Yeni yıldan beklentiler
VERGİ PORTALI / Servet ERÖCAL
Ülkemizin ve dünyamızın büyük zorluklar yaşadığı 2009 yılını geride bırakırken, her yeni yılda tüm insanlığın ortak dileği olan daha iyiye, daha güzele ulaşmak, tüm kötülükleri, acıları geride bırakmak kuşkusuz hepimizin paylaştığı bir duygu.
"En iyi iyinin düşmanıdır." özdeyişini de göz önünde bulundurarak ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olmamızın iyimser beklentilerin gerçekleşmesinde, zorlukların aşılmasında önemli bir etken olduğunu da dikkate alarak aşağıdaki tespitleri yapabiliriz.
2010 yılı Hükümet Programı, T.C. Merkez Bankası raporları, Türkiye Sanayici ve İş Adamları Derneği çalışmaları gibi ulusal kaynaklar yanında, IMF, OECD, Avrupa Birliği, Moody's, JP Morgan, The Economist gibi uluslar arası kuruluşlar tarafından yapılan çalışmalar da yeni yılın bazı önemli olumsuzlukları geride bırakacağını göstermektedir. 2009 yılında Türkiye'nin yüzde 5.3 ile yüzde 6.5 aralığında küçüleceği, ancak 2010 yılında bu küçülmenin ortadan kalkacağı, yüzde 2.5- yüzde 5 aralığında bir büyüme gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Devlet Planlama Teşkilatı'nın ekonomik göstergelerle ilgili bazı önemli veri ve tahminleri aşağıda gösterilmiştir.
Ekonomik faaliyet türü 2008 2009 2010
GSYH (milyar $) 731.1 607.9 641.3
İşsizlik oranı (%) 11.0 14.8 14.6
FOB İhracat (milyar $) 132.0 98.5 107.5
CIF İthalat (milyar $) 202.0 134.0 153.0
Genel devlet borçlanma gereği (%) 1.6 6.6 4.7
TÜFE artışı (%) 10.1 5.9 5.3
Tablonun incelenmesinden anlaşılacağı üzere, 2008 yılına göre 2009 yılında gayri safi yurtiçi hasılatımız 123,2 milyar dolarlık önemli bir düşüş göstermekte, ihracatımız 33.5 milyar dolar, ithalatımız 68 milyar dolar azalmakta, Genel Devlet Borçlanma gereği üç misli artmakta, işsizlik oranımız yüzde 11'den yüzde 14,8'e yükselerek en önemli toplumsal sorunumuz olmaya devam etmekte, enflasyon oranı diye niteleyebileceğimiz Tüketici Fiyat Endeksi 4.2 puanlık bir düşüş göstermesine karşın gerek gelişmiş ülkeler ortalamasına, gerekse yaşanan resesyon ortamına göre yüksek bir oran olan 5,9 düzeyinde bulunmaktadır.
2010 yılı öngörüleri, tüm makro ekonomik göstergelerde 2009 yılına göre bir iyileşmeye işaret etmekte ise de hedeflerin hala 2008 seviyelerinin gerisinde bulunması, özellikle işsizlik oranının yüzde 14,6 gibi çok yüksek bir seviyede bulunacağının öngörülmesi, insanlarımızın iş ve aş sorununun devam edeceğini göstermektedir.
Kanımızca 2010'un makro ekonomik büyüklükler olarak mütevazi hedeflerine ulaşılması dahi, her şeyden önce yurtta ve dünyada barışa ulaşılmasına, yeni yıl dilekleri olan sevgi, tolerans ve kardeşlik duygularının hakim kılınmasına bağlıdır.
Krizin her şeyden önce olaylara ve gelişmelere karamsar bakış açısıyla yaklaşmaktan kaynaklanan bir güven bunalımı olduğunu hiçbir zaman unutmamakla, kendimize, toplumumuza, ülkemize güvenmekle birlikte tedbirli davranmayı, alternatifli esnek plan ve programlarla daima ihtiyatlı olmayı sürdürmeliyiz.. "Başarı, başaracağım diyenindir" özdeyişinden hareketle, güçlükleri yeneceğimize ve yakın bir gelecekte kriz öncesinden daha güçlü bir konuma geleceğimize inanmalıyız. Rusya Federasyonu dışında Avrupa'nın en büyük ülkesi oluşumuz, yer altı ve yer üstü zenginlikleri olarak pek çok doğal zenginliğe ve gelişmiş ülkelerin hiçbirinin sahip olmadığı genç bir nüfus kompozisyonuna sahip bulunuşumuz bu inancı besleyecek önemli gerçeklerdir.
Global krizin gelişmekte olan ülkeleri, gelişmiş ülkelere oranla daha az etkilemekte olması; Körfez ve Ortadoğu ülkeleri, Afrika kıtası ve genel olarak Türkiye'ye yakın olan ve dolayısıyla lojistik bakımdan avantajlı olduğumuz ülkelerin krizden daha çabuk çıkacaklarına ilişkin göstergeler bulunması bu ülkelere yönelik ihracat ve işbirliği çabalarımızın artırılmasını gerektirmektedir.
Türk finans sektörünün özellikle sermaye yeterlik oranı ve diğer rasyolar bakımından daha sağlam bir yapıda olması; 1994, 1998 ve 2001 krizleri nedeniyle önemli bir kriz tecrübesine sahip bulunmamız; yenilikçilik, marka yaratma, artı değeri yüksek ürünler ihraç edebilme, stratejik planlama yapabilme yeteneklerimizi de geliştiren bir ihracat ve dış ticaret hacmine ulaşmamız ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olmamızı sağlayacak olan avantajlardır. Bu avantajlarımızı artan bir ivmeyle ve etkin bir biçimde kullanmamız, hem kriz musibetinden daha çabuk çıkmamızı, hem de kriz sonrasında daha güçlü bir konuma erişmemizi sağlayacaktır.