Urfa için ölenler

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Prof. Dr. Nurettin Bilici / Çankaya Üniversitesi

Peygamberler Şehri Urfa'nın tarihi neredeyse insanlık tarihiyle yaşıt. MÖ 12.000 yılına dayandırılan Göbeklitepe tapınak alanı buluntularına göre, o dönemde Urfa, coşkun akan akarsularla kaplı son derece verimli bir alan. Kutsal kitaplarda zikredilen Adem ile Havva'nın yaşadığı Cennet alanının bu civarlarda olduğunu iddia edenler var. MÖ 9.500 yılında yapılan ve insanoğlunun ilk sanat eserlerinden biri olarak kabul edilen "Ellerini kavuşturmuş İnsan heykeli"ni Urfa Arkeoloji Müzesi'nde görmek mümkün. Tufan'dan sonra yeni neslin sürmesine öncülük eden Nuh Peygamber'de bu topraklara yakın yaşamış.

Urfalı asırlar boyunca pagan inancına sadık kalmış. Aya, yıldızlara, putlara tapmış. MÖ 2000-3000 yılları civarında bir tarihte, İbrahim Peygamber burada putperest hükümdar Nemrut'a isyan etmiş, onun putlarını parçalamış. Bu tepkisi onun, ateşe atılma cezasına çarptırılmasına yol açmış. Ateşten (yanmaktan) kurtulan İbrahim Urfa'yı terk etmek zorunda kalmış ve karısıyla birlikte Filistin'e göç etmiş. İbrahim Peygamber başka bir Tanrıyı savunduğu için Filistin'e göç etmek zorunda kalmış. Tıpkı kendisinden 1000 yıl sonra (MÖ 1300-1200 yılları civarında) Musa Peygamberin kavmi Yahudiler ile birlikte Mısır Firavun'u Ramses'in eziyetinden bıkıp Filistin'e göç etmesi gibi. Urfa'da pagan inancı; Sümerler, Asurlar, Hititler, Aramiler (Süryaniler) ve Persler'in hakim olduğu dönemlerde de devam eder.

MÖ 4. yy.'da Büyük İskender Urfa'yı fethederek buraları (pagan kültürünü) Makedon (Yunan) kültürü ile tanıştırır. Şehre "Edessa" veya "Kaliruha" ismini verirler Makedonlar. Bu sözler "suyu bol", "bol sulu güzel çeşme" anlamına gelmektedir. Makedon dönemine ait Balıklıgöl yakınında bulunan "Haleplibahçe Mozaikleri" bu döneme ait önemli bilgiler sunuyor. Mozaiklerde, erkek egemenliğine karşı savaşan 4 Amazon Kraliçesinin hayatını anlatan figürler dikkat çekiyor. Makedonların ardından Urfa'yı fetheden Romalılar döneminde de pagan inancı devam eder hatta putperest mabetlerin sayıları çoğalır.

Kudüs'te tek tanrılı dini yaymakla görevlendirilen İsa Peygamber Urfa'ya büyük önem verir ve burayı Hıristiyanlıkla tanıştırır. İsa Peygamber'de Araplar ve Yahudiler gibi Sami ırkından gelmektedir. Aslında Urfalılar da Roma'nın zulmünden bıkmış ve bir alternatif arayışı içindedir. İsa Peygamber Urfa'ya kendisi gelemez ama havarilerini gönderir.

"Maddi yaratıklara inanma ve ibadet etme" şeklinde özetleyebileceğimiz 12.000 yıllık (120 asır veya yüzyıl) inanç sistemi artık sorgulanmaya başlanmıştır. Bu kadar yüzyıldan sonra artık insanoğlu "geçmişine, anasının babasının inancına karşı çıkma, reddetme" noktasına gelmiştir. Bu değişimde tabii ki Nemrut'ların, Firavun'ların yaptıklarının büyük etkisi olmuştur.

Önlerinde kurbanlar kesilen put mabetleri yıkılmaya, yerlerine kiliseler inşa edilmeye başlanır. Roma başta çok eziyet eder Hıristiyan olanlara, ama sonuçta teslim olur. Urfa MS. 4. yy'da Hıristiyanlığın en önemli şehirlerinden biri haline gelir. Zaten Roma İmparatorluğu 395 yılında ikiye bölünmüş; Urfa, Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nun egemenliğine girmiştir. Urfa yine putperest olan İran saldırılarına karşı direnir, işgali önler, 400 yıl boyunca Bizans İmparatorluğu'nun Güneydoğu'daki kalesi ve başkenti olarak varlığını sürdürür.

Dünya üzerindeki pagan inancı Hıristiyanlıkla birlikte ciddi ölçüde zayıflamış ama bitmemiştir. İslam dininin ortaya çıkıp yayılmaya başlamasıyla bölgeye gelen İslam savaşçılarının sayısı her geçen gün artmaya başlar. Bu Bizans'ın huzurunu kaçırır. Urfa 637 yılında ilk halife Hz. Ömer zamanında fethedilir ve İslam topraklarına katılır, Emeviler, Abbasiler dönemi yaşanır.

Türklerin Urfa ile tanışması, Orta Asya'da Horasan bölgesinde doğan ve Anadolu'ya kadar gelen Büyük Selçuklular ile başlar. Özellikle 1071'de Alparslan'ın Malazgirt'te Bizans ordularını bozguna uğratması Türklere Anadolu kapılarını açar. Büyük Selçuklu buralarda varlığını kuvvetlendirdikçe geriden gelen "göçebe Türkleri" yerleştirir aşama aşama. Zaten Araplar ve Türkler (dolayısıyla İslam dini) bölgeye geldikçe bölgedeki Hıristiyan nüfusun bir kısmı bölgeyi terk etmekte, Batıya doğru göçmektedir.

İslam dininin ve Türklerin bu topraklarda tutunması kolay olmamıştır. Ardı ardına gelen Bizans saldırılarında, Urfa'yı (ve tüm kutsal toprakları) geri almayı amaçlayan Avrupa Hıristiyan güçlerinden oluşan Haçlı Seferlerinde binlerce insan ölmüş. Urfa; 1250-1315 arasında Cengiz Han'ın (Moğol), 1315-1360 arasında Mısır'dan gelen Memluklar'ın, 1360-1400 arasında Karakoyunlular'ın, 1400-1432 döneminde Timur'un, arkasından Akkoyunlular'ın egemenliği altına girmiş. 1517 yılında Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Urfa'yı Osmanlı topraklarına katmış.

Urfa tarihi on binlerce, yüz binlerce ölü anlamına da geliyor. Şehri ele geçiren, ele geçirmesine karşı çıkanları yok etmiş, malını-mülkünü yağmalamış, namusuna dokunmuş… Önce Pagan arkasından Hıristiyan olan daha sonra da Müslümanlıkla tanışan Urfa'da 1071 yılı itibariyle 80.000 Ermeni, 20.000 Süryani, 6.000 Rum ve 1.000 Frank yaşamaktaydı. (Karakaş 2010: 239). Müslüman nüfusu ilk kez 1200 yılında (Eyyübiler döneminde) Hıristiyan nüfusun önüne geçer (Karakaş 2010: 265). 1890 yılında şehirde yaşayan 57.000 toplam nüfusun 47.000'i Müslümandır. Geri kalan 10.000 kişinin 8.000'i Ermeni, 2.000'i ise Süryani Hıristiyandır (Karakaş 2010: 345). Bugün itibariyle herhalde 120 yıl önce Urfa'da var olan 10.000 civarındaki Hıristiyan nüfustan da bir şey kalmamıştır geriye.

Urfalı asırlar boyunca pagan mabetlerinde ibadet etmiş. Daha sonra bu mabetleri yıkarak yerine inşa ettiği havralarda, kiliselerde ibadet etmiş. Günümüz itibariyle bu kiliselerin bir kısmı camiye çevrilmiş. Bunlardan Fırfırlı Camiyi (eski 12 Havari Kilisesi) gördüm, Selahaddin Eyyubi Camii'ni (Eski Büyük Kilise) gördüm. Kızıl Kilise'nin yerine inşa edilen Ulu Camii'nin minaresini (eski kilisenin çan kulesi) şehrin her tarafından görmek mümkün.

12.000 yıl Pagan, 1.000 yıl Hristiyan, 1.000 yıldan bu yana da Müslüman olan Urfa şimdilerde 12 Haziran seçimlerine yönelik propaganda yapan parti minibüslerinden yükselen marşları, şiirleri dinliyor; bağımsız adayların seçim bürolarında çay içiyor.

Dedeman Otelinin 6. katındaki odamdan Urfa'ya bakıyorum. Şehir kuzeyden güneye tamamen ayaklarımın altında: Urfa kupkuru. Urfa'yı çevreleyen dağlar çıplak ve kupkuru. Gördüğüm tek yeşil alan mezarlıklar.

Urfalı ölenlerine karşı saygılı diye düşünüyorum.

(1) Urfa tarihi hakkında ayrıntılı açıklamalar için bkz. Mahmut Karakaş, Urfa'nın Kültür ve İnançlar Serüveni, Şanlıurfa Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, Navimedya, Ankara, 2010.

(2) Karakaş'ın yazdıklarına göre, savaşlar sonucunda Kudüs'ten çıkarılan Yahudilerden bir kısmı Urfa'ya gelmiş, burada havralarını açmış, pagan putperestleriyle birlikte yaşamışlardır. Akabinde Hıristiyanlığın gelmesiyle Yahudiler bu sefer paganlara karşı Hıristiyanlarla birlikte mücadele etmişlerdir (Karakaş, s. 103).

(3) Karakaş, ibid, s. 134.

(4) Günümüzde Hıristiyanlığın merkezinin Roma'da olmasını, bir tür geçmişinden özür dileme, pişmanlık duyma anlamına geldiğini söyleyebiliriz herhalde.

(5) Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, İstanbul, 1969, s. 129'dan naklen.