Uluslararası enerji ajansı'da yenilenebilir enerjiyi önerdi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Serdar İSKENDER / Makine Yük. Mühendisi / TÜTEV Enerji Danışmanı
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından hazırlanan, "Enerji Teknolojisi Perspektifleri 2010" raporu açıklandı. IEA tarafından hazırlanan raporun temelinde, fosil yakıt kullanımına bağlı olarak Karbon emisyonlarının artışı ve iklim değişikliği bulunuyor. Fosil yakıt kullanımının bu hızla devam etmesi durumunda 2050 yılına gelindiğinde, Karbon emisyon miktarının 2010 yılının iki katına çıkması tahmin ediliyor. Elektrik sektörü, toplam Karbon emisyonunun yüzde 41'ine neden oluyor. Dolayısıyla, küresel anlamda Karbon emisyonunun sınırlandırılabilmesi için elektrik enerjisi üretimi anahtar bir role sahip.
IEA tarafından hazırlanan yeşil senaryoya göre, toplam elektrik ihtiyacının yüzde 50'si hidroelektrik, rüzgar, güneş, jeotermal, bio enerji, dalga, gelgit enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından, yüzde 25'i ise nükleer enerjiden sağlanabilirse 2050 yılına gelindiğinde, Karbon emisyonları 2007 seviyesinin yüzde 90 altına çekilmiş olacak. 2010-2050 yılları için fosil kaynaklı senaryo için elektrik üretimi maliyeti 23,5 trilyon Dolar'ken, yeşil senaryo için bu maliyet 32,8 trilyon Dolar'a çıkıyor. Ancak, yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak yapılacak elektrik üretiminde, teknolojik gelişmelere bağlı olarak ilk yatırım ve işletme maliyetlerinin düşürülmesiyle iki senaryo arasındaki farkın azalması da bekleniyor.               
Yenilenebilir enerji kaynaklarının küresel elektrik üretimindeki mevcut payı yüzde 18 seviyelerinde ve hızla artmaya devam ediyor. 2008 yılında küresel olarak yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırım 425,5 milyar Dolar'dan, 2009 yılında yüzde 59 artışla 678.1 milyar Dolar'a kadar çıkmış durumda. 2010 yılında, yenilenebilir enerji kaynakları için 1 trilyon Dolar'a yakın yatırım yapılacağı tahmin ediliyor. IEA Raporu'na göre, 2008-2009 yıllarında küresel olarak yeşil enerji yatırımlarının rüzgar ve güneşe odaklandığı belirtiliyor.
AB ülkelerinde de, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttığı görülüyor. AB'den yapılan açıklamaya göre, 2007 yılında 27 üye ülkede hidroelektrik, rüzgar, güneş, jeotermal, biyoyakıt, dalga, gelgit enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım oranı toplam tüketimin yüzde 9,7'si iken bu oran 2008 yılında yüzde 10,3'e ulaştı. AB ülkelerinin 2020 hedefi ise bu oranın yüzde 20'ye çıkması. 2009 yılında, AB ülkeleri arasında İsveç yüzde 44,4 oranıyla en fazla yenilenebilir enerji kullanan ülke olurken, sonuncu sıradaki İngiltere'de bu oran yüzde 2,2 seviyesinde kalıyor. 
Başta AB ülkeleri olmak üzere, küresel bazda elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım oranı sürekli bir artış eğilimi içerisinde bulunurken,  ülkemiz özelinde hidroelektrik dışındaki rüzgar, güneş ve jeotermal enerji kullanılarak yapılan elektrik üretimi ihmal edilebilecek seviyelerde bulunuyor. Enerji Bakanlığı verilerine göre, 2007 yılında toplam elektrik üretiminin yüzde 19'u hidroelektrikten, yüzde 0,26'sı hidroelektrik dışındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanırken, 2008 yılında toplam elektrik tüketiminde ki hidroelektrik enerjinin payı yüzde 17 olurken,  hidroelektrik dışındaki yenilenebilir enerji kaynaklarının payı yüzde 0,5'e çıkabilmiştir. 2009 yılına ait elektrik üretim verileri henüz açıklanmamasına rağmen, hidroelektrik dışındaki  yenilenebilir enerji kaynaklarının payının yüzde 1'in altında olması bekleniyor.
Ülkemizin, ekonomik büyümesine paralel olarak  yıllık ortalama yüzde 7 seviyesinde elektrik enerjisi talebi artışı olduğu düşünüldüğünde, hidroelektrik dışındaki, başta güneş, rüzgar ve jeotermal enerji kaynaklarının kullanımı teşvik edilmediği sürece, toplam elektrik üretimindeki kullanım oranları AB standartlarına ulaşamayacaktır. Sürdürülebilir büyüme hedefine ulaşabilmek için fosil yakıtlara bağımlı bir enerji politikasından kurtulup, yeşil, yerli, ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızın elektrik üretimindeki payının hızla artışı için çaba göstermeliyiz.  Yenilenebilir enerji, sürdürülebilir bir gelecek için tek seçenek olmasına rağmen, bu değişim bir gece de olmayacak. Uzun bir değişim süreci yaşayacağız ancak bu değişimin hızlı olması ülkemizin yararına olacaktır.