Vatandaş sordu, Cumhurbaşkanı cevapladı
Gül, "Cumhurbaşkanı'na Sorun" uygulamasıyla kendisine yöneltilen sorulardan en çok beğenilenlerin sahipleriyle Çankaya Köşkü'nde buluştu ve sorularını cevapladı.
ANKARA - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, BM Genel Sekreterliği seçiminin çok hassas sistemleri, uluslararası dengeleri olan bir sistem olduğunu belirterek, görev süresi dolduktan sonra bu göreve gelmeyi hiç düşünmediğini, Türkiye'nin de bu yönde bir niyet ya da beyanı olmadığını söyledi.
Gül'ün, vatandaşlarla "doğrudan iletişim kanalı" olarak nitelediği "Cumhurbaşkanı'na Sorun" uygulamasının ilki gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Gül, internetten kendisine yöneltilen sorulardan en çok beğenilenlerin sahipleriyle dün Çankaya Köşkü'nde buluştu ve sorularına cevap verdi.
Cumhurbaşkanı Gül'e, 13 bin 750 soru arasından oylamayla en çok beğenilen 10 soruyu yöneltecek kişiler, dün Çankaya Köşkü'nde yaklaşık 5 saat boyunca ağırlandı. Öğle saatlerinde Cumhurbaşkanlığı'na giden 10 vatandaşa Müze Köşk gezdirildi, Çankaya Köşkü'nün bazı birimleri tanıtıldı. Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Kemal İlter ve Cumhurbaşkanlığı'nın bazı yetkilileriyle öğle yemeği yiyen konuklar, daha sonra Cumhurbaşkanı Gül ile buluştu.
Çekim hazırlıkları tamamlandıktan sonra Gül'ün karşısına geçen en çok beğenilen soruların sahipleri, sorularını Gül'e yönelttiler.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü öğrencisi Çağdaş Yıldız, uygulamayla halkla devlet arasındaki duvarların kaldırılmasına yaptığı katkıdan dolayı Gül'e teşekkür etti. Yaptığı çalışmaya göre uygulamanın siyasal iletişim alanında dünyada ilk olduğunu dile getiren Yıldız, "Çok özel bir an yaşıyoruz. Dünyanın herhangi bir yerinde başıma bir şey gelse, sosyal medya aracılığıyla size ulaşsam bana sahip çıkılacağını biliyorum" dedi.
BM'nin işlevselliği
Türkiye'nin yeni aktif dış politikasına bağlı olarak, son yıllarda uluslararası örgütlerde yönetici pozisyonlarına Türklerin gelmesinin olağanlaştığını belirten Yıldız, Gül'e "Sizin de göreviniz sonrasında böyle bir düşünceniz var mı? BM Genel Sekreterliğine gelseniz, BM'ye nasıl bir işlevsellik ve vizyon katarsınız?" sorusunu yöneltti.
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin uluslararası görevlere çok önem verdiğini belirterek, siyasete başlamadan önce kendisini de 8 yıl uluslararası memurluk yaptığını anımsattı. Başbakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı dönemlerinde, şimdi de Cumhurbaşkanı olarak Türkler'in uluslararası kuruluşlarda görev almasına önem verdiğini, bunu takip ettiğini ve desteklediğini vurgulayan Gül, son yıllarda birçok Türk vatandaşının önemli görevler üstlendiğini söyledi.
Gül, İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü Direktörü Ahmet Üzümcü, NATO Genel Sekreter Yardımcısı Hüseyin Diriöz'ün çok önde gelen isimler olduğunu kaydetti. Gül, bu isimlerin dışında Türk sivil ve askeri personelin uluslararası alanda önemli görevler aldığını da dile getirdi.
BM Genel Sekreterliği seçimlerinin çok hassas, uluslararası dengeleri ve kotaları olan bir sistem olduğuna dikkati çeken Gül, "Ben şahsi olarak hiç düşünmedim doğrusu. Türkiye'nin de böyle bir niyeti, beyanı olmadı. Zaman zaman görüyorum, duyuyorum; böyle düşünenler oluyor" dedi.
"Her yer bina" şikayeti
İstanbul Üniversitesi çalışma ekonomisi öğrencisinin, her yerin alışveriş merkeziyle dolduğu ve çok fazla bina inşaatı bulunduğunu ifade ederek, "Çocukların uçurtma uçuracağı, misket oynayacağı yer kalmadı. Ayağımız neredeyse toprağa değmiyor. Bu şartlarda çocuklar nasıl çocukluğunu yaşayacak" sorusu üzerine de Gül, her çağın kendine has gerçeği olduğunu söyledi. "Bizim çocukluğumuz bu atmosferde geçti" diyen Gül, Türkiye'de şehirleşmenin çok hızlı yaşandığını, binaların çok hızlı yapıldığını anlattı.
Gül, belli bir dönemde imar durumlarının da özensiz gerçekleştiğini vurgulayarak, "Böyle olunca çok ihmal oldu. İnsanlar kötü evlerden, biraz daha iyi evlere gelmeyi yeterli zannettiler. Köylerden, ilçelerden çevre illerden büyük şehirlere müthiş akım oldu. Türkiye'deki en büyük değişim aslında şehirlere olan göçle yaşandı ve bu hala devam ediyor" dedi. Bu durumun sonucu olarak plansız, programsız çarpık yapılaşma yaşanmasının yanında ihmallerin de söz konusu olduğuna dikkati çeken Gül, "Son yıllarda bunun farkına varıldı. Çevre bilinci uyanmaya başladı. Büyük parklar, belediyelerin önem verdiği sosyal ihtiyaçları karşılayacak imkanlar, kaynaklar ayrılmaya başlandı. Doğru istikamette geri dönüşün başladığını ifade edebilirim" diye konuştu.
Dersaneler
Gül, endüstri mühendisi Nesibe Şahin Akar Yıldız'ın sorusunu da yanıtladı. Cumhurbaşkanı, "Eğitim sistemimizdeki en büyük yara, dershanelere mahkum edilen öğrenci ve aileler. Devletin üstlenmesi gereken eğitim işi, bir bakıma dershanelere ihale ediliyor. İlkokul üçten itibaren kesintisiz bir dershane süreci başlıyor. Çözüm öneriniz nedir?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Dershaneler de eğitim sisteminin bir gerçeği ama iyi bir gerçeği değil. Bu, eğitim sistemimizde yetersizlik olduğunu gösteriyor. Yetersizlik iki açıdan var; imkan olarak, arz talep ihtiyacını karşılama açısından yetersizlik var. Şimdi çoğaldı ama vaktiyle yeteri kadar üniversite olmayışı, kontenjanın sınırlı olması ama liseden mezun olanların sayısının çok olması... Yarış söz konusu olunca, imtihanla öğrenciler üniversiteye alınmaya başlayınca kaçınılmaz olarak dershaneler ortaya çıktı. Maalesef İyi bir sistem değil bu.
Son yıllarda üniversite sayısı çok artınca, iyi üniversitelerin sayısı çoğalınca, kontenjanlar çoğalınca dershane sayısında azalma başlamış. Sorular gelince, ilgili kurumlardan bilgi aldı arkadaşlarımız. Son yıllarda azalmış. 4 bin 500'lere kadar ulaşan dershane sayısı şimdi 4 binin altına düşmüş.
Bir başka sebebi de imtihan. Bir yere sınavla giriliyorsa, kazanmak için yarış başlıyor. Eğer üniversiteye giriş sınavları yerine, ileride liselerdeki başarılarınız, lise boyunca herkesin başarısı, not ortalamasına bakılan sisteme geçilirse o zaman dershaneler devreden çıkacak, herkes bulunduğu okulda daha başarılı olmaya çalışacaktır. Bütün bunların yanında dershanecilik bir nebze de olsa devam edebilir çünkü her zaman yarış söz konusu hayatta. Yarışa hazırlanmak için destek unsurları ortaya çıkacaktır. Önemli olan, bunu eğitim sisteminin çok temel bir aracı olmaktan çıkartmak. Şu anda eğitim sistemimizin neredeyse temel aracı halinde. Okul, üniversite, dershane üçlü ayağı var. Ailelere yük oluyor, ayrıca israf oluyor. Siz okulda bir konuyu öğreniyorsunuz ya da öğrenmiyorsunuz onu orada kapatıp dershaneye gidip orada öğrenmeye çalışıyorsunuz. Bunlar hep israf."