Türkiye’nin kader seçimi: Tarım mı, termik mi?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Kerem ÇALIŞKAN  / Araştırmacı-Yazar

Hükümetlerin kendi ülkeleri hakkında aldığı bazı stratejik kararlar vardır. Bu karar, o ülkenin geleceğini, ekonomisini, toplumsal yapısını, hatta coğrafyasını derinden etkiler. Eğer bu karar doğruysa, o ülkeye uzun vadeli yarar sağlar, ama yanlışsa ülkenin gelecek kuşaklarına ödenemeyecek faturalar çıkarabilir…

İşte Türkiye şimdi böyle bir kararın eşiğinde! Karar verilmesi gereken yer Konya havzası. Türkiye’nin en önemli tarım alanı ve ‘tahıl deposu’ olan Konya, termik santrallere kurban edilecek mi, edilmeyecek mi? Önümüzdeki dönemde Türkiye’yi yönetecek hükümetler, bu ‘çılgın proje’ hakkında karar verecekler.

Proje şu: Konya-Karaman arasında, MTA verilerine göre 1.8 milyar ton linyit kömürü rezervi olduğu belirtiliyor. Bu, sulu, nemli ve 1200-1400 kcal değerinde düşük nitelikli bir kömür. Bu nedenle daha çok santral kömürü olarak kullanılması mümkün.

Arazi yapısı nedeniyle, (Konya Ermenek’teki maden faciasında görüldüğü gibi yeraltı suları yaygın) bu kömürün, derin hafriyatla yerüstü madenciliği ile çıkarılması, kepçelerle ve kamyonlarla bazı alanlara yığılması öngörülüyor. Bölgede bu kömürü işleyecek 6 santral kurulması ve 5.400 MW elektrik üretimi planlanıyor. TEMA’nın hazırladığı bir rapora göre her yıl 610 milyon ton hafriyat toprağı için 10 metre yüksekliğinde 8 bin 700 futbol sahası kadar alan gerekiyor. Termik santraller çalışınca bir o kadar kül dağları ovaya yığılacak.

Bu termik projenin birinci adımı için, yani kömürü yüzeysel madencilikle kazıp çıkarmak için, öncelikle bölgedeki yeraltı suyunu kesmek gerekiyor. Yeraltı suyu güneyden Toroslar’dan ovaya akıyor ve bölgeye hayat veriyor. Çünkü Konya havzası yıllardır çölleşme ile mücadele edilen ve çiftçinin her damla suya hasretle baktığı bir alan.
Bölgedeki çiftçiler ve çeşitli yerel kuruluşlar, kömür kazısı izinlerine karşı bir yıldır hukuki bir savaş veriyorlar. Konya 1. İdare Mahkemesi son olarak bir şirkete kömür kazısı için verilen ÇED izninde yürütmeyi durdurdu. Durdurma gerekçesi bilirkişinin ‘projenin bilimsel gerçeklerle bağdaşmadığı’ raporu oldu.

Şirket, yeraltı suyunu 7 km’lik 4 metre kalınlığında beton duvar ile kesmek ve 177 yeraltı pompası ile çekip yakın göllere akıtmak gibi ‘fantastik’ ve gerçekleşmesi mümkün olmayan yöntemler öneriyor. Çünkü şirketin kömür kazısı için şu anda 100 metre civarında çıkan yeraltı suyunu boşaltarak en az 150 metreye düşürmesi gerekiyor. Bu hassas eko-su sistemine sahip Konya ovasının tüm yeraltı sularını olumsuz etkileyecek ‘kötü bir fikir’!

Oysa Konya Ovası’nın daha çok suya ihtiyaç var. Bu nedenle 60’lı yıllardan beri çölleşmeye karşı projeler yürütülüyor. Son yıllarda sulama kapasitesini arttırmak için bir dizi, kanal, gölet, baraj sistemi kuruluyor. Termik proje bütün bu sulama sistemlerine ağır darbe vuracak ve deyim yerindeyse, santralde soğutma için kullanılacak suyla birlikte Konya’nın yeraltı sularını ‘kurutacak’.

Tabii sadece yeraltı suyunu kurutmakla kalmayacak, çıkaracağı kül dağları ile Konya-Karaman bölgesinde tarımı ve hayvancılığı da bitirecek. İnsan sağlığına vereceği zarar ise, yeni istihdam alanı seçilen bu bölge insanlarının geleceğini şimdiden karartıyor.

Konya havzasının Türkiye’nin tahıl üretimindeki hayati önemi ne kadar vurgulansa az. 2.5 milyon hektarlık alanda buğday, arpa, pancar, patates, mercimek, fıstık gibi temel gıda ürünleri Türkiye’de toplam üretimin yüzde 7-25’i gibi yüksek oranlarda üretiliyor. Elma, çilek, kiraz çiftlikleri de son yıllarda gelişiyor. Hayvancılık için de özellikle Konya Karapınar Türkiye’nin en önemli bölgelerinden birisi. Termik proje şimdi bunların hepsine ciddi bir darbe vurma tehdidi içeriyor. İşte tüm bu nedenlerle Konya Karapınar-Karaman Ayrancılar arasında kurulmak istenen termik santraller sadece Konya havzasını değil, Türkiye tarımının geleceğini tehdit ediyor. Tarımsal üretimin ve kendi halkını beslemenin stratejik bir ölüm-kalım savaşına dönüştüğü çağımızda ‘Türkiye’nin ekmeği ile oynayan bu termik proje’ ülkenin geleceğine dönük ciddi bir tehdittir. Karar vericiler böyle bir kader seçimi yaparken, enerjide kısa vadeli günü kurtarma yerine uzun vadeli yarar-zarar hesapları yapmalıdırlar. Türkiye’nin ekmeğini küle batırmayın!