Yıldırım, STK temsilcileriyle buluştu

Yıldırım, ''Bizim mevcut anayasamız büyümeyi engelliyor, bürokrasiyi arttırıyor. Öyle arttırıyor ki bir hamlede yapacağınız işi üç hamle de yapıyorsunuz." diye konuştu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Başbakan Binali Yıldırım, CNR EXPO Fuar Alanı'nda kanaat önderleri ve STK temsilcilerine hitap etti.

Yıldırım, Güney Kore'nin 1987 yılında sistem değişikliğine gittiğini, 1987'de Kore'nin kişi başına milli gelirinin 3 bin 200 dolar, Türkiye'nin ise bin 710 dolar olduğunu belirtti.

Güney Kore'nin 30 yıl sonra 28 bin doları aştığını Türkiye'nin ise 11 bin dolarda olduğunu ifade eden Yıldırım, "Ülkede güçlü iktidar, istikrar olduğu takdirde büyüme devamlı oluyor. Bizim mevcut anayasamız büyümeyi engelliyor, bürokrasiyi arttırıyor. Öyle arttırıyor ki bir hamlede yapacağınız işi üç hamle de yapıyorsunuz." diye konuştu.

Yıldırım, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile sorun yaşadıklarını ama çözüme odaklanıp ülkeye bedel ödetmemek ve iş yapmak için alttan aldıklarını, durumu dışarıya yansıtmadıklarını söyledi.

Geçmişte, bakanlığı döneminde genel müdür yardımcısı atarken yaşadığı bir sorunu anlatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir tane genel müdür yardımcısı atıyorum, başbakan imzalıyor, oradan cumhurbaşkanına gidiyor. Cumhurbaşkanı haftalarca tutuyor, sonra geri gönderiyor. Gerekçe yok. Onaylamıyor, kararnameyi iade ediyor. O genel müdür yardımcısı benim karşıma geçiyor, sırıtarark, 'Naber bakan bey, benim patronum cumhurbaşkanı, sen değilsin.' diyor. Bu sadece bir örnek. Böyle biz bir yere varamayız. Millet yetkiyi verdiği zaman hesapta olmayan ortaklar olmayacak. Bu sistemle millet yetki veriyor ama Ankara'ya gidiyorsunuz hiç tanımadığınız, bilmediğiniz ortaklarınız çıkıyor. 'Hoşgeldiniz yeni ortaklarınız ben filanca diyor. Yani iradeyi paylaştıran, iş yapmayı değil işi yapmamayı hedefleyen bir sistem. Biz bununla ne kadar gideceğiz. Etrafımız ateş çemberi. Türkiye'nin bu bölgede ekonomisi, savunması ve caydırıcılık kabiliyeti ile güçlü olması lazım"

Zayıf iktidarlar ve kendilerinin tek başına iktidar oldukları dönemde bile çeşitli engellemelerle karşılaştıklarını, AK Parti'ye cumhurbaşkanı seçtirilmediğini anımsatan Yıldırım, şunları söyledi:

"21 Ekim 2007'de halk oylaması yaptık, oradan sonra Türkiye'de fiilen sistem değişikliği başladı. Siz milyonların onayını alan cumhurbaşkanına yetkisiz diyemezsiniz. Yaptığımız değişiklik 2007'de yaptığımız halk oylamasınını tamamlayıcı değişikliktir. Kısacası Meclis hükümetinden millet hükümetine dönüş yapıyoruz. Hükümeti siz belirliyorsunuz, sandıkta belirliyorsunuz, güvenoyunu da sandıkta veriyorsunuz. Gelecek 5 yıl için ülkeyi kim yönetecek bunun kararını veriyorsunuz. Sizden başka bu işe burnunu sokan kimse kalmayacak, işin özü budur. Aynı anda Meclis'i de seçiyorsunuz."

Yıldırım, 16 Nisan'a gidilirken "cumhurbaşkanı aynı partiden, Meclis aynı partiden, tek adam olacak, bütün yetkiler tek adamda toplanacak." diyenlerin olduğunu aktardı.

Bugünkü durumun daha feci olduğuna dikkati çeken Yıldırım, şunları kaydetti:

"Şimdi başbakan partisinin genel başkanı, hem başbakan, hem de grubu Meclis'in en büyük grubu. Nasıl oluyor. Bakın buradaki yanlış şu. Milletin yüzde 50+1 oyu ile seçilmiş bir cumhurbaşkanı partizanlık yapamaz. Çünkü her taraftan oy alması lazım. Belirli bir bölgede güçlü olması gerekmiyor. Yüzde 50 oy demek 7 bölgede 81 vilayetten her düşünceden oy alması demek. Dolayısıyla siyasetle seçilen cumhurbaşkanının bağları zayıflıyor. Asıl olan milletin genel tercihlerine tabi olmak. Asıl bu sistemde iktidar partisi istemediği zaman hiçbir kanun çıkmaz. Mümkün değil. Bakanlar aynı zamanda milletvekil. Milletvekili olduğu için yasamada yüzde 100 etkileri var. İstediği şekilde Meclis'i yönlendirebiliyor. Aynı zamanda icranın da içinde. Nasıl denetleyeceksiniz?"

Yıldırım, getirilen sistemin iki irade tanımladığını, güçler ayrılığını mutlak şekilde sağladığını, bunlardan birinin yürütme, birisinin de yasama ve denetim olduğunu vurguladı.