Türkiye sıcak parayı vergilendirmeye hazırlanıyor
Yrd. Doç .Dr. Yusuf İLERİ / Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi
IMF tarafından yayımlanan ve Türkiye ile Güney Akdeniz ülkelerinin karşılaştırılmasını sağlayan bir araştırmaya göre ülkemiz sermaye hareketlerini en ileri düzeyde serbestleştirmiş ülkelerden biri. Sıkı bir serbest dış ticaret yanlısı Hint kökenli ABD’li Prof. Jadish Bhagwati, “Politik istikrar, iktisadi refah ve ileri derecede makro ekonomik beceri edininceye kadar bundan kaçının” der. Zira sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi ülkeyi sıcak para sarmalına sokar. Bu akışkan fon hareketlerinin en büyük sorunu bir kere kısa, rizikolu şartlardaysa çok kısa vadeli olmalarıdır. Kâr beklentilerine göre süratle içeri girip, TL’ye çevrilir ve ondan çok daha süratle ani şekilde tekrar dövize çevrilip dışarı çıkarlar. Etkileri çok şiddetli olur, çünkü mali piyasa büyüklüğüne oranla tutarları çok büyüktür. Bundan ötürü içeri girdiklerinde finansal dengeleri giderek bozarken rahatlama, büyüme yaratırlar; ani çıkışları bu dengeleri ters yönde bozarak finansal krizlere yol açarken bu krizler reel kesimleri de etkisine alır. Spekülatif kar peşindeki bu paraların bir yanı da sadece kazanca bakmamaları politik davranabilmeleridir. Ülkedeki siyasi olaylara yön verme, dış ekonomik olaylar, ABD ve AB ile çeşitli ulusüstü kurumların kararları bunlar üzerinde etkilidir. Ülkemizde her önemli siyasi olayla birlikte “borsa ve dolar yarın ne olur?” sorusu buradan beslenmektedir.
Sıcak paranın para ve sermaye piyasalarına yönelik bölümü, ya faiz hadlerinin reel anlamda yüksekliğinin cazibesine kapılıp mevduat ile bono ve tahvillere ya da hisse senetleri fiyatları üzerinde oynamaya geliyor. Ülkemizde tercihleri kamuya ait kağıtlar olarak ortaya çıkıyor. Bu paralar, özel veya kamu şirketlerine ortak olmak veya tümünü ele geçirmek üzere hisselerini satın alıyor, bu işlem sonucunda şirketin çoğunluğunu ele geçirirse dolaysız yatırım olur. İçerideki bankalar, şirketler, KİT’ler de faiz arbitrajının kârlı gözüktüğü durumlarda, dışarıdan borçlanma yoluyla kısa vadeli sermaye hareketlerin teşvik edebiliyor; dış piyasalarda para ve sermaye piyasalarında yatırım yapabiliyor.
Ülkemiz sıcak paranın vergilendirilmesinde özel ve geçici bir rejim benimsemiştir. Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici 67'nci maddesi ile sıcak parayla ilişkilendirilen (menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılması ve elde tutulması sürecinde elde edilen gelirler ile mevduat faizleri, repo gelirleri ve özel finans kurumlarından elde edilen) gelirlerin vergilendirilmesine yönelik düzenlemelere yer verilmiştir. Gerçi vergileme yine GVK’nın kapsamında yapılmaktadır; ancak buradaki sistematikten tamamen kopuktur. Gelir vergisinde artan oranlı vergileme sistemi benimsenmiştir. 2005 yılı için yürürlükte olan sisteme göre 66 bin TL gibi küçük bir dilimden sonraki gelirlerde vergileme %35 oranında iken; sıcak parada elde edilen bazı kazançlarda hiç vergi alınmamakta, bazılarında %10 oranında vergilemekte, en yüksek vergileme ise %18 oranında gerçekleşmektedir. Yine gelir vergisinde ilke olarak birden fazla kaynaktan elde edilen gelirler tek beyannamede toplanarak vergilendirildiği halde, sıcak para gelirlerinden tevkifatla yetinilmiştir. Bu imtiyaz, bu kazançların diğer kazançlarla toplanarak daha yüksek vergi oranıyla vergilemesini engellediği gibi vergi idaresinin kayıtları dışında tutulması sonucunu doğurmaktadır. Tevkifat uygulamasında gelir sahibinin yurt içinde ya da yurt dışında yerleşik olmasının yani yerli ya da yabancı aktör olmasının önemi bulunmamaktadır.
Kanunun geçici 67'nci maddesiyle 10 yıldır uygulanan sistemin süresi 2015 yılı sonu itibariyle sona eriyor. Şayet bu maddenin süresi uzatılmaz ve yeniden işlerlik sağlanılmazsa bu gelirler GVK’nın genel hükümlerine göre vergilendirilecektir. Yani ortada herhangi bir boşluk yoktur. Ne var ki bu maddenin süresinin uzatılmaması halinde ülkeyi felaket senaryolarının beklediği daha şimdilerde yazılmaya başlandı. Oysa Sayın Mehmet Şimşek daha Maliye Bakanı iken 13.10.2015 tarihli DÜNYA gazetesine düşen açıklamaları ile bu gelirlerin vergilendirileceğini ifade etti. Sayın Bakanın sözleriyle: Yeni vergi getirmeyeceğiz, vergi oranlarını artırmayacağız ama bugün bazı istisna ve imtiyazlar var. Gelir vergisi reformu yapacağız, şu anda Meclis’te. Bu imtiyazlara son veriyor. Vergiyi tabana yayıyor, dolayısıyla oradan gelecek gelirler var.” Meclis’teki gelir vergisi tasarısında sıcak para ile ilgili imtiyazlar yer almıyor. Ayrıca yeni bir vergi kadar vergilendirme kapasitesi yaratacak gelirler sadece sıcak parada var. Yani açıkça belirtilmese de kastedilen sıcak para.
Bu imtiyaz, 2008 krizi öncesinde 2006 yılında yürürlüğe girdi. Ancak 2007 sonunda 124 milyara dolara ulaşan yurtdışı yerleşiklerin yatırımlarının 2008 Ekim’inde 82 milyara dolara inmesine engel olmadı. Yabancıların borsa bakiyesi 2007 sonunda 70 milyar dolar iken 2008’de 27.5 milyar dolara kadar düştü. 2012 yılında 150 milyar dolar, 2014 yılında 130 milyar doları aşan sıcak para, Ağustos 2015 itibariyle 95 milyara inmiş durumda. İstisna 2015 yılı sonuna kadar yürürlükte olduğu halde, sıcak paranın bu çıkışı istisnaya yeniden işlerlik kazandırmak yönündeki görüşleri anlamlı kılmıyor. Demek ki sıcak paranın çıkışında söz konusu olan vergi dışı olgulardır. Vergi sistematiğini bozan bu uygulama vergi adaleti yönünden de sorunlu. Bütün olgular, istisnanın devamının nüfusun %1’nin altında olan kesimi kriz koşullarında rahatlatmaktan başka bir işe yaramayacağını gösteriyor. Uygulamanın kaderi yılın şu son günlerinde belli olacak. Bakalım, kriz koşullarında vergilendirmesi ilk akla gelen gelirlerin genel rejime göre vergilendirilmesine ramak kalmışken aksi yönündeki çabalar nasıl sonuçlanacak?