Varsayımlar gerçekleşecek olanın mayasıdır

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Salim ÇAM / PROGROUP Uluslararası Danışmanlık Genel Müdürü

Soru işaretleri… Bilinmezlikler… Varsayımlar… Ve en doğruyu bulma isteği… Eminim hemen hepimizin merak ettiği bir geleceği ve bu merakı daha da büyülü hale getiren gelecek planları vardır. Geleceğimiz; bilinmezliklerimiz, soru işaretlerimiz ve sır perdemizdir. "… olursa, …olacaktır." gibi cümleler çokça yer alır bu gelecek planlarımızda. Ve sır perdesini aralamanın parolası da bu boşlukları en isabetli ve gerçekleşebilme ihtimali en yüksek kararlarla doldurmak olmalıdır.

İşletmelerimizde tıpkı bizler gibi canlı birer organizmalardır ve bu sebepten ötürü pek çok benzer özelliklerimiz vardır: İnsanda bulunan kalp ve hayatın karşılığını işletmelerde"bütçe" olarak görebiliriz. Bilinmezlikler vardır, soru işaretleri vardır, hedefler vardır "satışlar" gibi… Şirketlerinde gayesi bu sır perdesini olabildiğince şeffaflaştırmak ve perdenin arkasında ki " gelecek" siluetini görmek olmalıdır.

Peki ya bu kadar hayati özellik taşıyan "bütçe" nedir? Bütçe, salt işletmenin öz potansiyelini açığa vurmakla kalmayıp; aynı zamanda da son derece önemli olan ekonomik, mali ve sosyal bir araştırmadır. Bütçeleme sisteminin ilk ve en zor basamağını da "Satış Bütçesi" oluşturmaktadır. Satış Bütçesinde rasyonel bir varsayımlamayla başlayan bu hareketlilik, bütçe sistemindeki diğer tüm kriterleri de harekete geçirir ve böylece sır perdesinin şeffaflığı büyük ölçüde sağlanmış olur.

Akla gelen diğer bir soru işareti: "Bu varsayımlar nasıl belirlenecektir?" Yapılan varsayımların gerçeğe en yakın olabilmesi için başvurulacak en önemli kaynak şirketin kendi "öz" potansiyel durumudur. Ancak, şirketlerin aynı zamanda da çevreleriyle etkileşim içerisinde olduğu ve bu çevrede meydana gelen değişimlere de kayıtsız kalamayacağı unutulmamalıdır.

Bu bağlamda "İktisat" ile bir sentez kurmak oldukça yerinde bir karar olacaktır. Bilindiği üzere iktisat bilimi mikro ve makro iktisat olmak üzere iki ana koldan oluşur. Mikro iktisat; şirketin içerisinde bulunduğu sektör, ne sattığı, ne kadara sattığı, maliyeti gibi parametreleri baz alırken; Makro iktisatta GSMH, İstihdam, Enflasyon, Döviz kuru gibi veriler temel alınır. Ekonomik analizde kullanılan bu göstergeler ve bütçe varsayımları üzerindeki etkileri aşağıdaki gibidir:

Ekonomik analize Makro bazda hangi çevrenin esas alınması gerektiği sorusu ile başlanır. Makro dalda özele inip verileri tek tek inceleyecek olursak; GSMH bir ülkede ulusal kaynaklar tarafından bir yıl içerisinde üretilen tüm mal ve hizmetlerin piyasa fiyatlarıyla toplam değerini ifade eden temel kavramdır. GSMH ve Satış bütçesi arasında bir paralellik kuracak olursak; GSMH büyümeyi etkiler. Kalkınan ve büyüyen ülkelerde refah seviyesi artar. Bu noktada " İstihdam" ile bir ilişki kurulabilir ve refah seviyesi artan toplumlarda üretkenliğin arttığı, işsizliğin azaldığı ve tam istihdama doğru seyir izlendiği görülür. Özetle; bu tip ekonomilerde tüketim, kişi başına düşen gelirin artmasıyla doğru orantılı olarak yükseliş gösterir. Bu da bütçe satış miktarlarını direkt olarak etkiler.

Diğer bir makro değişken olan enflasyon ışığı altında bütçede oluşabilecek etkiyi tanımlarsak; fiyatların arttığı dönemlerde satış hasılatı da artacağından bu artışların reel olup olmadığı önemli bir husustur. Enflasyon ortamında fiyatlandırmaya dikkat edilmesi gerekir. Çünkü; enflasyonu dikkate almadan yapılacak satış bütçesi, ciro sapmalarına neden olur. Bu sapmalar da işletmenin performans ölçümlerinde yanıltıcı olur.

Proforma bütçenin hazırlanması öncesinde makro değişkenlerin yanında, mikro değişkenlerinde araştırılması gerekir. Her ne kadar iktisat iki ayrı kola ayrılmış olsa da, bu iki kol birbiriyle oldukça ilintilidir. Çünkü; şirketler faaliyet göstermiş olduğu tali yolda (sektör içinde), anayolda ki(genel ekonomik durum) şartlardan ve meydana gelen gelişmelerden yakından etkilenirler. Bu etki kısıtlaması altında da tüketici ve üreticinin belirleyici olduğu bir arz-talep dengesi ortaya çıkar.

Serbest bir piyasa dengesinin nasıl işlediğini anlamada kullanılan temel model "arz-talep" modelidir. Bütçeleme sırasında en önemli hususta bu arz-talep modelindeki denge noktasının sağlıklı bir şekilde tahlil edilmesidir. İlk olarak işin üretim kısmına bakan "arz" yönünü ele alacak olursak; içinde bulunduğumuz sektörün yapısı önemli bir belirleyici rol üstlenir. Şöyle ki; "sektör tam rekabette mi, yoksa tekelci bir yapıda mı?" yanıtının belirlenmesi ile firmanın piyasa durumuna göre fiyat belirlemedeki kapasitesini görmüş oluruz. Örneğin; tekelci bir firma, piyasaya diğer firmaların girmesine engeller bulunması nedeniyle uzun dönemde de malın piyasa arzının tamamını üretmeye devam eder. Tam rekabetçi firmalar ise; fiyat belirleyici değil, fiyat kabullenicidir. Arzı belirlemede endüstrideki firmaların sayısı önemli olmakla birlikte, girdi fiyatlarındaki değişme, vergiler, beklentiler de arz eğrisini yakından etkiler.

İşin bir de tüketiciye bakan "talep" yönü vardır ki; buradaki temel faktörlerde ikame etkisi ve gelir etkisidir. İkame malda görülen fiyatsal artış veya azalış, bizim bütçelemeye almış olduğumuz ürünün satış miktarını belirlemede oldukça etkindir. Öte yandan, gelirdeki değişimde benzeri bir etki taşır. Değişkenler sabitken tüketicinin gelirinde meydana gelen bir değimde, fiyat düzeyleri değişmese bile tüketicinin talep ettiği mal ve hizmet miktarlarını değiştirecektir.

Tüm bu mikro ve makro şartların göz önünde bulundurulmasıyla yapılan sağlıklı bir bütçeleme, şirketleri sağlıklı sonuçlara ulaştırır.

Ve unutmamalıdır ki; "Varsayımlar gerçekleşecek olanın mayasıdır." Rasyonel varsayımlar bizleri gerçeğe yaklaştırır, gerçeğe yaklaşım da şirketleri daha güçlü ve rekabet edilebilir boyutlara ulaştırır…

Bu gerçeği yakalayan neden "siz " olmayasınız?