Türkiye’nin en önemli sorunu nasıl çözümlenir?
Hüseyin Yılmaz / Yrd. Doç. Dr. Bilecik Üniversitesi İ.İ.B.F Öğretim Üyesi
Yılların, hatta asırların deneyimi ve birikimi ülkemizi bugünkü imrenilen, değişik yöntemlerle ayağı kaydırılmaya çalışılan, kıskanılan bir düzeye getirmiştir. Malazgirt'ten Anadolu'ya giriş, Selçuklu, Osmanlı Devletleri deneyimi, tabii ki Kurtuluş savaşı, Türkiye'yi ve Türkiye halkını deneyimli, olgun, basiretli bir duruma getirmiştir. Türkiye bugün, yetişmiş insan gücü, verimli coğrafyası, teknolojik gelişim düzeyi, hem Ortadoğu hem de Avrupa yönelimli toplumuyla gerçekten yükselen bir değerdir. Bu durum ülkemiz üzerindeki oyunları artırmaktadır. Yıllardır birlikte yaşadığımız bazı kardeşlerimiz bu oyunlara alet olmaktadır. Toplumumuzun azınlık olarak görmediği bu insanlarımızın yanlış yollara sapması bunların zihinlerinin bulandırıldığı izlenimi vermektedir. Aklı başında iyi niyetli basiretli, Kürt kökenli yurttaşlarımız zaten bu oyunlara alet olmamakta, işlerine devam etmekte, kendilerini, ticaretlerini, işlerini, uzmanlıklarını geliştirmekte, geleceklerini Türkiye'nin geleceği ile özdeşleştirmekte, Türkiye'nin tüm bölgelerinde yaşayarak çalışarak ülkemiz için yararlı yurttaşlar olmaya devam etmektedir. Doğruyu göremeyen az sayıda yurttaşımızın sorunlarını daha demokratik yollardan çözümlemeye çalışması, haklarını yasal yollardan aramaları gerek sorunlarının çözümünü kolaylaştırma gerekse toplumda kargaşa oluşturmama açısından daha yararlı olacaktır. Haksızlıklar karşısında yasal yollarla haklarını aramaları, kendilerini geliştirmek için devletin ve sivil toplum kuruluşlarının toplumsal hizmetlerinden ve desteklerinden yararlanmaları, enerjilerini kendi bilgi birikimlerini arttırma ve yaşam için gerekli çalışmalara ayırmaları bu bağlamda önem kazanan konulardır.
Temelde sorunların yıllardır devlet kurumlarının düzenli çalışmaması, yasa koyucularının yasaların hazırlanmasında toplumun tümünün gereksinimlerini karşılayacak şekilde yasaları hazırlamamaları veya hazırlayamamaları, yürütme organlarının yürütme konusunda yaptıkları önemli hatalar sonucunda biriktiğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Türkiye'nin yıllardır genel olarak düzgün yönetilmediği, insanlara gereken değerin verilmediği, bölgesel ve kültürel farklılıklara yeterince önem verilmediği, güvenlik güçlerinin halkla iletişim sorunlarının olduğu, toplumumuzda her insanın ülke için bir değer olduğunu bilincinin oluşmadığı, demokrasinin milletvekili seçim sürecinden başlayarak iyi işlemediği bir gerçektir. Bu, sadece doğu ve güneydoğu için değil tüm Türkiye için geçerlidir kanısındayım. Türkiye'nin sorunlarının sadece güneydoğu sorunu olmadığı, beyin göçü, girişimcilere yeterli derecede önem verilmemesi ve bazı örneklerde linç girişimi şeklinde karalama kampanyalarının yapılması ve toplumun bunu desteklemesi, yatırım ve ihracat teşviklerinin istismar edilmesi, verimli kullanılmaması ve devlet tarafından yeterince takip edilememesi, toplumda ücret dengesizlikleri, çok sayıda bulunabilecek bazı kişilerin gereksiz yere devlet tarafından yüksek ücretle çalıştırılması, bunun tersine kıtlığı olan meslek grubundan olan kişilerin angarya fiyatına istihdam edilmesi, siyasetin özellikle yerel düzeyde eğitimi yetersiz kişilerle yapılması, halkın değer yargılarının aşınarak işe yaramaz, sahtekar, kişiliksiz kişilere önem verir daha başarılı kişilere önem vermez hale gelmesi, ekonomi ve piyasaların serbest piyasa kuralı zannedilerek başıboş bırakılması vb. sorunlar başlıkta geçen en önemli sorunu besleyen sorunlardır.
Türkiye bu sorunu mutlaka aşmalıdır. Sorunun çözümünde terör boyutu ve kürt sorunu boyutu mutlaka ayrılmalıdır. Türk devleti elbette kendi iç dinamiklerinden yararlanarak kendisini koruyacaktır, korumalıdır da. Bazı insanlar veya devletler istedi diye kendisini feshedecek, gücünü, dünyadaki etkisini yok etmeye izin verecek değildir. Ama bugün, ama yarın, bu dinamikler mutlaka ortaya çıkacaktır. Türk halkı Orta Asya'ya geri dönecek değildir. Bu olasılık olsaydı kurtuluş savaşı koşullarında dikkate alınan bir seçenek olurdu. Türk halkının geldiği coğrafya zaten artık başkalarının vatanıdır ve ayrıca Anadolu düzeyinde verimli değildir. Türk toplumunun bu sorunu aşmak için Atatürk'ün belirttiği gibi "muhtaç olduğu kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur'". Bu boyutun çözümü için bazı yasaların çıkarılması, güvenlik zafiyetlerinin yok edilmesi, sınır güvenliğinin artırılması ve güvenlikte teknolojiden yararlanılması, güvenlik birimleri ve sivil yönetim ve yerel yönetimler arasında koordinasyonun geliştirilmesi, bölgede kamu yönetiminin etkinleştirilmesi ve halkın tam olarak kazanılması, gerekli halkla ilişkiler çalışmaları yoluyla gerçeklerin halka anlatılması, işsizliğin azaltılması, sivil toplum kuruluşlarının bölgede hizmetlerinin artırılması, gerekirse genelkurmayın güneydoğuya taşınması hem bölge halkına hem yabancı ve yerli yatırımcılara güven verecek, ayrıca Türkiye'nin aleyhine çalışan yerli ve yabancı insan, devlet veya kurumlara gözdağı vererek emellerinin hayal olduğunu görmelerini sağlayacaktır. Türkiye'nin kaybedecek zamanı yoktur. Bu sorun Türkiye'ye kan kaybettirmektedir. Kaynaklar boşa harcanmaktadır. Kesin çözüm şarttır ve mutlaka gereklidir. Politikalar oluşturulurken kararlı olunmalı, hayali görüşlere anlayışlara taviz verilmemeli, kendine güvenen bir devlet ve toplum imajı verilmelidir. Türk toplumunun tarihte ve günümüzde başka toplumları, başka kökenden gelen insanları dışlama geleneği yoktur. Hoşgörü düzeyi yüksek bir toplumdur. Yunus Emreleri, Mevlanaları bu toplum yetiştirmiştir. Bunlar birer hoşgörü abidesi insanlardır. Hoşgörünün istismar edilmemesini istemesi de bu toplumun en doğal hakkıdır.
Türkiye 73 milyon insanın anayurdudur. Herkes sorumluluğunu bilmeli, görevlerini yapmalı, insanını tanımalıdır. Eğitim sisteminin de buna yardımcı olacak şekilde yapılandırılması sağlanmalıdır. Dış politikada bu dengeye uygun hareket edilmelidir. Bazı hatalar yapıldı ise yanlışlardan dönülmesi de uygun olabilir. Yunanistan, Ermenistan, Rusya, ABD, Avrupa ülkeleri vb. ülkelerle ilişkilerde art niyetler de tahmin edilmeli, iki yüzlü devlet ve toplumlara dikkat edilmelidir. Demokratik açılım benzeri diyalog, kültürel kabullenme ve bölgesel bilgi birikimlerinden ve deneyimlerinden yararlanma anlayışı geliştirilmelidir.
Bu sorunun ve ülkenin tüm sorunlarının çözümü için milletvekili seçimlerinden önce Milletvekili Adaylığı Sınavı (MAS) uygulanmalıdır. Öğrenci, Memur, Asker, Doktor ve işçi için önemli olarak kabul edilen merkezi sınavlar milletvekilliği için daha önemli ve ülkemiz için stratejiktir. Bu uygulama tüm sorunların çözümü için önemlidir. Bu sınav uygulanırsa, kimse ayrımcılık yapıldığını söyleyemez. Çünkü milletvekili seçilmek isteyen her yurttaş sınava giriş hakkına sahip olacaktır. Bu, yerel ve ulusal siyasetin kalitesini artıracak, ülkede sinerji etkisi oluşturacak ve sonuç olarak tüm ulusal sorunların çözümlerinin kolaylaşmasına önemli ölçüde yardımcı olacaktır.