Unutulan iki terim: Sabit yatırımlar ve tasarruflar

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 
B. Ali EŞİYOK / Türkiye Kalkınma Bankası Kıdemli Uzman İktisatçı 
 
1980 sonrası dünya ekonomisinde yeniden yapılanma politikaları ile birlikte, finansal birikime dayalı politikaların hakim paradigmaya dönüşmesi sonucunda, giderek unutulan ancak kalkınmanın en temel bileşenlerinin başında gelen sabit yatırım ve tasarruf gibi parametreleri hatırlamakta sayısız fayda vardır. Türkiye gibi yarı-sanayileşmiş, yatırım ve tasarruf açığı bulunan bir ekonomide, imalat sektörü gibi üretken sektörlere yönelik sabit yatırımlar başta olmak üzere, tasarruf oranları ekonominin orta ve uzun dönemde büyüme hızını ve yapısal dönüşümü sağlayan en temel göstergelerin başında gelmektedir. Yüksek tasarruf oranlarının öncelediği sabit yatırım oranlarında gerçekleşen tempolu artışlar, ekonominin üretim kapasitesini geliştirerek verimlilik ve rekabet gücünün artması ile sonuçlanmaktadır. Uzakdoğu Asya ülkelerinde ve/veya yeni sanayileşen ekonomilerin tempolu kalkınma hızlarında yüksek yatırım ve tasarruf oranları en stratejik ögelerin başında gelmektedir. 
Türkiye ile birlikte Kore, Singapur ve Çin gibi Asya ülkelerine ilişkin tasarrufların ve sabit yatırımların ulusal gelir (GSYH) içerisindeki paylarını gösteren Tablo 1 incelendiğinde, söz konusu ülkelerde tasarruf ve yatırım oranlarının belirgin bir biçimde Türkiye'den daha yüksek gerçekleştiği, Türkiye'nin sabit yatırım ve tasarruf oranlarının aşındığı görülmektedir. Başka bir anlatımla, Türkiye'nin 2010 yılındaki tasarruf oranı 1980 yılına göre 9,6 puan, yatırım oranı ise 6,4 puan aşınmış gözükmektedir. 
Türkiye'nin aşınan tasarruf oranlarına karşın Çin, Singapur ve Kore'nin tasarruf oranlarında tempolu artışlar izlenmektedir. 1980-2010 arasında Çin'in tasarruf oranı 4.6 puan arterken, Singapur'un 14.1 puan ve Kore'nin ise 6.9 puan artmıştır. 1980 yılında Kore'nin tasarruf oranı Türkiye'den sadece 1.8 puan daha fazla iken, 2010 yılına gelindiğinde aradaki fark 18.3 puana fırlamıştır. 2010 verilerine göre tüm ülkelerin yatırım oranlarında düşüş gerçekleşirken, en büyük düşüş Singapur ve Türkiye ekonomilerinden gerçekleşmiştir. Düzey değerleri açısından ülkelerin yatırım oranları kıyaslandığında 2010 bulgularına göre Türkiye'nin yatırım oranı Çin'den 28.1 puan, Singapur'dan 3.7 puan ve Kore'den ise 9.1 puan daha düşük olduğu görülmektedir. Kore başta olmak üzere söz konusu ülkelerin tempolu kalkınmasında yüksek tasarruf ve yatırım oranları merkezi bir işlev görmüştür. Yüksek birikim bir yandan teknolojik ilerlemeye, bir yandan da "yaparak öğrenme" veya endojen olarak genişleyen eğitim harcamaları nedeniyle yükselen eğitim düzeyine yol açmakta, bunun sonucunda gerçekleşen hızlı üretim artışları verim artışları ile sonuçlanmaktadır. 
Tablo: Seçilmiş ülkeler ve Türkiye'de yatırım ve tasarrufların GSYH içerisindeki payları (%)
      Kore      Singapur         Çin       Türkiye
  Yat. Oranı Tas. Oranı Yat. Oranı Tas. Oranı Yat. Oranı Tas. Oranı Yat. Oranı Tas. Oranı 
1980 32.9 25.0 45.0 31.9 52.4 48.8 26.5 23.2
1985 30.9 29.4 40.9 41.2 38.3 34.6 19.6 18.5
1990 38.1 37.6 35.1 43.0 36.1 39.2 23.7 22.4
1995 36.9 35.4 33.3 49.6 41.9 42.1 23.5 21.1
2000 30.6 33.3 33.2 44.0 35.1 36.8 20.8 17.0
2010 29.2 31.9 23.8 46.0 48.2 53.4 20.1 13.6
 
Kaynak: IMF veri tabanından hareketle oluşturuldu.
Ülkeler düzeyinde verilen sabit yatırım oranları imalat, enerji, madencilik, turizm, tarım gibi ticarete konu olan ve ticarete konu olmayan sektörlere yönelik sabit yatırımlar toplamlarının ulusal gelir içerisindeki payını göstermektedir. Oysa söz konusu sektörler arasında en dinamik, ihracatçı sektörlerin başında imalat sanayi sabit yatırımları gelmekte, 1980 ve izleyen yıllarda Türkiye imalat sanayi yatırım payının önemli ölçüde düştüğü görülmektedir. Buna göre 1963 yılında imalat sanayinin toplam sabit yatırımlar içerisindeki payı %38,5 oranında gerçekleşirken, zamanla imalat sanayinin yatırım payı düşmüş, 2010 yılında %29,7 oranına gerilemiştir. Ekonominin en üretken sektörlerinin başında gelen imalat sanayi yatırımlarında gözlenen aşınma sonucunda imalat sanayinin ulusal gelir içerisindeki payı da 1998 ve izleyen yıllarda sürekli gerilemiştir. Tablo 2 imalat sanayiinde yaratılan katma değerin (sektörel) ulusal katma değer (GSYH) içerisindeki payını göstermekte, imalat sanayi katma değer payının 2010 yılında 1998 yılına göre 8.4 puan düştüğünü göstermektedir. Ticarete konu olan sektörlerin başında gelen imalat sanayinde gerçekleşen aşınma, ekonominin orta ve uzun dönemde üretim ve rekabet gücünü olumsuz etkileyecek ögeler taşımaktadır: Gelişmiş ülkelerde bilim ve teknolojide meydana gelen gelişmeler, üretim süreçlerinde köklü değişikliklere neden olurken, mevcut sermaye stokunu büyük ölçüde işlevsizleştirecek öğeler taşımaktadır. Bu çerçevede, Türkiye imalat sanayinde gözlenen olumsuzluklar, içerilmiş teknolojik değişmenin (embodied technological change) sınırlı kalması nedeniyle, önümüzdeki yıllarda ihracat ve rekabet gücünü olumsuz etkileyecektir. Son yıllarda üretimin ve ihracatın ithalata bağımlılığında meydana gelen artışlar da göz önüne alındığında, tasarruf ve sabit yatırım oranlarında tempolu artışlar gerçekleştirmeden dışa bağımlılığı önlemek neredeyse imkânsız gözükmektedir.
 
Tablo 2: İmalat sanayiinin GSYH içerisindeki payları (%) 
1998 2001 2004 2007 2010
23.9 19.1 17.4 16.8 15.5
Kaynak: TÜİK, İstatistik Göstergeler 1923-2009 ve İstatistik Yıllığı 2010.