”Ülkemize yatırımcı ilgisi artıyor”
Devlet Bakanı Babacan, İstanbul'da dün sona eren IMF-Dünya Bankası yıllık toplantılarını değerlendirdi
ANKARA - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İstanbul'da dün sona eren IMF-Dünya Bankası yıllık toplantılarını değerlendirirken,
"Yapmış olduğumuz toplantılar bir kez daha gösterdi ki, uluslararası camianın, uygulamakta olduğumuz ekonomi politikalarına güveni tamdır ve ülkemize yatırımcı ilgisi artmaktadır" dedi.
Babacan, toplantıları değerlendirmek amacıyla düzenlediği basın toplantısında, Kongre Vadisi'ndeki toplantılara katılmak için bin 662'si gazeteci, toplam 13 bin 713 kişinin kimlik aldığını bildirdi.
Toplantılar kapsamında, ülke temsilicileri ve ülke temsilcileri ile finans kurumlarının temsilcileri arasında binlerce ikili görüşme yapıldığını kongre vadisi dışındaki çok sayıda seminer ve aktivite gerçekleştirildiğini, bunlara katılmak için de binlerce kişinin geldiğini anlatan Babacan, daha önceki toplantılara kayıt olmadan gelen kişi sayısının 8-10 bin civarında olduğunu hatırlatırken, ilerleyen günlerde bu sayının belirlenebileceğini kaydetti.
"Küresel ekonomiye yön veren kim varsa hepsi İstanbul'daydı"
"Küresel ekonomiye yön veren kim varsa hepsi İstanbul'daydı" diyen Babacan, bu toplantıların aynı zamanda dünyanın en büyük ekonomi ve finans fuarı niteliğinde olduğuna işaret etti ve başka vesilelerle bir araya gelemeyen insanların, en azından yılda bir defada olsa buluşup, görüş alışverişinde bulunduğunu söyledi.
Bu yılki toplantıların ana temasını küresel ekonomik krizin oluşturduğunu hatırlatan Babacan, dünya modern ekonomi tarihinin en derin krizinin yaşandığına, küresel krizin farklı seviyelerde de olsa hemen her ülkeyi olumsuz etkilediğine işaret ederken, bu nedenle bu yılki Dünya Bankası-IMF yıllık toplantılarının çok kritik bir konjonktürde gerçekleştiğini vurguladı.
İstanbul kararları
Bu toplantıların G-20 zirvesinden hemen sonra yapılmasının, G-20'de liderler seviyesinde çıkan kararların 186 ülke tarafından daha kolay kabul edilebileceği öngörüsünün doğru çıktığını ifade eden Bakan Babacan, şöyle devam etti:
"Uluslararası Para ve Finans Komitesi'nin Sonuç Bildirgesi'nde, G-20 liderlerinin güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümeyi sağlayacak ortak bir çerçeve oluşturulmasına yönelik önerisinin süratle hayata geçirilmesi ve bu konuda IMF'nin teknik destek sağlaması kararlaştırıldı. Ülkelerin, küresel ekonomik toparlanma süreklilik ve yaygınlık kazanıncaya kadar ekonomik canlanmayı destekleyici politikalara devam etmesi gerektiği konusunda da görüş birliğine varıldı. Uygulanmakta olan olağan dışı önlemlerden çıkışa ilişkin stratejinin, ülkelerin özel koşullarını da dikkate alacak şekilde korunmak suretiyle belirlenmesi ve uygulanması kararlaştırıldı.
G-20 platformunda üzerinde mutabakata varılan finansal sektör reformların gecikmeksizin hayata geçirilmesi kararlaştırıldı. Her türlü korumacılığa karşı çıkılması konusunda anlayış birliği bir defa daha ortaya kondu. Düşük gelirli ülkelere yardım ve yoksulluğa karşı her türlü mücadele konusundaki kararlılık da vurgulandı."
@page@
Toplantılar
Dünya Bankası'nın Guvernörler Kurulu'na tavsiyelerde bulunmak üzere Kalkınma Komitesi'nin 5 Ekim'de yaptığı toplantıda işsizlikle ve yoksullukla mücadele, düşük gelirli ülkelere yardım, iklim değişikliği, gıda güvenliği, Dünya Bankası'ndaki yönetişim reformu çalışmalarının ele alındığını belirten Bakan Ali Babacan, Dünya Bankası'nın sermayesinin güçlendirilmesi çalışmalarının 2010 yılı bahar aylarına kadar tamamlanacağını bildirdi.
Dünya Bankası'na "az gelişmiş ülkeler için gıda güvenliği girişimi"nin diğer uluslararası kuruluşlarla koordinasyon şeklinde geliştirme görevi verildiğini, Uluslararası Kalkınma Birliği'nin az gelişmiş ülkelerin krizlerden etkilenmesini önlemek üzere yeni mekanizmalar geliştirmekle görevlendirildiğini anlatan Bakan Babacan, iklim değişikliğinin gelişmekte olan ülkelere etkisi, iklim değişikliği ile mücadele, bu süreçte ülkelere ve IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlara düşen görevlerin de tartışıldığını kaydetti.
Babacan, bu çerçevede çok sayıda ülkenin bakanlarının katıldığı toplantılara yoğun ilgi gösterildiğini belirtti.
"Ülkemize yatırımcı ilgisi artıyor"
Babacan, IMF ve Dünya Bankası toplantıları sırasında gerçekleştirilen temaslar hakkında bilgi verirken, "Yapmış olduğumuz toplantılar bir kez daha gösterdi ki, uluslararası camianın, uygulamakta olduğumuz ekonomi politikalarına güveni tamdır ve ülkemize yatırımcı ilgisi artmaktadır" dedi.
Babacan, Başbakanlık yeni binada düzenlediği basın toplantısında, İstanbul'da gerçekleştirilen IMF-Dünya Bankası yıllık toplantılarını değerlendirdi.
IMF ve Dünya Bankası toplantıları çerçevesinde ev sahibi ülke olarak yoğun bir trafik içinde olduklarını belirten Babacan, "6 günlük kısa bir süre içinde toplantı, konuşma ve sunumlar dahil olmak üzere sadece benim 75 kadar ayrı faaliyetim oldu" dedi. Babacan, diğer bakanlar ile Hazine Müsteşarı ve Merkez Bankası Başkanının, bu kurumlarda çalışan üst düzey yetkililerin de kendi muhataplarıyla yoğun temaslar gerçekleştirdiklerini anlattı.
Babacan, kendi temasları hakkında bilgi verirken, misafir ülkelerin ekonomi bakanları, maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarıyla yürüttüğü ikili görüşmelerde, ağırlıklı olarak orta vadeli program başta olmak üzere Türkiye ekonomisine ilişkin güncel gelişmeleri, ülkeler arasındaki ilişkileri ve dünya ekonomisinin genel görünümünü ele aldıklarını söyledi.
Uluslar arası camiyanın Türkiye'ye güveni tam"
Uluslararası kuruluşların üst düzey yetkilileriyle de toplantılar yaptıklarını dile getiren Babacan, uluslararası bankalar ve yatırımcılarla da görüşme fırsatı bulduklarını anlattı.
Babacan, "Yapmış olduğumuz toplantılar bir kez daha gösterdi ki, uluslararası camianın, uygulamakta olduğumuz ekonomi politikalarına güveni tamdır ve ülkemize olan yatırımcı ilgisi de artmaktadır" dedi.
Toplantılar süresince başta Hazine Müsteşarı olmak üzere yetkililerin kredi derecelendirme kuruluşlarıyla küresel ekonomi ve Türkiye hakkında değerlendirme yapma fırsatı bulduğunu da ifade eden Babacan, "Bu kuruluşlara da ülkemizin sağlam ekonomik yapısını, son yıllardaki üstün makroekonomik performansını, krizde sergilediğimiz üstün duruşu ve politika uygulamaları konusunda gösterdiğimiz kararlılığı bir kez daha ifade etme imkanı bulduk" diye konuştu.
İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi
Ali Babacan, toplantıların en önemli sonuçlarından birinin, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planını dünyaya duyurmak olduğunu belirtti.
Strateji belgesinin, birçok yerli, yabancı banka ve kuruluşun katılım sağladığı oturumlarda ele alındığına dikkati çeken Babacan, bu konuda çok olumlu görüşler aldıklarını söyledi.
Babacan, yıllık toplantıların küresel iş çevrelerine Türk ekonomisinin dinamizmini daha yakından görebilmek için önemli bir imkan sağladığını kaydederek, İstanbul'un önemli bir bölgesel ve küresel finans merkezi olma çalışmalarına sağladığı desteğin altını çizdi.
Bu organizasyonun Türkiye'nin dünya ekonomisi içinde güçlenen konumunun, küresel sorunları çözme konusundaki gayretlerinin daha fazla vurgulanması açısından da önem taşıdığını dile getiren Babacan, "G20 bakanlar toplantıları, ardından G20 zirvesinde etkin bir rol oynayan Türkiye, şimdi de Dünya Bankası-Uluslararası Para Fonu toplantılarına ev sahipliğini başarıyla gerçekleştirmiştir ve artık Türkiye, küresel ekonominin adeta kaptan köşkündeki yerini almıştır" dedi.
@page@
"OVP, kendi ayakları üzerinde duran bir program"
Babacan, "IMF ile anlaşma imzalanmaması halinde reel sektörün büyümesinin nasıl sağlanacağı" yönündeki soru üzerine, Orta Vadeli Programın temelinde bu konuların yer aldığını ifade ederek, "Yani Hazine'nin, kamu sektörünün borçlanma ihtiyacını azaltmak, böylece bankalarda tüketici kredisi olsun, ticari kredi olsun bu krediler için daha fazla imkan bırakmak" diye konuştu.
Bu sene Hazine'nin borç çevirme oranlarının artan bütçe açığı sebebiyle yüzde 50'nin üzerinde seyrettiğini belirten Babacan, ancak bu sene aldıkları tedbirler ve gelecek yıl bu tedbirlerin etkisi düşünüldüğünde iç borç çevirme oranının da artık tedrici olarak düşmeye başladığının görüldüğünü söyledi.
Gelecek senenin borç çevirme oranının bu seneye göre çok daha düşük olacağını, daha sonraki sene ise daha da düşeceğini anlatan Babacan, şöyle devam etti:
"Biz Orta Vadeli Programımızı açıklarken dedik ki 'Bu program IMF'den herhangi bir finansman öngören bir program değildir'. Yani kendi ayakları üzerinde duran bir programdır, ama nedir? öyle bir şey olursa da işte iç borçlanma oranlarının, iç borç döndürme oranları düşecektir. Böylece piyasaya sağlayacağı kaynaklar imkanıyla da büyümemize olumlu katkıda bulunacaktır.
Bu çerçeveden baktığımızda ve bankalarımızdaki toplam aktiflerin, toplam mevduatın bu krizde dahi büyüme eğiliminde olduğunu düşündüğümüzde bizim ortaya koyduğumuz program kendi başına borç sürdürülebilirliği açısından, borç dinamikleri açısından aslında Türkiye'nin ne kadar sağlam bir noktada olduğunu ortaya koymaktadır."
Babacan, konuyla ilgili bir şüphenin olması ya da bir riskin oluşması halinde reel faizlerin bu kadar aşağı inmesinin mümkün olmayacağını belirterek, "Reel faizlerin, nominal faizlerin tarihi düşük seviyelere ulaşması zaten mümkün değildir. Dolayısıyla bu konularla ilgili riskler, hesaplar, kitaplar zaten piyasa göstergelerine anında yansır" dedi.
Babacan, IMF'nin finansmanı olmasa da Orta Vadeli Programın sürdürülebilir bir kamu dengesi, sürdürülebilir bir borç dinamiği içerdiğinin rahatlıkla söylenebileceğini kaydetti. Babacan, "Bunu sadece söylemiyoruz bunu piyasa göstergeleri de açıkça ortaya koyuyor" diye konuştu.
"İhtimale sinyal vermek, uygun değil"
Babacan, IMF ile yapılması muhtemel anlaşmayla ilgili, "Ne zamanlama konusunda ne de bunun ihtimali konusunda herhangi bir sinyal vermenin uygun olduğunu düşünmüyorum" dedi.
Babacan, IMF ile mahalli idareler ve vergi idaresinin bağımsızlığı gibi konularda pürüzlerin çözülüp, çözülmediği sorusu üzerine, geçen yıl özellikle Gelir İdaresinin özerk olup olmaması ve mahalli idarelere merkezi hükümetten daha fazla kaynak aktarılıp, aktarılmamasıyla alakalı IMF ile görüş ayrılıkları olduğunu anımsattı.
Mahalli İdareler Yasası'nı geçen sene çıkarttıklarını ve fiilen de merkezi hükümetten mali idarelere kaynak aktarmaya başladıklarını belirten Babacan, "Evet görüş ayrılığı vardı ama biz zaten yapacağımızı yaptık orada. Yani, 'görüş ayrılığı giderildi' diye bir şey yok ve şu anda yapmış olduğumuz neyse bu zeminden bundan sonra devam edecek. Burada atmış olduğumuz adımdan geri dönüş falan da yok. Yeni bir şey değil. Gelir İdaresinin Merkez Bankası, BDDK gibi özerk idare olmayacağı konusunda IMF ile de belli bir görüş birliğine varmış olduğumuzu daha önce açıkladım" dedi.
Babacan, konuşmasında "IMF'ye güvenle" ilgili açıklamasının IMF yetkililerince sorulup sorulmadığı yönündeki soruya şu yanıtı verdi:
"Hani inandık, güvendik meselesi. Şimdi biz bunu sadece 2-3 gün kişinin olduğu bir ortamda söylesek, bunlar da dışarıya şöyle, böyle yansıtılmış olsa, üzerinde tartışılsa neyse. Ama bunlar benim salonda herhalde 500-600 kişinin önünde, canlı yayınların, kameraların önünde söylediğim ifadeler. Tabii salonda konuklarımız olduğu için İngilizce olarak ifade ettim. Kayıtlarda, 'şöyle söyledi, böyle söyledi.' Düzeltmeye ne gerek var. Hepsi kayıtlarda açın bakın, bantlardan izleyin ya. O gün ne söylediysek bugünde aynı şeyleri söylüyoruz. 'Tercümede şöyle miydi, böyle miydi? Bizim ne söylediğimiz belli. İngilizceye hakim olan oradaki ifademizin ne anlama geldiğini, ne söylediğimizi görür."
"Yoksul ülkelere yardım 2 katına çıkarıldı"
Babacan, başka bir soru üzerine, IMF'nin yoksul ülkelere yardım kapasitesinin iki katına, 17 milyar dolara çıkarıldığını, düşük gelirlilere uygulanan IMF kredilerinin de faiz oranının sıfıra düşürüldüğünü belirterek, "Yani şu anda IMF o düşük gelirli ülkelere sıfır faizli kredi kullandırabiliyor" dedi.
Dünya Bankasının kredi hacminin de 3 katına, 33 milyar dolara çıkarıldığını, ayrıca bankanın özel sektöre kaynak veren kuruluşunun kaynaklarının da önemli ölçüde artırıldığını belirten Babacan, Bahar toplantılarına kadar bu taahhütlerin yerine gelmesinin, Dünya Bankasının sermayesinin güçlendirilmesinde önemli olacağını ifade etti.
@page@
"Anlaşmaya yakınlık derecesi"
Babacan, bir gazetecinin IMF ile anlaşmaya ne kadar yakın ya da uzağız?" sorusu üzerine gülerek, bu konuda artık daha fazla speküle edilebilecek herhangi bir açıklama yapmayı kesinlikle doğru görmediğini söyledi.
Yıllık toplantılar bittikten sonra teknik çalışmaların devam edeceğini söylediklerini anımsatan Babacan, şunları söyledi:
"Bu teknik çalışma sürecine de önümüzdeki günlerde başlarız. Ama bu çalışmalarımız ne zaman tamamlanır? Biz heyeti çağırırmıyız, çağırmazmıyız? Heyet ne zaman gelir, bu ne kadar sürer? Sonuca bağlarmıyız, bağlayamazmıyız? Anlaşırmıyız, anlaşamazmıyız? Bunlarla ilgili gelişmeler olduğu anda biz gerekli açıklamaları yaparız. Aksi halde ne zamanlama konusunda ne de bunun ihtimali konusunda size herhangi bir sinyal vermenin uygun olduğunu düşünmüyorum. Yani ihtimal nedir? Şunu daha önce de söyledim biz mayıs ayında neredeydik, bugün neredeyiz. 'Görüşlerimiz birbirine gittikçe yaklaşıyor' dedim. Bunun ötesinde bir şey söylemek mümkün değil.
Bu arada zaten ilişkilerin tonunun da gayet iyi olduğunu sizlerde farketmişsinizdir. Kişisel bazda, kurumsal bazda son derece iyi bir diyalog var, karşılıklı bir anlayış var. Dün gece Paris'e iner inmez IMF Başkanı aradı, teşekkürlerini tekrar iletti. Tabii 'İstanbul'a külfet oldu' dedi ama bende, 'evet külfet oldu biraz ama bunun nimetleri de olacak' dedim. İstanbul'a inşallah bu iyi bir yatırımdır."
"İşi şiddete dökmek tolere edilecek bir iş değil"
Babacan, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası toplantılarının dünyanın hangi şehrinde yapılırsa yapılsın protesto gruplarını bu şehirlere taşıdığını belirterek, "Sivil toplum kuruluşları, sendikalar çok doğaldır muhalefet yapabilirler, gösteriler düzenleyebilirler. Ancak, işi şiddete dökmek tolere edilecek bir iş değil" dedi.
"Bu toplantılar adeta protesto grubunu da dünyanın hangi şehrinde yapılırsa yapılsın, bu şehirlere taşıyor" diyen Babacan, kendisinin 2002-2007 döneminde katıldığı yıllık ve bahar toplantılarında da hep bu tür protesto gösterilerinin olduğunu anlattı.
Gösterilerin olmadığı ya da çok az olduğu toplantıların Singapur toplantıları olduğunu belirten Babacan, o toplantılarda da Singapur Hükümeti'nin gösterilerin yapılmasına baştan izin vermediğini söyledi.
Toplantının maliyeti
Babacan, toplantının maliyetine ilişkin soru üzerine de toplantılar için yapılan harcamaların yaklaşık yüzde 95'inin kalıcı yatırımlar olduğunu ifade ederek, bundan sonra da onlarca yıl kongre merkezinin toplantılara, etkinliklere ev sahipliği yapacağını ve İstanbul'un çok önemli bir eser kazandığını söyledi.
Ali Babacan, henüz nihai rakamlara ulaşılmasa da yaklaşık 320-330 milyon lira civarında bir yapı inşaat maliyeti ile 30-35 milyon lira civarında inşaat haricindeki demirbaş artı organizasyon maliyeti olduğunu bildirdi. Babacan, toplantıların katılımcıların profili düşünüldüğünde İstanbul'un şimdiye kadar ev sahipliği yaptığı en önemli toplantılar olduğunu da söyledi.
Açılım
Başbakan Yardımcısı Babacan, "İleri ki günlerde bu toplantıya katılanlardan nasıl yatırımlar gelebilir? Bu yatımların demokratik açılıma etkisi ne olabilir" şeklindeki soru üzerine de Türkiye'yi yakından takip eden iş adamları ve yatırımcıların bu konunun farkında olduğunu söyledi.
Babacan, demokratik açılımın ekonomik sonuçlarını öngörmenin çok zor olmadığını ifade etti.