Üniversitelerin kontenjanı artırıldı

YÖK devlet Üniversitelerinin kontenjanını yüzde 15 ve Vakıf Üniversitelerinin kontenjanını yüzde 20 oranında artırdı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - YÖK Genel Kurulu, devlet üniversitelerinin kontenjanlarını yüzde 15 artırarak 534 bine, vakıf üniversitelerinin kontenjanlarını yüzde 20 artırarak 84 bine çıkardı.

Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın başkanlığında YÖK'te gerçekleştirilen YÖK Genel Kurulu toplantısı sona erdi.

Toplantıya ilişkin YÖK'ten yapılan yazılı açıklamada, Eğitim, Vakıf ve Tıp-Sağlık komisyonlarının raporlarının görüşüldüğü belirtildi.

Toplantıda, 2009 Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu'nun ele alınarak karara bağlandığı bildirilen açıklamada, devlet üniversitelerinde ön lisans ve lisans programlarının kontenjanlarındaki artışın yüzde 15 olduğu, buna göre 2008-2009 öğretim yılında yaklaşık 465 bin olan öğrenci kontenjanının 2009-2010 öğretim yılında 534 bine çıkarıldığı kaydedildi.

Vakıf üniversitelerindeki ön lisans ve lisans programlarının kontenjanlarının ise yüzde 20 artırıldığı ifade edilen açıklamada, buna göre 2008-2009 öğretim yılında yaklaşık 67 bin olan kontenjanın 2009-2010 öğretim yılı için 84 bine yükseltildiği belirtildi.

Açıklamada ayrıca, Marmara Üniversitesi Senatosu'nun 25 Mayıs 2009 tarihli kararı doğrultusunda üniversitenin yeniden yapılandırılması için gerekli yasal düzenlemeye dair Milli Eğitim Bakanlığına görüş bildirilmesine karar verildiği kaydedildi.

Açıklamaya göre, toplantıda, İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanlığı'na Prof. Dr. Halil Güneş, İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanlığı'na da Prof. Dr. Süleyman Tanyolaç atandı.

YÖK Genel Kurulunun bundan sonraki toplantısının 13 Haziran 2009 tarihinde gerçekleştirileceği bildirildi.

"Ya herkese bu sistemi verelim ya da hiç kimseye vermeyelim"

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, "Sabancı Üniversitesinde öğrencilerin puan şartı aranmaksızın, alan farkına bakılmaksızın bölümler arası geçebilme sistemiyle ilgili olarak, "Ya herkese bu sistemi verelim ya da hiç kimseye vermeyelim" dedi.

Özcan, YÖK Genel Kurulu toplantısına verilen öğle arasında YÖK'ün bahçesinde gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin "YÖK Kanunu'nda yapılan değişikliklerin Meclis'e sevk edildiğini hatırlatması ve rektör ataması ile ilgili değişikliklerin ne zaman yapılacağını" sorması üzerine, Özcan, bu konuyu yeteri kadar çalışamadıklarını belirtti. Bu konuda çok öneri olduğunu ifade eden Özcan, "Bu konuyla ilgili bir arkadaşımız önerileri alıyor. Birkaç alternatif de getirebilir bize. Kurul da bir tanesine karar verir zannediyorum. Meclis'te bekleyen kanun çıksın, yeni sınav sistemi uygulamaya girsin ondan sona yaparız" diye konuştu.

"Dershanelerin kapanmayacağı" yönündeki açıklamasının hatırlatılması üzerine Özcan, şunları söyledi:

"Hepsi kapanmaz. Dershanelerin kapanması mümkün değil. Dershanelerin azalması için arz ve talebin yani lise mezunlarının ve üniversite kontenjanlarının kafa kafaya gelmesi lazım. Bu dengelendiği zaman, öğrenciler diyecek ki 'Nasıl olsa ben bir yere giriyorum. Ne gerek var bu kadar masrafa.' O zaman bu dershanelere kim gidecek? Neden kapanmaz dedim, çok iyi yerlere girmek isteyenler rekabet içine girecekler. Dershanelere gidecekler. Bunlar tamamıyla kapanmaz.

Türkiye'de 4 bin dershanenin 600'ü kapandı. 3 bin 400 tane kaldı. Bu sene sanıyorum yarısından fazlası kapanır, bin 800 tanesi de gider sanıyorum. Kontenjanları artırır, dışarıda öğrenci bırakmazsak kapanma hızı da o ölçüde artacaktır. Hesap yapıyorum."

Sabancı Üniversitesindeki sistem

Özcan, "Sabancı Üniversitesinde öğrencilerin puan şartı aranmaksızın, alan farkına bakılmaksızın bölümler arası geçebilmesine" ilişkin bir soru üzerine, "Sabancı Üniversitesinde uygulanan sistemin çağdaş ve iyi bir sistem olduğunu" ifade etti.

Üniversite sınavında öğrencilerin yeteri kadar istedikleri yerlere giremediklerinin altını çizen Özcan, yönlendirmenin Türk milli eğitim sisteminde hiçbir zaman yapılmadığını söyledi.

Özcan, şunları kaydetti:

"Bizim ülkemizde hiçbir zaman kabiliyetlerimiz bakımından bir yere yönlendirilmedik. Üniversiteye gidiyoruz hasbel kader. Annemiz, babamız bize bir bölüm söylüyor, orayı yazıyoruz. Bu iyi bir şey değil. O üç üniversitede (Sabancı, Okan ve Işık üniversiteleri) yapılan şey bu. Mekanizmaya biraz da çözüm getiriyor. Yönlendirilmemiş çocuklara son bir şans veriyor. Bir sene ortak dersler alıyorlar. O derslerde seviyeleri yükseliyor. Hem de hangi alanlara ilgileri var onlar tespit ediliyor. Çocuk ikinci yılında istediği alana yönlendiriliyor bu iyi bir şey.

Şimdi bunun sakıncası siz Eşit Ağırlıkla düşük puan gerektiren bir yere giriyorsunuz. Bir sene okuyorsunuz, sizden 30 puan daha yüksek veya sayısalla öğrenci alan bir bölüm gösteriliyor. İlginizin o bölüme olduğunu düşünüyorsunuz. Sizi o bölüme geçiriyorlar. Sonra ne oluyor? Siz 30 puan farkı bir anda kapatmış oluyorsunuz. Sınav türü değiştiriyorsunuz. Eşit ağırlıktan sayısala gidiyorsunuz bizim itiraz ettiğimiz kısım bu. Ya herkese bu sistemi verelim ya da hiç kimseye vermeyelim."

"Bölüm açma kapamaya da biz karar vermemeliyiz"

Bir gazetecinin "YÖK'ün yetkileri kısıtlanmalı" sözünü hatırlatarak, mevzuat değişikliğinin ikinci bölümünde bu konuya yer verip verilmeyeceğini sorması üzerine karşılık, Özcan, "Bunu biz yapamayız ama doğrusu bu. YÖK çok güçlü bir kurum. Biz sadece insan gücü planlaması ile ilgili üniversitelerin takip edeceği politikaları düzenlemeliyiz. Türkiye'nin önümüzdeki 20 yılda kaç mühendise, sosyoloğa ihtiyacı var, bunu belirlemeliyiz. Bölüm açılmalarında buna dikkat edici önlemler almalıyız ama mesela kontenjanları belirlememeliyiz. Bölüm açma ve kapamaya da biz karar vermemeliyiz. Bunları üniversiteler yapmalı. Belki de rektörler komitesi gibi bir şey olmalı. YÖK politikalar yapan bir kurum olmalı" dedi.

Bir soru üzerine, ÜAK'ın yetkilerinin yeni düzenlemelerle azaltılmadığını kaydeden Özcan, yönetmelik çıkarma yetkisinin zaten YÖK'te bulunduğunu söyledi. Özcan, "Doçentlik Yönetmeliği yapma bizim yetkimiz. ÜAK sadece tavsiye niteliğinde bir kuruluştur. Karar bile veremez" diye konuştu.

Özcan, "ÜAK'ın yetkisini artırıp, YÖK;ün bazı yetkilerinin bir kısmı ÜAK'a devredilebilir mi?" sorusuna, "Yetkiyi artık kurullara falan vermeyeceğiz. Üniversitelere vereceğiz. İdari özerklik budur" karşılığını verdi.

"Fen-Edebiyat Fakültelerinin açılmasına sınırlama getirecek misiniz?" sorusu üzerine Özcan, bunu düşündüklerini söyledi. Özcan, "Sayıları çok fazla oldu. Bu fakülteleri öğretmenlik formasyonu ile güçlendirmek istiyoruz. Hiç olmazsa bu fakülte mezunlarının öğretmenlik yapmasını istiyoruz. Mesela formasyonu 4 yılın içine sindirmek istiyoruz. Bu çalışma yok, ama düşünüyoruz. Bu fakülte kontenjanlarını çok azaltamayız, çünkü hoca var. Burası bir çıkmaz noktası" diye konuştu.

Yekta Saraç'ın konuşması

YÖK Genel Kurul Üyesi ve Eğitim Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç da gazetecilerin Sabancı Üniversitesi ile ilgili sorularını yanıtladı.

Denetleme Kurulunun raporu istikametinde bu konunun YÖK'ün gündemine geldiğini belirten Saraç, şunları söyledi:

"Denetleme Kurulu diyor ki 'yönetmeliklere, mevzuata hiç uygun olmayan tarzda bu işler yapılıyor.' Biz de diyoruz ki, 'yükseköğretime giriş başarı esasına dayanır ve sıralamaya göre yapılır.' Ama burada ne deniyor. Hoş görünür bir şekilde isteğe bağlı ama bu bizim mevzuatımızda yok. Milyonlarca insan başarı esasına göre yerleşiyor. Ama sadece bir üniversiteye, Sabancı Üniversitesine... Okan ve Işık üniversitelerinde de aynı alan içinde dağılma varken, Sabancı'da sadece o üniversiteye tanınan bir ayrıcılıkla sözele giriliyor, sayısala giriş yapılıyor.

Buradaki argüman ne? 'Ama biz bir yıl eğitim verdik.' Bir yıl eğitim verilmiş olması, örneğin Türk Dili ve Edebiyatı'ndaki öğrenci için 'bu öğrenciye çok iyi matematik eğitimi verdim, bunu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne geçiririm' hakkı vermez. Sabancı'da şu an tıp olsa, sözeldeki öğrenciyi tıpa geçirecekler. Bizim uyarımız basına yansıdığı gibi katiyen tehditvari değil. Denetleme Kurulu raporu doğrultusunda, diğer 100 küsur üniversitenin aldığı gibi siz de programlara öğrenci alın dedik."

Işık ile Okan üniversitelerinin bu kısa süre içerisinde bunu gerçekleştiremeyeceklerini söylediklerini belirten Saraç, bunun üzerine ne yapılabileceğinin görüşüldüğünü, bu görüşmeyi de kendisi yaptığını belirtti.

YÖK olarak karşı değiliz

Sabancı Üniversitesi'nin tutumunun farklı olduğunu ifade eden Saraç, "Okan ve Işık 'ne yapılabilir' üzerinde çalıştı. Bir programdan bir programa geçiş yapılacaksa eşit ağırlık içerisinde bir geçiş yapılacaksa, geçiş yapılacak program için bir taban puan öngörüldü. Peki bunu YÖK mü belirleyecek? Hayır. Devlet üniversitelerinin en düşük puanına göre mi? O da hayır. Türkiye'deki vakıf üniversiteleri de dahil tüm üniversitelerin en düşük girilen puanı bir yıl sonra geçilecek program için taban puan olsun dedik" şeklinde konuştu.

Bunun çok makul ve bilimsel bir öneri olduğu görüşünü ifade eden Saraç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Burada bile diğer üniversitelere tanınmayan bir şey var. Ama önümüzdeki seneye kadar dedik. Bu şekilde teklifler üretildi. Okan ve Işık bu şekilde belirlendi, bir sıkıntı olmadı. Bu seneye mahsus olmak üzere.

Sabancı Üniversitesi eşit ağırlıktan sayısala, edebiyattan mühendisliğe geçiririz diyor. Ben mühendis yaparım... Niye? 'Ben 1. sınıfta çok iyi bir eğitim veriyorum.' Öyle bir yetki nereden kullanılıyor? Mühendislik 4 sene, kültürel bölümler de 4 sene. 'Ben 1 sene havuzda okutuyorum.' Fakat bu uygulanacaksa bunun uygulanması, tüm üniversitelere uyarlanması lazım. Bu modele YÖK olarak zaten biz karşı değiliz. Fakat uygulanacaksa bunun tartışılması ve bütün hepsine uyarlanması lazım. Şimdi şöyle düşünün üniversiteye girdiğiniz birinci sene memnun olmadınız diyelim, şimdi Sabancı Üniversitesi diyor ki, 'her zaman bizde yüzde 42 civarında geçişler var.'

Siz birinci sınıfta memnun olmadığınızda üniversitenizden, bölümünüzden ne yapıyorsunuz? İkinci kez sınava girmek zorunda kalıyorsunuz. Puanınız düşüyor bir cezalandırma veriliyor ama eğer siz Sabancı'daysanız sizin ayrıcalığınız var. Seneniz gitmez, puanınız gitmez siz kültürel programdan böyle bir programa mühendisliğe geçiş yapabilirsiniz.

Niye sadece belirli bir çok küçük kitleye tanınıyor bu hak? Bu modelin olduğu gibi uygulanması şu sonucu doğurur. Edebiyattan tıpa ya da ilahiyattan hukuka geçişleri de doğurur. Şu an bu geçişlerin olmaması tıp fakültelerinin kurulmamış olmasından."

Saraç, bunun tartışılarak, mevzuat oluşturularak yapılması gerektiğini ifade ederek, YÖK'ün bu tavrının fırsat eşitliği sağlamak adına olduğunu belirtti.

"Hukuk devletinde bağırmakla çağırmakla da iş olmaz"

Güler Sabancı'nın bu konuyla ilgili bir açıklama yaptığını ifade eden Saraç, şöyle konuştu:

"Diyor ki, 'özel üniversitelere dokunursanız bağırırız.' Türkiye'de özel üniversite yok, bir defa Güler Hanım'a birinin bunu hatırlatması lazım. Denetlemenin dokunamayacağı bir üniversitemiz de yok. Denetleme bu kadar üniversiteye dokunuyor da oraya niye dokunamasın, denetleme yapamasın? 'Biz bağırırız', diyorlar. Hukuk devletinde bağırmakla çağırmakla da iş hallolmaz. İnanıyorum ki Güler Hanım'a bu doğru şekilde anlatılmadı. Anlatılmadığından dolayı bu şekilde gazetelere yansıyor. 'Kontenjanlarınızı düşürürüz' gibi tehditler yaptığımız doğru değil. Kontenjanlar açıklanınca da düşüyor mu, artıyor mu? göreceğiz."

YÖK Genel Kurulu'nun, bir öğrencinin eşit ağırlıktan, sayısala geçirilecekse, o program için bir taban puanını yakalamış olması kararı aldığını belirten Saraç, "Aslında bu bir ayrıcalık, hiçbir üniversiteye tanınmayan. Bu fırsat eşitliğini göz etmeyen bir ayrıcalık. Hali hazırdaki durumu biz düzeltmeye çalışıyoruz" dedi.

Okan, Işık ve Sabancı üniversitesinde uygulanan geçiş programlarının diğer üniversitelerde uygulanmadığına işaret edilerek, "Bu diğer üniversitelerde bölüm değiştirmek isteyen ancak değiştiremeyen öğrenciler için dava hakkı doğurmaz mı?" sorusuna, "Bütünüyle evet" yanıtını verdi.