UMEM'de 5 yılda 1 milyon istihdam hedefi aşılacak
Ankara Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu; TOBB ETÜ Rektörü Prof. Dr. Yücel Altunbaşak
Hüseyin GÖKÇE
ANKARA - Türkiye'nin en genç rektörü unvanına sahip olan TOBB ETÜ Rektörü Prof.Dr. Yücel Altunbaşak, 5 yılda 1 milyon kişiye iş bulunmasını öngören Ulusal Meslek Edindirme Merkezleri(UMEM) projesiyle belirlenen hedeflerin aşılacağına inandığını söyledi.
Türkiye'nin bugünkü genç nüfusunu kullanabilmesi halinde, 10 yılda milli gelirin 25 bin dolara çıkabileceğini kaydeden Altunbaşak, ABD krizden çıkınca G-20 ülkelerinin G-7'lerden daha önemli hale geleceğini dile getirdi. Üniversite bünyesinde bölgenin en büyük araştırma merkezlerini kurmaya hazırlandıklarını ifade eden Altunbaşak, hem araştırma yapacak hem de politika üretecek enerji enstitüsü kurulacağı bilgisini verdi. Ankara Sohbetlerine konuk olan Prof.Dr. Yücel Altunbaşak, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe'nin sorularını cevaplandırdı.
ABD'deki üniversite ve iş yaşamınızı bırakıp sizi Türkiye'ye ve TOBB ETÜ'ye getiren şey nedir?
Bilkent Elektrik Elektronik lisans eğitimini tamamladıktan sonra ABD'ye doktora yapmaya gittim. 18 sene kaldıktan sonra Türkiye'ye döndüm. Orada aynı zamanda öğretim üyeliği de yapıyordum. Bu süreçte buradaki şirketlerle birtakım çalışmalarımız oldu. TOBB ETÜ'nün davetiyle de Türkiye'ye geldim. Burası 1.5 milyon işadamı ve işkadınını çatı örgütü olon TOBB tarafından kurulmuş bir üniversite. Bunun için üniversite sanayi işbirliğinin çok özel bir önemi var. Hatta bizim varlık nedenimiz üniversite sanayi işbirliği. Gelişmekte olan ülkelerde hep sanayi ile üniversite arasında bir kopukluk görüyorum. Bu mesafeyi kapatmak için kurulmuş bir üniversiteyiz. Benim üniversiteye bakışım da aynı çizgide olduğu için TOBB ETÜ'ye geldim.
TOBB ETÜ'yü akademik açıdan nasıl buldunuz?
Akademik açıdan Türkiye'de resmi olan iki ölçü var. Birisi üniversite sınavlarında tercih edilirlik durumu. 2 milyon öğrenci giriyor, ilk 100 tanesinden 24'ü buraya geldi. Geçen sene 17 olan bu rakamı, gelecek sene 30'a yükseltmeyi planlıyoruz. Ayrıca YÖK'ün yayımladığı bir istatistikte, uluslararası kabul gören dergilerde yayımlanan makaleler bakımından vakıf üniversiteleri arasında 5 yıldır birinciliği biz alıyoruz.
Diğer okullardan farklı olarak uygulanan staj benzeri ortak eğitim programında arzu edilen sonuçlar alınıyor mu?
Biz staj ismini özelikle kullanmıyoruz. Staj işinin yapılması gereken bürokratik bir işlem olduğu için bu kelimeyi kullanmıyoruz. Çoğu zaman stajda zorunlu olarak bir işyerine gider resmi prosedürü yerine getirirsiniz. Biz ise teori ile pratiği birleştirmek istiyoruz. Öğrencilerimizin 4 senelik lisans eğitimlerinde sanayiyi, özel sektörü, kamuyu tanımaları için fırsat yaratıyoruz. Yani eğitimin bütünleşik bir parçası. Bu sistem eğitim sistemi tasarlanırken ana öğelerinden birisi olarak planlanmımş. Öğrencilerimiz 2'nci sınıftan itibaren her sene bir dönemi anlaşma yaptığımız işletmelerde geçiriyorlar.
Şirketler sizin gönderdiğiniz öğrencilerden memnun mu?
Ortak eğitim sistemimizin başladığında 100 civarında firma vardı, her yıl 150-200 firma daha ekleniyor ve şu anda 600 civarında firma var. Özel sektör genellikle bu işten memnuniyetini ifade ediyor. Bu tamamen gönüllülük esasına dayanıyor. Öğrencilerimiz programa katılmak zorunda ama özel sektör istediği zaman anlaşmayı fesh edebilir. Ancak bırakın vaz geçmeyi, şirketler istedikleri öğrenci sayısını da artırıyorlar. Bunun da dışında projenin enteresan, beklemediğimiz yan etkileri de oluyor. Mesela öğrenciler hayatlarında ilk kez mesai kavramını öğreniyorlar. Ortak eğitim modelinde bizim anlaşma yaptığımız firmalar öğrencilere asgari ücret ödüyorlar. Eğer burslar varsa bursların asgari ücret üzerindeki kısmını biz ödüyoruz. Bunlar ayın zamanda sigortası da yapılıyor.
Dünya ekonomisindeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünya ekonomisinde uzun vadede nüfus yapısının çok önemli olacağını, ekonomiyi ciddi ölçüde belirleyeceğini düşünüyorum. Japonlar çok hızlı yaşlandı ve emeklilik süreci için birikimler oluşturma gayreti içine girdiler. Bu da Japonya'da durgunluğa neden oldu. Avrupa henüz bu sürece tam anlamıyla başlamadı ama yaşlanıyor, nüfus kendisini yenilemiyor. Halen izlenen sosyalist politikalar Avrupa'nın dünya ekonomisi içindeki önemini azaltacak. Avrupa çok ciddi sorunlarla karşılaşacağı geri dönülemez trende girdi.Rusya demografik yönden sıkıntı yaşasa da enerji kaynaklarına sahip olması avantajlı hale geliyor.
Peki krizin merkezi olarak kabul edilen ABD'de durum nedir?
Bir çok kişi krizden sonra ABD'nin güç kaybettiğini ve önemini yitirdiğini düşünüyor. Bana göre ABD ekonomisinin temeli sağlam, kriz sadece puslu bir hava yarattı. ABD'nin nüfus yapısı çok sağlıklı, göçmen politikasıyla dünyanın en iyi beyinlerini kendisine çekiyor. Gelen göçmenler bir nesil sonra kendisini ABD'li hissediyor.
Kültür haline gelmiş liberal ekonomi, kendisini olumsuz durumlara çabuk adapte edebiliyor. ABD ekonomisi kısa dönemde, 5-10 senelik krizler geçirebilir ama temel öğeler çok sağlam durumda. Baba Bush döneminde Grreenspan faizleri yeterince düşük tutmadığı için ekonomide durgunluk başgösterdi. ABD eninde sonunda krizden çıkacak, o zaman da gelişmekte olan ülkeler bir adım daha önde olacak. Yani G-20 ülkeleri G-7'den daha önemli hale gelecek.
Türkiye'nin durumu ne olacak?
Türkiye diğer ülkelerden çok fıarklı değil. 2003-2010 arasında pek çok açıdan hızlı ilerledi. Malezya, Tayland, Kore ile kıyaslayın hepsi hızlı gelişti. Yalnız Türkiye'nin iki üç açıdan daha şansı var.
Birincisi coğrafyası, AB, Orta Doğu ve Orta Asya, Kuzey Afrika, giderek önem kazanıyor. İkinci artımız uzun süre Türkiye'de know how transferi olması. Çok iyi mühendislerimiz var ve bunlar kendilerini gösterecek mecra bulamadığı için düdüklü tencere gibi sıkışmış durumda. Bunların önü açılırsa, kendisini ifade edecek yer bulursa hızla atılım yapacaktır. Biz potansiyel enerjiyi kinetik enerjiye çevirebildiğimiz zaman sorunlar çözülecek. Bu süreçte iyi politika izlenirse çok çok kazançlı çıkılabilir.
Sizce nasıl akılcı politika izlenmesi gerekir?
Bunlardan bir tanesi dünya devlerinin Türkiye'de araştırma laboratuarı açması. Yüksek teknoloji üreten, Cisco, IBM gibi şirketler. Bunların dünyanın her yerinde araştırma laboratuarları vardır. Oysa Türkiye'de bir tane laboratuar yok. Bunlar aslında Türkiye'ye gelmek isterler. Çünkü yetişmiş insan gücü var, komşularıyla birlikte 250-300 milyonluk bir pazara ulaşıyor. Bu araştırma laboratuarları son teknolojiyi üreten yerlerdir. UMEM kamu,özel sektörü ve üniversiteyi biraya getirdi.
UMEM'de hedeflenen 5 yılda 1 milyon kişilik istihdam çok iddialı değil mi? Size göre bu hedeflere ulaşılabilir mi?
Benim UMEM'e bakış açım biraz farklı. Ben sayılara takılmıyorum. Hedefin aşılacağına inanıyorum.Bu Türkiye'de kendi içinde ilkleri olan bir proje. Türkiye'de sanayiyi, kamuyu ve üniversiteyi bu kadar büyük ölçekte bir araya getiren başka bir proje olduğunu zannetmiyorum. Kamuda iki tane kurumun bile birbiriyle çalışması güç iken, özel sektörü, kamuyu ve akademisyenleri, iyi işleyen projeyle bir araya getirmek gerçekten çok güzel.
Buradaki iş edindirme kursları hangi kriterlere göre açılıyor?
Daha önceden de meslek edindirme kursları vardı. Ancak bu kurslar rastgele açılmıyor. Yerel düzeyde işgücü piyasası analizi yapılıyor. Hangi kursu açılacak bunlar analiz sonucu ortaya çıkıyor. Örneğin insanların bilgisayar mühendisinden çok gaz kaynakçısına ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Kurslarda eğitim verilen makineler de rasgele alınmıyor. Piyasa araştırması yaparken, hangi makinenin daha fazla kullanıldığını tespit ediyoruz. Dolayısıyla buradan eğitim alan kişiler tam anlamıyla işe hazır hale geliyor. Eş zamanlı olarak sonuç odaklı program izliyoruz.
UMEM'de TOBB ETÜ'ye tam olarak ne düşüyor?
UMEM protokolünde, Çalışma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, TOBB ve TOBB ETÜ imzası var. Bizim üzerimize düşen işgücü piyasası analizini yapmak ki yaptık. Bu konuda model ortaya koymak. Önümüzdeki iki üç ay içinde modelini de ortaya koyacağız. Bu işi yapmanın 50 yolu var. Piyasa analizi yapmak için çeşitli firmalara anket yapıp, form gönderip, buradan bu çıktı deyip kağıt görevimi yapabilirdim. Biz örnekleme bile yapmadık. Bir şehirdeki bütün sanayicilere gittik. Kişisel olarak gittik, anket göndermedik. Gaziantep'te anketör firmalar aracılığıyla bütün sanayicilere gittik,
soruları rasgele sormadılar. Şu anda anket için 7 bin firmaya gidilmiş durumda. İstanbul gibi çok büyük şehirlerde örnekleme yapmak zorundayız
ama diğer illerde bütün işletmelere gitmek yoluyla daha sağlıklı bilgiye ulaşıyoruz. TOBB ETÜ'nün görevi ortaya model koymak. Bu işlem belli aralıklarla sürekli yapılacak. İşsizlik ve dolayısıyla istihdam politikaları Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi. Bu konuyu çözmek üzere bir sosyal politikalar araştırma merkezi kurmayı düşünüyoruz. Üniversite içinde YÖK'ün onayladığı bir merkez olacak.
İstihdam analizlerinin devam edeceğini söylediniz, nasıl olacak?
Evet, bu belli aralıklarla devam edecek. Şu anda 19 ile analiz yapıldı ama UMEM 81 ilde uygulanıyor. Bu 19 ildeki çalışma tamamlandıktan sonra analiz 81 ilin tamamında yapılacak.
Ben kurs yönetimlerine önem veriyorum. Kurs yönetimleri eskiden hep okul müdürlerinden oluşurken, şimdi bu görevi işadamları yerine getiriyor. Burada sadece 5 yılda 1 milyon kişiye iş bulmak değil, Türkiye adına çok büyük yeniliklerin çekirdeklerini de görüyoruz. Proje başarılı olursa çekirdekler büyüyüp Türkiye'ye çok şey kazandırır.
Bunun dışında üniversite bünyesinde başka araştırma merkezleri kurulacak mı?
Belirlediğimiz stratejik alanlarda Türkiye'nin, hatta yakın coğrafyanın en büyük araştırma merkezlerini kurmayı hedefliyoruz. ikincisi, kapsamli bir Proje Yönetimi Ofisi kurmayı düşünüyoruz. Burada TÜBİTAK projelerine lojistik destek vermek yanı sıra, öğretim üyeleri ve öğrencilerin şirket kurmalarına olanak sağlayacak geniş bir alanda faaliyet gösterecek proje ofisi olacak. Ayrıca, nanoteknoloji, bilişim teknolojileri ve enerji alaında da çalışmalar yapmayı istiyoruz.
Türkiye'de Ar-Ge konusunda ciddi teşvikler sağlanıyor, peki bu firmalar niye gelmiyor?
TÜRKİYE'DEKİ bürokrasiden çekindiklerini düşünüyorum. Buraya gelip, bir merkez kurup iş yaptırmak zor. Bu konuda herhangi bir örnek olmadığı için çekingen davranıyorlar. Başarılı örneğini görseler diğerleri mutlaka gelir. Bir de Ar-Ge teşvikleri otomatik değil, yer ve personel sınırlaması var. Ya teknokentte olacaksınız ya da Ar-Ge personel sayısının en az 50 olması gerekiyor.
Bu tür laboratuarlar en fazla 15-20 kişi çalıştırır, ancak sirkülasyon çok fazla olur. Az önce söylediğimiz gibi mühendisler işi öğrendikten sonra kendi işlerini kurmak için ayrılırlar, yerlerine yenileri gelir. Yüksek teknolojiyi alıp, yükseltip ürün haline getiren şirketler 4 aşamadan geçer. Şu anda birinci aşamayı Türkiye çok iyi yapıyor. Sıkıntı bundan sonra başlıyor. Yani 2'nci aşamadan 4'ncü aşamaya kadar çok fazla bir şey yapılamıyor.
Ancak bu aşamada Sanayi ve Ticaret Bakanlığı‘nı çok takdir ediyorum, çok iyi projelerin altına imza attılar, bunun arkası öyle veya böyle gelecektir. Çalışan nüfusun bakmak zorunda olduğu kesimi gösteren bağımlılık oranı 2008 yılından itibaren Türkiye'nin lehine dönmeye başladı. Önümüzde 20 senelik bir fırsat penceresi var. Bu dönemde ne yapararsak yapacağız, çünkü daha sonra bizim nüfus da yaşlanmaya başlayacak. Halen çalışan değil ama çalışmaya hazır genç nüfusumuz çok fazla. Çalışabilecek nüfusu, çalışan nüfus haline getirdiğimizde Türkiye 10 sene içinde sıçrar. 10 bin dolarlık geliri 25 bin dolara çıkar. Bunu yapmak için bizim de içinde yer aldığımız UMEM gibi projelerle olacaktır. İşsizlik belki en önemli sorun.
ALTUNBAŞAK'ın dikkat çektikleri
Ferit B.Parlak
ÜNİVERSİTE sanayi işbirliğini daha doğrusu işbirliksizliğini yıllardır konuşuyoruz. Akademisyenlerimizin gelişmiş ülkelerdeki meslektaşlarına göre pratikten uzak kalmasının nedenlerini bulmaya çalışıyoruz. Akademisyenlerimizi üretime, teknoloji gelişimine katkı vermediği için eleştiriyoruz. Bu konuşmalar, tartışmalar, eleştirilerle uzunca bir zaman kaybetmemize rağmen, gelinen noktada üniversite sanayi işbirliklerinin filiz vermeye başladığını görüyoruz. Bilkent Elektrik Elektronik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlayıp ABD'de doktora yapan ve 18 sene ABD'de kaldıktan sonra TOBB yönetiminin davetiyle Türkiye'ye dönen TOBB ETÜ Rektörü Prof.Dr. Yücel Altunbaşak ile üniversite sanayi işbirliğini ve ekonomiye yapacağı katkının sınırlarını konuştuk. ABD'de kurduğu şirketle üniversitelerden çıkan ürünlerin dış dünyaya pazarlanması konusunda aktif çalışmalarda bulunan Altunbaşak ile tek kelimeyle ufkumuzu genişlettik.