Yasa mı, bilgisayar programı mı?
Mehmet TAN - Yeminli Mali MüşavirErdal SAVRANOĞLU - SMMM
Başta KDV iadesi olmak üzere iadeye konu tüm işlem, hesap ve beyannamelerde, iade rakamını etkileyecek hatalar yapılabilmektedir. Bu hataların şirketlerce tespit edilmesi halinde, tamamen iyi niyetle ve hatanın düzeltilmesi amacıyla, düzeltme beyannameleri verilmektedir. Vergi iadesinin alınmış olması halinde, alınan haksız vergi iadesi, Vergi Usul Kanunu'nun (VUK) 341. maddesine göre vergi ziyaını oluşturmaktadır. Nitekim söz konusu maddenin 2. fıkrasında, "…verginin noksan tahakkuk ettirilmesine veya haksız yere geri verilmesine sebebiyet vermek de vergi ziyaı hükmündedir" açıklaması ile haksız alınan vergi iadesinin vergi ziyaı olduğu belirtilmiştir. VUK'nun 371. maddesinde ise pişmanlık ve ıslah başlığı altında, "…beyana dayanan vergilerde vergi ziyaı cezasını gerektiren fiilleri işleyen mükelleflerle bunların işlenişine iştirak eden diğer kişilerin kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber vermesi halinde, haklarında aşağıda yazılı kayıt ve şartlarla vergi ziyaı cezası kesilmez" hükmüne yer verilmiştir. Bu yasa hükümleri, haksız alınan iadenin, pişmanlık hükümlerine göre beyan edilerek, cezasız olarak geri verilebileceğini göstermektedir.
Ancak, Gelir İdaresi Başkanlığı'nın e-beyanname sistemi, beyanname üzerinde ödenmesi gereken vergiye yer verilmediği hallerde, pişmanlık talepli beyanname kabul etmemektedir. Aslında, vergi iadesinin geri verilmesinde bir ödeme vardır. Ayrıca, vergi ziyaı oluştuğu da VUK'nun 341. maddesinden anlaşılmaktadır.
Gelir İdaresi Başkanlığı, gerek 238 Sıra No'lu VUK Genel Tebliği'nde, gerekse 2008 yılında yayınladığı "vergi hatalarında düzeltme işlemleri ile pişmanlık ve ıslah hükümlerinin uygulanması" rehberinde, pişmanlık talebiyle verilen beyannamede zarar beyanı veya mahsuplar gibi nedenlerle ödenecek verginin bulunmaması halinde, pişmanlık talebinin kabul edilmeyeceğini belirtmiştir. Bahsedilen hususların ortak özelliği vergi ziyaı'nın oluşmadığı hallerdir. Hal böyle olmasına rağmen, vergi daireleri elektronik beyanname sisteminin çalışmasında, özellikle haksız alınan KDV iadelerinin düzeltilip geri verilmesi maksadıyla, pişmanlık hükümlerine göre verilen beyanlarda, ödenmesi gereken KDV oluşmadığı için pişmanlık kabul edilmemektedir. Sistemin yönlendirmesiyle kanuni süreden sonra kendiliğinden verilen beyanname pozisyonunda işlem görmektedir. Vergi daireleri elektronik sistemden çıkan tahakkukta görülmemesine rağmen, bilahare vergi ceza ihbarnamesi düzenleyerek, bazı vergi daireleri (1/2 ), bazı vergi daireleri (1) kat ceza kesmekte ve gecikme faizi hesaplamaktadırlar.
Bahis konusu VUK'nun 371. maddesinin amacına da aykırı düşen böyle bir uygulama, mükelleflerin iyi niyetli beyan ve bildirimlerinin önünü kesebilecektir. Dahası bilgisayar programları hiçbir zaman yasal düzenlemelerin önüne geçmemelidir.
Yazı konumuza ilişkin olarak sonucu ve temeli aynı olan görüşleri taşıdığımız YMM, Sn. Hüseyin ERDEM Vergi Sorunları Dergisi'ndeki "Haksız Yere KDV İadesi Alanların Pişmanlık Hükümleri Karşısındaki Durumu" başlıklı yazısında (Gelirler Kontrolörleri Derneği Yay., Eylül/2008 Sayı, 34 Syf.); İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nca verilen Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü'nün 13.05.2008 tarih ve 0475 sayılı muktezasında; …netice olarak nakden ve mahsuben haksız yere alınan KDV iadesiyle ilgili olarak yapılacak geri ödemelerin, VUK'nun 371'inci maddesi kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmayacağı", şeklinde görüş verildiğini belirtmiş ve muktezada yer alan görüşün, sadece 2007/8 Seri No'lu (VEDOP) Uygulama İç Genelgesinin, İade Tutarını Etkileyen Düzeltme Beyannameleri Üzerine Yapılacak İşlemler başlıklı bölümünde bulunan; "… iade tutarını azaltan bir düzeltme beyannamesi verilmiş ise bu beyannameye ait damga vergisi için tahakkuk fişi düzenlenecektir. Düzeltme beyannamesi verilmeden önce iade yapılmış ise haksız yere iade edilen vergi mükellefin beyanı esas alınarak ihbarname kuralına göre tarh edilecek ve gerekli vergi ziyaı cezası kesilecektir" şeklindeki ifadeye dayandırıldığını açıklamıştır. Anlaşılacağı üzere, yasal hükümlerin yerine, pişmanlıkla ilgisi olup olmadığı anlaşılamayan iç genelgedeki açıklamaların dayanak oluşturması sıkıntılı bir durumu ortaya koymaktadır.
Bu muktezaya karşılık, Sn. Mahmut VURAL'ın Katma Değer Vergisi İade Rehberi isimli kitabında, (HUD Yay., Nisan/2008 4. Baskı, 183.Syf.) Maliye Bakanlığı'nın 08.05.2001 tarih ve 32/3204 - 695/25134 sayılı muktezasına dayanarak şöyle bir yorum yapmıştır.
"YMM'nin düzenlediği KDV iadesi tasdik raporundan önce iadenin teminat karşılığında alınması ve raporda, iade edilmesi gereken KDV miktarının teminat karşılığı alınan tutardan daha az olduğunun tespit edilmesi halinde düzeltme beyannamesinin pişmanlık dilekçesi ekinde verilmesi uygun olacaktır. Zira bu durumda bir vergi ziyaı söz konusu olmaktadır. Bu gibi durumlarda, YMM tarafından düzenlenen KDV iadesi tasdik raporuyla tespit edilen iade miktarının mükellef tarafından kabul edilerek, fazladan alınan vergi iadesi için pişmanlık talebiyle beyanda bulunulması ve pişmanlık şartlarının da yerine getirilmesi halinde, bu talep vergi dairelerince kabul edilmektedir. Ancak pişmanlık talebinin kabul edilebilmesi için bu talebin YMM tarafından düzenlenen raporun vergi dairesine intikal ettirilmesinden önce veya bu raporla birlikte yapılmış olması gerekmektedir. "
Bu yorum yukarıya aldığımız kanun maddelerinin ruhuna uygundur. Gerçekten de, beyana dayanan vergi, vergi ziyaı ve pişmanlık kavramlarının birlikte değerlendirilmesi halinde aksi bir düşüncenin önü kapanmaktadır. Yani, haksız alınan bir verginin, pişmanlık talebiyle iadesinde, vergi ziyaı cezası kesilmemelidir.
Mükelleflerin mağdur olmamaları için konu, GİB tarafından yasal yapıya uygun olarak, elektronik beyanname sistemini de kavrayacak şekilde düzenlenmeli ve açıklanmalıdır.
Ayrıca, yazımıza bir paragraf açıp şu ilave öneriyle bitirmek istiyoruz. Mükelleflerin idarenin bilgisine girmeden, süresinden sonra veya ek olarak verdikleri beyannamelerinde pişmanlık dilekçesinin bulunmadığı, elektronik ortamda gönderilmiş ise pişmanlık işaretlenmediği gibi şekil şartları aranmadan, ceza kesilmeksizin işlem yapılmalıdır. Bunun için de, VUK'nun gerek 344., gerekse 371. maddelerinde yasal düzenlemeler, iyi niyetli mükellefleri korumak adına, mutlaka yapılmalıdır.