Vatandaşı devletin önüne koyan anayasa lazım

Boyner, "Aslında yeni anayasanın yapılış süreci ve yöntemi, bu derin soruna ilaç olabilme özelliği taşıyor" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ELAZIĞ- Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Türkiye'nin önünde çözülmesi gereken, vatandaşı devletin önüne koyan, vatandaşı devletten koruyan anayasanın geniş katılımlı ve toplumsal mutabakat sağlanarak hazırlanması ve Kürt meselesinin çözümüyle ilgili yaratıcı, yapıcı ve birleştirici yaklaşımlar olmak üzere iki mesele olduğunu kaydetti.

Boyner, "Aslında yeni anayasanın yapılış süreci ve yöntemi, bu derin soruna ilaç olabilme özelliği taşıyor" dedi.

TÜSİAD ile Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu'nun (TÜRKONFED), kalkınma ajanslarıyla iş dünyasının gönüllü temsil örgütleri arasındaki işbirliğini güçlendirmek amacıyla düzenlediği "Bölgesel Kalkınma ve İş Dünyasının Rolü" toplantı serisinin üçüncüsü Elazığ'da gerçekleştirildi.

Boyner, burada, "Türkiye'nin birçok yerine gidiyoruz. Ama ben her Doğu'ya, her Güneydoğu'ya geldiğimde ayrı bir heyecan duyuyorum. Bu topraklarda farklı bir enerji var. Ama bu topraklardaki heyecan ve enerjinin önünde de maalesef buraların gelişmesini engelleyen çok ciddi sorunlarla da karşı karşıyayız"  dedi.

Terör ve güvenlik sorununun çok önemli bir sorun olduğunu, yatırımların önünde de ciddi engel oluşturduğunun altını çizen Boyner, bunun sona ermesinin çok çok önemli olduğunu, Doğu potansiyelini gerçekleştiremezse, Batı'nın ileriye gitmesi de söz konusu olamayacağını dile getirdi.

Boyner, şöyle konuştu:

"Türkiye, hep beraber kalkınmak zorunda, hep beraber büyümek zorunda... Adil paylaşım, hepimizin önceliği olmalı... O nedenle hem bu bölgedeki güvenlik sorununun, Kürt sorununun çözülmesi, bu bölgenin barışa kavuşması bizim için çok büyük önem taşıyor. Ayrıca birtakım eksik altyapı yatırımlarının yerine getirilmesi, belki teşvik sisteminin tekrar gözden geçirilmesi ve yatırım ortamının daha elverişli hale getirilmesi, en az bu bölgenin insanı için olduğu kadar bizler için de tüm Türkiye için çok önemli...

Aslında buradan şu noktaya gelmek istiyorum; belki de devlet ile vatandaş arasındaki ilişkinin yeniden düzenlenmesinden bahsediyoruz. Bu bölge bugünlere kadar çok çeşitli sorunlar yaşadıysa bunun en başında aslında devletin vatandaşa, vatandaşın devlete bakışında bir problem aramak lazım. İster 'evet' demiş olsun, ister 'hayır' toplumun tüm kesimlerinin 1982 Anayasasının değiştirilmesi yönündeki talebini açıkça ortaya koyduğu bir referandum sürecini geride bıraktık. 82 Anayasası, son 30 yılda Türkiye'nin doğrudan veya dolaylı değişimini engelleyen en önemli unsur olarak karşımıza çıktı. Bugün önümüzde üzerine gidilmesi ve çözülmesi gereken iki tane mesele var. Birincisi; yeni anayasanın, yani vatandaşı devletin önüne koyan, vatandaşı devletten koruyan anayasanın geniş katılımlı ve toplumsal mutabakat sağlanarak hazırlanması. İkincisi; Kürt meselesinin çözümüyle ilgili yaratıcı, yapıcı ve birleştirici yaklaşımlar... Aslında yeni anayasanın yapılış süreci ve yöntemi bu derin soruna ilaç olabilme özelliği taşıyor."

"Yürütmenin de vatandaşına hesap verdiği bir sistem bekliyoruz"

Boyner, "Artık ne seçkin bir azınlığın, ne de salt çoğunluğun hakim olduğu değil, çoğulculuk anlayışıyla her kesim ve düşüncenin temsil edildiği, ama kontrol denge mekanizmalarıyla yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlandığı, yasamanın çözüm ürettiği, yürütmenin de vatandaşına hesap verdiği bir sistem bekliyoruz" dedi.

"Bölgesel Kalkınma ve İş Dünyasının Rolü" konulu toplantıda konuşan Boyner, referandum sürecinde yaşanan kutuplaşmanın geçmişte kaldığını ümit ettiklerini, yeni anayasa için uzlaşmacı, hoşgörülü ve farklı görüşlerin ortak noktalarda buluşabildiği bir zemini oluşturmak gerektiğini, yeni sosyal sözleşmenin mutlaka toplumun her kesiminde geniş bir mutabakata dayandırmanın şart olduğunu söyledi.

Ümit Boyner, "Demokrasi açığımızı kapatmadıkça, toplumsal barışı sağlamadıkça, enerjimizi, kaynaklarımızı 21. yüzyılın ekonomik, siyasal ve sosyal alanlarda gelişmiş bir toplumu olmak için harcayamıyoruz. İki adım attıkça, bir adım geri çekiliyoruz. Düşük demokrasi standardı, potansiyel büyüme ve gelişme arzumuzu sınırlıyor" dedi.

Bireysel özgürlüklerin eşit vatandaşlık çerçevesinde güvence altına alındığı, toplumsal barışın sağlandığı bir toplum ile Türkiye'nin dünyanın en ileri ülkelerinden biri haline getirilebileceğini vurgulayan Boyner, bugün ilerleyebilmenin temelinde bilim, teknoloji, yenilikçilik ve nitelikli eğitimin bulunduğunu, ancak huzur ve toplumsal barışın sağlandığı bir ortamın bu şartları sağlayabileceğini kaydetti.

"Toplumun her kesimi, 'bizim ve onların' şeklinde ayrıştırılamaz"

Boyner, "Toplumun her kesimi, 'bizim ve onların' şeklinde ayrıştırılamaz. Sermaye taraflara bölünemez. Hepimiz bu ülkenin sermayesiyiz" dedi.

"Bölgesel Kalkınma ve İş Dünyasının Rolü" konulu toplantıda konuşan Boyner, bireyin toplumsal sorunların çözümüne katkı sağlamasının en önemli araçlardan birinin sivil toplum örgütleri olduğunu vurguladı.

Türkiye'nin ekonomik ve sosyal gelişimi için iş dünyasının bağımsız ve gönüllü temsil kuruluşlarının ülkede karar alma, politika ve siyaset üretme süreçlerinde yer alması gerektiğine inandıklarını dile getiren Boyner, bu kuruluşların örgütlü, bilinçli ve katılımcı bir toplum oluşturulmasında öncülük üstlendiklerini düşündüklerini vurguladı.

Sivil toplum kuruluşlarının gelişmiş demokrasilerin en önemli araçlarından biri olduğunun altını çizen Boyner, bunların önemlerinin ve etkinliklerinin, objektif kriterler çerçevesinde görüşlerini yetkili mercilere iletmelerinin ve gerektiğinde yapıcı eleştirilerinin bir baskıya maruz kalmadan açıkça ortaya koyabilmelerinde olduğunu ifade etti.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir