Üçüncü Varlık Barışı
Serdar AKSOY / Deloitte Türkiye Vergi Hizmetleri Ortağı
Varlık barışı, en basit haliyle, işletmelerin öz kaynakları içinde görünmeyen ancak kayıt dışı olarak sahip olunan para, döviz, altın, menkul kıymet, taşınmaz gibi iktisadi varlıkların kayıt altına alınmasıdır.
2008 yılında 5811 sayılı Yasa ile uygulanan önceki düzenlemede, şirketlerin nakit sıkışıklığına girerek krizden olumsuz etkilenmeleri ihtimali karşısında, piyasalarda yaşanan kredi ihtiyacının giderilmesi için yurt dışından ek kaynak sağlanması ve işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesi hedeflenmişti. Ancak yasanın uygulama süreci küresel ekonomik kriz ortamına denk gelmişti. Belirsizlik o kadar fazlaydı ki Türkiye’ye getirilen paraya tanınan avantajlar olası riskleri karşılamada yetersiz kaldı.
Aradan geçen beş yıl içerisinde uygun yatırım ortamı olarak Türkiye'nin göreceli cazibesinin artması, uluslararası derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notunu yatırım yapılabilir ülke seviyesine yükseltmeleri uygun bir ortam oluşturmuştur. Türkiye ekonomisinin küresel krizin etkisini üzerinden atarak toparlandığı bu dönemde yeni bir varlık barışının çok daha etkili olabileceği düşünülmüştür.
Türk vatandaşlarının yurtdışında bulunan varlıklarının Türkiye’ye getirilmesi amacıyla üçüncü kez düzenlenen “varlık barışı” uygulamasını içeren 6486 sayılı Kanun 29 Mayıs 2013 tarih ve 28661 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak aynı gün yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu kanunun gerekçesi; gerçek ve tüzel kişilerce sahip olunan para, döviz, altın, hisse senedi, tahvil ve diğer menkul kıymetlerin Türkiye’ye getirilmesi, taşınmazların kayda alınması suretiyle milli ekonomiye kazandırılması; sahip olunan söz konusu kıymetlerin banka ve aracı kurumlara ya da vergi dairelerine bildirilmek ve cüz’i bir oranda vergi ödenmek suretiyle kayda alınması ve yapılan bu beyanlardan hareketle inceleme ve soruşturma yapılmaması, diğer nedenlerle de inceleme yapılması veya takdir komisyonu kararına istinaden matrah farkı tespit edilmesi halinde bulunan bu matrah farklarından beyan edilen kıymetlerin tutarının düşülmesi şeklindedir.
Bu itibarla bir önceki vergi barışı uygulamasında hem yurtdışı varlıklar hem de yurtiçi varlıklar barış kapsamında düzenlenmiş iken üçüncü varlık barışı bir öncekinden farklı olarak sadece yurt dışındaki varlıklar için düzenleme getirmektedir.
Kanun kapsamında aşağıdaki varlıklar beyan edilebilecektir:
• Para
• Altın
• Döviz
• Menkul kıymet
• Diğer sermaye piyasası araçları
• Varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat edilen taşınmazlar
Kanun 15 Nisan 2013 tarihi itibarıyla sahip olunan ve yurtdışında bulunan varlıkları kapsamaktadır. Bu kapsamda söz konusu varlıklar, 31 Temmuz 2013 tarihine kadar, Türk Lirası cinsinden rayiç bedelle, bankalara veya aracı kurumlara bildirilecek ya da vergi dairelerine beyan edilecektir. Kanun aynı zamanda Bakanlar Kurulu’na bildirim ve beyan süresini üç ay uzatma yetkisi tanımıştır.
Beyan edilen kıymetler, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca defter tutan mükellefler tarafından beyan tarihini izleyen ayın sonuna kadar kanuni defterlerine işlenecektir. Bildirim ve beyan süresi sona erdikten sonra bildirim veya beyanlara ilişkin düzeltme yapılamayacaktır.
Beyan edilecek varlıkların beyan değeri üzerinden %2 oranında vergi tarh edilecek ve bu vergi, tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenecektir. Bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacaktır.
Ancak, diğer nedenlerle 29.05.2013 tarihinden sonra başlayan 01.01.2013 tarihinden önceki dönemlere ilişkin vergi incelemeleri ile takdir komisyonu kararlan uyarınca gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönünden tespit edilen matrah farkından, bu madde kapsamında beyan edilen tutarlar, bu tutarlara ilişkin tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi koşuluyla mahsup edilecektir. İndirimi reddedilen katma değer vergisine ilişkin mahsup edilecek matrah tutarı, indirimi reddedilen vergiye esas teşkil eden bedel olacaktır. Ancak indirimi reddedilen vergiye ilişkin bedelin tespit edilememesi halinde mahsup edilecek matrah tutan, %18 katma değer vergisi oranı dikkate alınarak hesaplanacaktır.
Tahakkuk eden verginin vadesinde ödenmemesi veya kanunda belirtilen diğer şartların yerine getirilememesi nedeniyle mahsup imkânından yararlanılamaması, vergi aslının gecikme zammı ile birlikte 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca takip ve tahsiline engel teşkil etmeyecek, tahsil edilmiş olan vergiler red ve iade edilmeyecektir.
Bildirim ve beyana konu edilen varlıklarla ilgili olarak 213 sayılı Kanunun amortismanlara ilişkin hükümleri uygulanmayacak, bu varlıkların elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gider veya indirim olarak kabul edilmeyecektir.
Bununla birlikte kanun tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların yurt dışı kazançlarıyla ilgili bazı vergi istisnaları getirmiştir. Buna göre;
a) 29.5.2013 tarihi ile 31.10.2013 tarihleri arasında elde edilmek şartıyla kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumlara ilişkin iştirak hisselerinin yurt dışında satışından doğan kazançlar,
b) 29.5.2013 tarihi ile 31.10.2013 tarihleri arasında elde edilmek şartıyla kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumlardan elde edilen iştirak kazançları (kâr payları);
c) 1.1.2013- 31.10.2013 tarihleri arasında elde edilen Yurt dışında bulunan işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla elde edilen ticari kazançlar,
ç) 29.5.2013 tarihinden 31.12.2013 tarihine kadar kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumların tasfiyesinden doğan kazançlar
31.12.2013 tarihine kadar Türkiye’ye transfer edilmiş olmak ve 2013 yılına ilişkin verilecek yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde gösterilmek şartıyla gelir veya kurumlar vergisinden istisna edilecektir.
Özet olarak;
Yurt dışında bulunan ve kayıt dışı bırakılan para, altın, döviz, menkul kıymet ve taşınmazlarınızı rayiç bedelleri üzerinden sadece %2 oranında vergi ödenerek yasal kayıtlara alınabilecektir. Bilindiği üzere ülkemizde gelir vergisi oranı %35, kurumlar vergisi oranı %20 olarak uygulanmaktadır.
Bu varlıkları sermayeye ekleyerek sermaye yapısı %2 gibi düşük bir maliyetle güçlendirilebilecektir. Yurt dışından getirilen varlıklar dolayısıyla nereden buldun sorgulamasına muhatap olunmayacağı gibi hiçbir surette vergi tarhiyatına ve vergi incelemesine de muhatap olunmayacaktır. Hatta geçmiş dönem incelemelerinden dolayı bulunan matrah farklarından bu tutarlar mahsup edilebilecektir. Yasada belirtilen yurt dışı kazançlar ise hiçbir vergi ödenmeden ülkemize getirilerek kayıtlara intikal ettirilebilecektir.
Sonuç olarak bu düzenleme ile gerçek ve tüzel kişilere çeşitli vergisel kolaylıklar sağlanmakla birlikte, sürekli ve istikralı bir şekilde büyüyerek uluslararası alanda “güvenli bir liman” haline gelen ülkemiz ekonomisine ek kaynak sağlanarak gayrisafi milli hasıla artışı ve buna bağlı yeni istihdam olanakları yaratılarak ülke refahı üzerinde olumlu etkilere neden olacaktır.