Yeni Ticaret Kanunu elektrik piyasasında çok toz kaldıracak
Harun KAYNAK / E. Baş Hesap Uzmanı Türkerler Şirketler Grubu Mali İşler Koodinatörü
1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girerek hayatımıza ortak olan yeni Ticaret Kanunu'nun piyasalara etkileri yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Hatırlanacağı üzere, 2011 yılının başında yasalaşan kanunun piyasaları daha geniş ve derin etkileyen maddeleri yürürlüğe girme tarihine ramak kala 30 Haziran 2012'de değiştirilmişti. Yeni kanunun piyasaları derinden etkileyen başka maddelerinin olduğu ise kanun yürürlüğe girdikten sonra fark edildi.
Yeni Ticaret Kanunu'nun sermaye yapıları daha güçlü şirketler çıkarma hedefinin olduğu net olarak anlaşılıyor. Yeni kanunun 459 ve 590'ncı maddelerinde, anonim ve limitet şirketlerin sadece kuruluşlarında değil sermayelerini artırdıkları sırada da artırılan sermayenin %25'inin bankalara bloke edilmesinin istenilmesi bunun en iyi örneği. Ancak, küresel krizler sonrasında dış finansman imkanlarının daraldığı ve kaynak maliyetlerinin arttığı bir ortamda patronların şirketlerine koyacakları öz kaynağın bu kadar yüksek olmasını beklemek doğru olmasa gerek. "Sermaye artırımı isteğe bağlı nasıl olsa, %25 nakdi baştan koyamayan patronlar da şirketlerinin sermayelerini artırmasınlar" diye düşünülebilir belki. Pek çok kişiye de bu düşünce makul gelebilir. Ancak, özellikle düzenleme kurullarının bulunduğu piyasalarda sermaye artırımı genellikle üst kurulların çıkardıkları mevzuata dayanıyor. Yani, ortakları istedikleri için değil o piyasalarda iş yapabilmeleri için şirketlerin sermaye artırmaya elleri mahkum.
Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği'nde tam da böylesine hükümler mevcut. Yönetmeliğin 10'ncu maddesinin dördüncü fıkrasının "b" bendinde, lisans uygunluk kararı alan (ön onay verilen) enerji projelerini elinde bulunduran şirketlerin projenin türüne ve büyüklüğüne göre belirli asgari sermaye büyüklüklerine sahip olması öngörülüyor. Yani örneğin 50 bin TL'lik sermayeye sahip ve elinde 50 MWe büyüklüğünde bir rüzgar enerjisi projesi olan bir şirkete EPDK, "Sermayeni 20 milyon TL'ye çıkart" diyor. Bu durumda, bahsedilen yönetmeliğe göre Şirketin ortaklık yapısı (ortaklık oranları) değiştirilmeksizin, sermayenin (20.000.000-50.000=) 19.950.000-TL daha artırılması gerekiyor. Hem de 90 gün içerisinde. Hal böyle olunca, ortakların 3 ay içerisinde (19.950.000* % 25=) 4.987.500-TL bulup Şirketin banka hesabına bloke etmesi gerekiyor. Elinizdeki projelerin sayısı birden fazla ise, her projede ayrı bir sermaye artırım sürecinden geçeceğinizden, öz kaynak ihtiyacınız her bir projede katlamalı olarak artıyor. 50 MWe kurulu gücü olan bir projede neredeyse 5 milyon TL nakit bulması gereken ortakların 1.000-1.200 MWe kurulu güce sahip olacak enerji projelerinde ihtiyacı olacak öz kaynak tutarını varın siz tahmin edin. Sizleri fazlaca yormamak adına, bu büyüklüklerdeki bir doğalgaz çevrim santralinde ihtiyaç olan öz kaynak tutarının yaklaşık olarak ( 250.000.000* % 25=) 62.500.000-TL olduğunu söyleyelim. Türkiye'de bir projeye baştan bu kadar büyük nakit sermayeyi depo edebilecek kaç sermaye grubu bulunur bilinmez ama, 2015 sonunda ciddi bir enerji arz açığı beklendiği bir ortamda sermaye blokajı nedeniyle yeni enerji projelerinin önünün kesileceğini söylemek kehanet olmasa gerek.
Esasen, bu sorun 2011 yılında EPDK'nın aynı yönetmelikte yapmayı planladığı bir değişiklikte de gündeme gelmişti. O günlerde EPDK, artırılan sermayenin belirli bir kısmının ödenmiş sermaye olmasını şart koşmayı düşünmüştü. Ancak, elektrik piyasasında 2015'te ciddi arz açığı beklentisinin yüksek olması ve yeni filizlenen bir piyasanın baltalanmaması uğruna piyasa liberal bırakılmış ve sermaye ödemesinin yatırımların termin dönemine yayılmasına göz yumulmuştu. Aslında piyasalar yatırımları gerçekleştirirken sermaye taahhütlerini peyder pey ödenmiş sermaye haline getiriyorlar. Bir projenin yatırımına başlandığında (örneğin türbinlerin siparişi verildiğinde) patronların şirketlerine para koymaması zaten düşünülemez. Asıl sorun henüz yatırıma başlamadan şirketlere yüksek tutarlı paraların konulmak zorunda olması. Bu sorunun müsebbibi de yeni Ticaret Kanunu.
Sözün özü; artırılan sermayelerin %25'lik kısımlarının peşin ödenmesi yönündeki yeni Ticaret Kanunu'nun 459. ve 590'ncı maddelerinin piyasaların henüz farkında olmadığı pek çok krize yol açacağı anlaşılıyor. Bu sorunun giderek derinleşen finansal krizin ortasında kalan ve özellikle düzenleme kurullarının (üst kurulların) bulundukları piyasalar da yaşanacak olması, yapılacak yatırımların önünü keseceğe benziyor. Piyasalar şimdi nefesini tutmuş, yürürlüğe girdikten sonra dahi Yeni Ticaret Kanunu'nun piyasaları olumsuz etkileyecek maddelerinin değiştirilebileceğini ifade eden siyasi ağızlara bakıyor.