Uçuş zararları için artık tek referans: Montreal Sözleşmesi
Hasan Hüseyin YAŞAR / Serap Zuvin Hukuk Bürosu
10-28 Mayıs 1999 tarihleri arasında Montreal'de yapılan Uluslararası Hava Hukuku Konferansı'nda imzaya açılan ve 4 Kasım 2003 tarihi itibariyle uluslararası alanda yürürlüğe giren Montreal Sözleşmesi, onaylanmasını uygun bulan ilgili kanun ile beş yılı aşkın bir sürenin ardından nihayet yürürlüğe girebilmiştir.
Yüze yakın ülke tarafından imzalanmış olmakla beraber içinde Nisan 2009'a kadar Türkiye'nin de bulunduğu ve %90'ı Afrika ülkesi olan bir kısım ülke tarafından bir türlü yürürlüğe konulmayan Montreal Sözleşmesi, Anayasa'nın 90. maddesi uyarınca, artık etkisi ve bağlayıcılığı açısından Türkiye Cumhuriyeti kanunları ile eşit duruma gelmiştir.
Montreal Sözleşmesi öncesi
Montreal Sözleşmesi'nin yerini aldığı 1929 tarihli Varşova Sözleşmesi, pek çok devlet tarafından yaygın olarak kabul edilmiş bir sözleşme olmasına rağmen, özellikle kaza mağdurlarına ödenecek tazminatlara getirdiği parasal sınırların düşük olması nedeniyle, havayolu işletmecilerinin çıkarlarına odaklı olarak görülmüş ve yolcu çıkarlarını yeteri kadar korumadığı eleştirisi getirilmiştir. Bu eleştirler üzerine 1955 Lahey, 1971 Montreal ve 1975 Guatemala protokolleri gibi birtakım güncelleştirme faaliyetlerinde bulunulmuştur. Bu çalışmaların sebep olduğu ayrışmaların önlenmesi amacıyla da bazı devletlerin havayolu şirketleri kendi aralarında Varşova Sözleşmesi'nin limitlerinden daha yüksek sınırlar koyan anlaşmalar imzalamışlardır.
Türk Hava Yolları (THY) da bu süreçte, Uluslararası Hava Taşıyıcılar Birliği (IATA) Anlaşması'na 1997 yılında taraf olmuş, yaklaşık 152.000 ABD Doları'na kadar kusursuz sorumluluğu ve bu sınırın üstünde kalan kusur sorumluluğu bakımından Varşova Sözleşmesi'nden daha sıkı olan ispat yükünü kabul etmiştir. Pek çok Türk havayolu şirketinin de taraf olduğu IATA Anlaşması gibi sözleşmeler özel hukuka tabi sözleşmeler olduğundan uluslararası hukuk açısından kanun gücünde anlaşmalar olmaktan da uzaktılar. İşte Montreal Sözleşmesi, bu iki kollu sistemin hükümlerini tüketici/yolcu menfaatlerini daha etkin koruyacak şekilde harmanlayarak tek bir belge haline getirmiştir.
Montreal Sözleşmesi'nin getirdiği yenilikler
Montreal Sözleşmesi, "havayolu taşıyıcısının sınırsız sorumluluğu" kavramını getirmiş ve iki aşamalı bir tazminat sistemi öngörmüştür. İlk aşama, taşıyıcının kusuruna bağlı olmayan 152.000 ABD Doları'na kadar mutlak bir sorumluluk getirmektedir. İkinci aşama ise, taşıyıcının kusuru karinesine dayanmakta olup sorumluluk sınırı içermemektedir.
Montreal Sözleşmesi ayrıca, hava taşıyıcılarına, uçak kazaları sonucunda dava açmaya yetkili olan kişilere acil ekonomik gereksinimlerini karşılamak üzere ön ödeme yükümlülüğü getirmektedir. Buna ek olarak, hava taşıyıcıları tazminatların ödenmesini olanaklı kılacak sigortanın sağlanmış olduğuna ilişkin kanıt belgesini sunmaya mecbur tutulmaktadır.
Montreal Sözleşmesi, tazminatların kısa sürede ödenmesini sağlayan hızlı bir yargılama yöntemi getirilmekte, ayrıca, tazminat davalarının, belli koşulların varlığına bağlı olarak, kazanın meydana geldiği ülkenin mahkemelerinde veya yolcunun daimi ikametgahının bulunduğu ülke mahkemelerinde açılabilmesine olanak tanımaktadır.
Türkiye bakımından değerlendirdiğimizde, taraf devletler arasında gerçekleşecek olan hava taşımalarında gerçekleşmesi muhtemel kazalarda yolcuyu/tüketiciyi maddi açıdan korumayı amaçlayan Montreal Sözleşmesi'nin bu konuya ilişkin daha önce yapılan sözleşmelerin yarattığı sistem ayrışmasını gidermesi beklenmektedir.