Ultra vires ilkesinin kalkması ne getiriyor?

Soner ALTAŞ / Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Başmüfettişi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Türk Ticaret Kanunu ile ilgili olarak sıklıkla duyulan bir kavramdır “ultra vires”. Dilerseniz ‘ultra vires’ nedir önce onu tanımlayalım. Ultra vires, kısaca yetki aşımı demektir. TTK bağlamında, şirketin, sözleşmesinde yazılı işletme konularıyla bağlı olması, işletme konuları dışında yaptığı işlemlerin şirketi bağlamaması anlamına gelir. Örneğin; eski uygulamada, gıda işiyle uğraşan bir anonim şirket, esas sözleşmesinde yazmıyorsa inşaat işi yapamaz; bu işi yapması için şirket esas sözleşmesinde değişikliğe gitmesi gerekirdi. Çünkü, 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu’nun 137. maddesinde “Ticaret şirketleri hükmi şahsiyeti haiz olup şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuunun çevresi içinde kalmak şartıyla bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebilirler.” denilerek, ticaret şirketlerinin hak ve borç ehliyeti şirket sözleşmesinde yazılı işletme konusu ile sınırlandırılmış idi. İşletme konusu dışında yapılan işlemler ultra vires ilkesinin bir sonucu olarak yok hükmünde sayılmaktaydı. Bu da ticari yaşamda bazı sorunlar doğuruyordu. Örneğin; şirketler bu yasağa takılmamak için işletme konularını oldukça geniş tutuyor, gelecekte yapmayı düşündükleri işleri dahi şirket sözleşmelerine yazıyorlardı. Bu nedenle ticaret unvanı yarım sayfayı bulan şirketleri görmek mümkündü. Diğer bir sorun da; yapılan işlemlerin yok hükmünde sayılmasının işlem ve pazar güvenliğini olumsuz etkilemesiydi. İşletme konusu dışında yapılan işlemin 5-10 yıl sonra gündeme gelmesi, bu işleme dayalı olarak yapılan onlarca işlemi de şüpheli hale getiriyordu.

Bu olumsuzlukları dikkate alan yasa koyucu, 13 Ocak 2011 tarihinde kabul ettiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile ultra vires ilkesini kaldırdı. Ultra vires ilkesi kalktığı için, artık şirketlerin hak ehliyetlerinin sınırını işletme konusu çizmemektedir. Yani, şirketlerin işletme konuları dışında yaptıkları işlemler de şirketleri bağlamakta, yok hükmünde sayılmamaktadır. Ancak, ultra vires ilkesinin terk edilmiş olması, uygulamada bazen yanlış anlaşılmakta ve yapılan her işlemin şirketi bağlayacağı şeklinde yorumlanmaktadır. Oysa işletme konusu dışında yapılan işlemler, işlemin işletme konusu dışında kaldığının işlemin karşı tarafı üçüncü kişi tarafından bilindiğinin veya hâlin icabı gereği bilinmesi gerektiğinin ispatlanması kaydıyla anonim ve limitet şirketi bağlamaz. Yine, anonim şirketlerde sadece merkezin veya bir şubenin işlerine özgülenmiş olup da tescil ve ilan ettirilen temsil yetkisi dışındaki işlemler şirketi bağlamaz.

Bu konuda gözden kaçan bir diğer ayrıntı da, TTK’nın ultra vires ilkesini kaldırdığı halde şirketin rücu hakkını saklı tutmasıdır. Başka bir deyişle, şirketin amacı ve işletme konusu dışında yapılan işlemler şirketi bağlayacak, bu işlemler nedeniyle üçüncü kişiye karşı şirket sorumlu olacak olsa dahi temsil yetkisinin sınırını aşan kişiye karşı şirket rücu edebilecektir. Bu nedenle, ultra vires ilkesi kaldırıldı diye, şirketlerin yönetim organları ve yöneticileri şirketin esas faaliyet alını dışındaki işlere girişirken son derece dikkatli olmalı ve zarar olasılığı yüksek olan işlerden kaçınmalıdırlar. Çünkü, yapılan işlem kural olarak şirketi bağlasa da, bir zararın doğması durumunda genel kurul, yani şirket ortakları, oluşan zarardan dolayı şirketin yönetim organı üyelerine rücu edebilecektir. Aile şirketlerinde böyle bir ihtimal düşük olsa da, özellikle pay sahibi olmayan profesyonel yöneticilerin şirketin işletme konusu dışına çıkmadan önce genel kuruldan genel ya da işlem bazında özel onay almalarının ya da işletme konusu dışında yapılacak işlemler süreklilik arz edecekse esas sözleşmenin işletme konusuna dair bir tadil metni hazırlayıp genel kurulun onayına sunmalarının menfaatlerine olacağı kanısındayız.