Yeni bir vergi önerisi: Küresel Denge Vergisi (Global Balance Tax, Bubble Taxation)

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Nazmi KARYAĞDI / Gelir İdaresi Daire Başkanı

Küresel ekonominin tarihinde şu ana kadarki en büyük kriz 2007 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) finansal kriz olarak başladı ve zamanla tüm dünyaya yayılarak ekonomik kriz haline dönüştü.

1980'lerin başında ABD'de Başkan Ronald Reagan'ın İngiltere'de ise Başbakan Margaret Thatcher'ın liderliğini yaptığı neo klasik iktisat anlayışı çerçevesinde piyasalara devletin müdahalesinin yok denilebilecek bir düzeye inmesi gerektiği ve piyasanın "görünmez el" aracılığıyla kendi dengelerine kendisinin kavuşacağı düşüncesi hakim olmuştur. Aradan geçen 30 yıl sonra bu anlayış, krizlerle mücadelede yapısal önlem alınması kapsamında, başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm dünyada sorgulanmaya başlamıştır.

Günümüz dünyasında finansal kuruluşlar kâr etme, bu kuruluşların yöneticileri de yüksek ikramiye (bonus) elde etme amacıyla yüksek riskleri üstleniyor gibi gözükseler de aslında riski üstlenen (küreselleşen dünyada) tüm dünya ekonomileri dolayısıyla da uluslarıdır. Kısacası kazanç, kâr ve kazanç bireysel olurken zarar toplumsal hatta küresel olmaktadır.

Küresel krizin tedavisinde ilk tedbirler

Ülkeler ekonomik krizin etkilerini giderebilmek için pek çok önlemler aldılar. Geride bıraktığımız 2 yıla yakın bir sürede alınan tedbirlerin tamamına yakınının hastalığın kendisini iyileştirmekten ziyade hastalığın semptomlarını (belirtilerini) ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu görmekteyiz. Esas itibariyle başlangıçta alınan bu önlemler gayet yerindedir ve doğru bir zamanlama ile yapılmışlardır.

Devletler, krizin ilk ve yakıcı ateşini düşürmek amacıyla bütçe durumlarına göre öncelikle vergi mükelleflerinden topladıkları vergileri kullandılar. Bütçe imkânı olmayan ülkeler ise ya para basma yoluna (özellikle ABD Merkez Bankası aktif büyüklüğü kriz zamanında oldukça ciddi bir artış göstermiştir.) ya da borçlanma yoluna gittiler. Elbette ki borçlanmanın bedelini de nihai aşamada vergi mükelleflerinin ödeyeceği gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Kısaca ifade etmek gerekirse, krizden en fazla etkilenen kesim olan vergi mükellefleri, krizin ortadan kaldırılmasının bedelini de ödemek durumunda kalmaktadırlar.

Küresel Denge Vergisi (Global Balance Tax, Bubble Taxation)

Bu makalemizde biz de küresel krize yönelik olarak küresel bir vergi uygulaması önerisinde bulunmak istiyoruz: Küresel Denge Vergisi ya da Spekülatif Küresel Kazanç Vergisi (Global Balance Tax ya da Bubble Taxation)

Bu vergi ile hedeflenen herhangi bir ülkede, herhangi bir sektörde örneğin;

- Sermaye piyasalarında,

- Emtia borsalarında (altın, petrol, buğday, kakao, kahve, demir, alüminyum vb. metallerde),

- Gayrimenkul piyasalarında

zaman zaman ortaya çıkan ve normalin üzerinde fiyat artışlarına neden olan spekülasyona dayalı işlemlerden elde edilen kazançların yeni bir vergi ile vergilendirilmesidir. Bir başka ifadeyle hedeflenen; şişmiş kârın realize olduğu ülkede, kazancı elde eden ister bu ülkede mukim olsun isterse olmasın, elde edilen şişmiş kazancın köpüğünün vergi olarak alınmasıdır.

Bu verginin amaçlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

Spekülasyonun (vurgunculuk) ve manipülasyonun (yönlendirme) önlenmesi,

Spekülasyon ve manipülasyon yoluyla elde edilen haksız kazançların vergi yoluyla vergi mükelleflerine (halka) tekrar aktarılması,

Finansal kriz zamanlarında spekülasyondan kazanç elde edenlerin zararlarını Devletin üzerine (gerçekte vergi mükelleflerinin üzerine) yıkmaları durumunda bu zararların karşılanması için bir tür riski karşılama fonunun (sigorta primi) vergiler yoluyla alıkonulması,

Kontrolsüz risk iştahının yüksek vergi yoluyla frenlenmesi,

Bireysel ya da kurumsal riskin ülkesel ya da küresel risk haline dönüşmesinin engellenmesi,

Emtia, finansal araçlar ya da gayrimenkul fiyatları üzerinde meydana gelen, doğal olmayan şişkinliğin vergi yoluyla piyasa fiyatına çekilmesi…

Verginin uygulanması

Küresel krizlerin önlenmesi, gelişmekte olan piyasaların finansal bir takım ataklar sonucunda sahip oldukları varlıkları, iç ve dış yatırımcılarca gerçekleştirilen spekülasyona dayalı işlemler sonucunda kaybetmelerini önlemek ve krizlerin bedelini krizlere neden olanlara ödettirebilmek amacıyla bu vergi OECD, IMF, Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler vb. kuruluşların öncülüğünde, ortak bir anlayış çerçevesinde ve küresel düzeyde her ülkede uygulanmalıdır.

Belirli sektörlerde banka, finans kuruluşu, fon, bireysel ya da kurumsal yatırımcı vb. isimler altında faaliyet gösteren mükelleflerin kazançlarında bir önceki yıla nazaran belli bir oranın üzerinde (örneğin %20 veya 25'in üzerinde reel-enflasyonun etkisi giderildikten sonra) bir artış meydana gelmişse bu vergi otomatik olarak devreye girecek ve bu vergi mükellefleri o ülkede gelir ya da kurumlar vergisi oranları ne olursa olsun yüksek oranda (örneğin %50-60) oranında bir vergiye tabi olacaklardır.

Alternatif bir yöntem olarak, finansal piyasalarda, emtia fiyatlarında, gayrimenkul fiyatlarında bir yıl içinde belli bir oranın üzerinde (örneğin %20 veya 25'in üzerinde reel -enflasyonun etkisi giderildikten sonra-) bir artış meydana gelmişse Maliye Bakanlıklarına bu sektörleri hesap dönemi sonu itibariyle açıklama yetkisinin verilmesi ve bu sektörlerde belirli bir kazanç eşiğini geçen kişi ve kurumların normal gelir veya kurumlar vergilerinin yansıra Küresel Denge Vergisine tabi olmaları sağlanabilir

Ortaya çıkan spekülatif kazançlar, kaynak ilkesi çerçevesinde elde edildiği ülkede vergilendirilecektir. Geliri elde eden kişinin tam mükellef ya da dar mükellef kişi olmasına göre mevcut beyan ve vergilendirme sisteminin esasları geçerli olacaktır.

Ancak önerimizin daha derinliğine dizayn edilmesi düşünüldüğünde kazanç türleri itibariyle bir takım nüansların da dikkate alınacağı doğaldır. Örneğin dar mükelleflerin borsada elde ettikleri kazançların vergilendirilmesinde beyan esası yerine Gelir Vergisi Kanunu'nun Geçici 67'nci maddesinde belirtilen, elde edilen kazanç üzerinden Banka ve aracı kurumlar tarafından tevkifat yapılması şeklinde bir uygulamanın getirilmesi mümkündür.

Burada karar verilmesi gereken bir diğer konu ise böyle bir vergi uygulamasının vergi sistemi içerisinde sürekli yer alıp almayacağı konusudur. Kişisel görümüze göre böyle bir düzenleme vergi yasalarının içinde sürekli olarak yer almalı ve fiyatlarda meydana gelen dalgalanmalar sonucu oluşan kârlar belli bir oranı aşıyorsa bu vergi gündeme gelmelidir.

Öte yandan yine önerimizin uygulanabilirliğini sağlamak açısından spekülasyondan kaynaklanan kazanç ile korunma amaçlı kazanç, reel kazanç ayırımını sağlamaya yönelik bir takım düzenlemelerin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Küresel Denge Vergisi'nin etkin bir şekilde uygulanmasında irdelenmesi gereken bazı konular

Makalemizde önermiş olduğumuz Küresel Denge Vergisi'nin uygulanmasında vergi sistematiği ve uygulaması açısından mutlaka pek çok hususun dikkate alınması gerekmektedir. Ancak bu yazının amacı, bu fikri tartışmaya açmak olduğundan yazının sınırları bir miktar dar tutulmuştur.

Örneğin uluslararası vergilendirme konusunda OECD Model anlaşmalarında benimsenmiş olan "ikamet esasına" dayalı vergilendirme yerine Birleşmiş Milletler model anlaşmalarında yer alan kaynak esasına dayalı vergilendirmeye ilişkin detaylar, Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları karşısındaki durumu vb.

Sonuç

Kişisel görüşümüz; küresel krizin çözümüne yönelik olarak ileri sürülecek ve uygulamaya konulacak önerilerin sadece son yaşanan ekonomik krizin nedenleri dikkate alınarak değil, 1929 krizinden bu yana yaşanan tüm krizler dikkate alınarak ve bunların ortak noktası olan vergi mükelleflerinin ve diğer ulusların aleyhine gerçekleşen spekülatif ve aşırı kazanç odaklı risk alma alışkanlıklarının ortadan kaldırılmasına yönelik olması şeklindedir.

Elbette ki önerdiğimiz küresel denge vergisinin detaylarının mutlaka analiz edilmesine ihtiyaç vardır. Ancak bu makalemizde biz, konuyu tartışmaya açarak fikrin daha da olgunlaşmasını amaçlamış bulunmaktayız. Küresel kârların, kazançların, ve nimetlerin paylaşılması şeklindeki küreselleşmenin finans sihirbazlarınca sadece kendi lehlerine çalışan bir sistem haline dönüştürülmemesi, dünya uluslarının refahına çalışan bir sistem olabilmesi, küreselleşmeyi kötüye kullanma şeklindeki işlemlerin azalması ve gelecekteki krizlerin risklerine yönelik ön bir ödeme şeklindeki Küresel Denge Vergisi'nin bu konuda tartışılmasının yararlı olacağı düşüncesindeyiz.

Konu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Vergi Dünyası Dergisi, Mayıs 2010, Sayı: 345, sayfa 19.