Turquality® kapsamı genişletilmeli
Süleyman DİLSİZ / Araştırmacı Yazar
Ülkelerin ürünleri olduğu kadar, kültürlerinin de markalaşması rekabetçi güç! Özellikle ülkemizde Ar-Ge ve inovasyonun milli gelirden aldığı payın bindelerle ifade edildiği ortadayken yeni rekabetçi avantajların ortaya çıkarılması önemli. Rekabet için küresel ölçekte ülke algısının sağlıklı yönetilmesi ve ülke itibarının sürekliliğinin de sağlanması gerekiyor. Bunun için de sadece ürünlerin marka teşviki değil, uluslararası arenada sanattan edebiyata, Uşak halısından, Türk hamamına kadar birçok kültürel değerlerin de ürünlerle birlikte birbirini bütünleyerek desteklenmesi gerekiyor.
Ülkemizde ürünlerin yurtdışında marka konumlanması ve Türk malı imajını geliştirmek için kullanılan Turquality destek sistemiyle amaçlanan;
i) Ülkemizin rekabet avantajını elinde bulundurduğu, markalaşma potansiyeli olan ürünlerin üretim, pazarlama, satış ve satış sonrasına kadar bütün süreçleri kapsayan bir sistem haline getirilmesi.
ii) Türk malı imajı oluşturulması ile markalaşma potansiyeli bulunan ürünlerin yurtdışı hedef pazarlarda tanıtım ve tutundurulması,
Bu amaçla; firmalar eğitim, danışmanlık ve rehberlik sürecinden geçirilerek marka yönetim ve performansı, stratejik planlama ve kurumsal performans, tasarım/Ar-Ge vb temel işletme fonksiyonlarını denetleyip Turquality belgelendirmesi yapılıyor.
2006 yılında yine bu köşede ısrarla yazarak(1), TURQUALITY yöneticilerine de önerdiğim Türk mutfağının iyi örneği restoranların bu sisteme mutlaka dahil edilmesi fikrinin hayata geçmesi mutluluk verici. Bu tür yüzyıllık kültürel birikimlerin dünyaya sunulması ülkemizin algısına ve itibarına da olumlu katkı sağlayacaktır. Çünkü sadece marka desteği, ülkenin algısının yönetilmediği, itibarının sadece ürünlerle konumlandırılmaya çalışılması küresel yeni ekonominin gerçeğinden uzaktır. Yani katma değere odaklanıp, değer zincirini önemsememektir. Markalaşma, bu süreçte sadece kaliteye ve kısıtlı ürün geliştirmeye odaklı olduğu için yeterince rekabetçi avantaj oluşturamayabilir. Esas olan; hedef kitleyle gönül bağı kurabilecek sistematik yaklaşmaktır. Bu gönül bağı da, ülkemizin kültürel değerlerini şirket markalarıyla birlikte bütünleşik olarak sunmaktır. Bugüne kadar başarılı bir şekilde uygulanan Turquality marka desteğinin değer zinciri esaslı “ülke algı yönetimini” de dahil ederek yeniden tasarlanması gerekiyor.
Ülkemizin algısı ve itibarının iyi yönetilmesi demek, daha çok markalarla birlikte kültür izlerinden de kalıcı değer yaratarak markalaştırmak demek! Bu coğrafyanın on bin yıllık geçmişi birçok kültürel değerleri gün ışığına çıkarmayı, yabancıların ancak geldiklerinde keşfedip tanıyabildikleri zenginliklerin de teşvik edilmesi ürün markalarının güçlenmesi, ülke algısının bilinçli yönetilmesi anlamına geliyor.
Markalaşmayı sadece marka teşviki olarak değil, tümüyle topluma mal olabilecek, uluslararası arenada bilinir veya bilinmesi olası porje ya da “birey” teşviki de bu sistemde değerlendirilmelidir. Sanatçısını, sporcusunu, yerel değerlerini destekleyerek ülkenin algı ve itibarı pekiştirilebilir. Nitekim ülkelerin markaları ruhsa, onu temsil eden ülke vücuttur. Vücut ruhla uyumlu ve sağlıklı olduğu sürece sürdürülebilir değer oluşturulabilir. Sadece ruhu desteklemek demek, günü kurtarıp minnacık katma değerle yetinmek demektir.
Edebiyatçısıyla, sanatçısıyla, sporcusuyla, yurtiçi ve yurtdışı etkinlikleriyle dünyaya mal olmuş yerel değerlerinin de bu kapsamda “bireysel” ya da “toplu konsept veya proje” olarak 'Turquality' kapsamında bütünleşmiş olarak desteklenmesi gerekiyor. En azından bu coğrafyanın, kültürel mirasın dünya ölçeğinde tanınması, dünyada tortulaşmış ön yargılı algıların kırılması, belki de güçlü “Türk diasporası” yaratmak demek! Kültürüyle, sanatıyla, yüzyılların yerel marka değerleriyle birlikte firma markalarıyla hep birlikte bu küresel savaşta mücadele etmek demek; hem sürdürülebilir ekonomik kaynak, hem de daha nitelikli sanatçı, edebiyatçı, sporcu yetiştirmektir. Ama galiba en değerlisi özgüveni yüksek, ufku açık, dışa dönük toplum inşa ederek birbirini tekrar etmeyen, yaratıcı sanat, edebiyat, spor vb ile birlikte yaratıcı ve üretken ülke demektir.
(1) Türk Dış ticaretinde Vizyon Arayışları: “TURK MADE” Konsepti, Dünya Gazetesi, 14 Şubat 2006