oranlarının varlığını ortaya koyuyor. Başka bir ifadeyle, 2012 yılı itibariyle Türkiye’deki tasarruf oranı Çin’in 36.7, Güney Kore’nin 16.4, Malezya’nın 17.4 ve Singapur’un 31.1 puan altında bulunuyor.

Türkiye ve seçilmiş ülkelerde tasarruf oranları (%) (GSYH içindeki paylar)
    Çin    G. Kore    Malezya    Singapur    Türkiye
1990    39.5    36.8    30.4    42.9    21.6
2000    36.8    33.0    35.9    44.2    18.1
2010    52.2    31.9    34.2    48.0    13.2
2011    50.1    31.6    34.9    46.6    14.1
2012    51.2    30.9    31.9    45.6    14.5
Kaynak: World Bank veri tabanından hareketle oluşturuldu. 

Türkiye ekonomisinde Sermaye hareketlerinin liberalizasyonunu (1989 yılında 32 Sayılı Karar ile) izleyen yıllarda, dış tasarrufların iç tasarrufları kovduğu, toplam tasarruf oranlarının önemli ölçüde aşındığı izleniyor. Kısa vadeli, spekülatif sermaye girişlerini kredi genişlemesi izliyor, bu da tüketimi besleyerek tasarruf oranları üzerinde baskı oluşturuyor. 

Bu bağlamda iç tasarruf oranlarını artıracak şu önlemlerin alınması gerekiyor: 

1)Lüks tüketim mallarının ithalatını kısıtlamaya yönelik yüksek oranlı bir vergi uygulaması. 
2)Ulusal tasarruf bilinci artırmaya ve yerli malların kullanımını özendirmeye yönelik eğitsel faaliyetlere ağırlık verilmesi. 
3) Kayıt dışı ekonomiyi kayıt içerisine alarak ek finansman imkânlarının yaratılması.
4) Bir kereye mahsus bir servet vergisi uygulaması.
5) Bireysel emeklilik sistemini daha da cazip hale getirilmesi ve esnekleştirilmesi.
6) Tüketici ve konut kredilerinin kullanımında yeni düzenlemeye gidilerek disipline edilmesi.
7)Kısa vadeli sermaye girişlerini caydırıcı, uzun vadeli sermaye girişlerini (özellikle de direkt dış yatırımları) teşvik edici düzenlemeye gidilmesi. 
Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi gelinen bu noktada bir yol ayrımında bulunuyor. Ya iç tasarruflara dayalı yeni bir kalkınma modelini hayata geçirmek, ya da dış kaynak girişlerine (dış tasarruflara) bağımlı, kırılgan ve tüketimi besleyen (tasarruflar üzerinde baskı oluşturan) mevcut modelde ısrar etmek.