Yılmaz: Kutsallarımıza dönük bu eylemlerin meşrulaştırılması kabul edilemez
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Kutsallarımıza, peygamber efendimize, kutsal kitabımıza dönük bu eylemlerin hiçbir şekilde düşünce hürriyetiyle meşrulaştırılması kabul edilemez" dedi.
Yılmaz, Gazi Üniversitesi Rektörlüğü'nde düzenlenen "Müslümanca Düşünmek Nasıl Olur? Tefkir ve Tefekkür" isimli konferansa katıldı.
Burada konuşan Yılmaz, dinin anlaşılması, anlatılması ve yaşanması hususunda Allah'ın alimleri sorumlu tuttuğunu belirterek, İslam'ın hakikatlerinin egemen olmasının ancak onların çabasıyla mümkün olacağını söyledi.
İslam dünyasında, entelektüel krizin aşılması, ırkçılık, kavmiyetçilik, mezhepçilik, tefrika gibi İslam toplumunu zayıflatan fitne ateşlerinin söndürülmesinin ancak alimlerin gayretleriyle başarılacağını vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti:
"Rabbimiz renk, dil, hudut, etnik köken ayrımı yapmadan müminler kardeştir diyor. Resuli Ekrem Efendimizin müminleri birbirine kenetlenmiş tuğlalara benzetmesinde de elbette birçok hikmet vardır. Bu bakımdan irtibatımızı artıran, bizi bir araya getiren, kardeşliğimizi perçinleyen her vesileyi çok önemli görüyorum.
Aramızdaki dayanışmayı ne kadar ilerletirsek gücümüzü de o derece etkin kullanırız. Dünyanın çeşitli bölgelerinde gördüğümüz İslamofobi, İslam düşmanlığı, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı başta olmak üzere inancımıza, kutsallarımıza yönelik saldırılar karşısında tek ses, tek yürek, tek bilek olursak istediğimiz neticeye daha çabuk ulaşırız.
Kutsal kitabımıza ve peygamberimize yönelik özellikle kendilerini demokratik, liberal ülkeler olarak isimlendiren ülkelerde gördüğümüz, şahit olduğumuz provokatif eylemleri burada bir kez daha kınamak istiyorum. Kutsallarımıza, peygamber efendimize, kutsal kitabımıza dönük bu eylemlerin hiçbir şekilde düşünce hürriyetiyle meşrulaştırılması kabul edilemez."
"Bilgi, düşünce üretebilen bir toplum olmak gerçek anlamda bağımsızlığın olmazsa olmazıdır"
İslam düşüncesinin köklü geleneklerine olan bağlılığı ile modern çağın zorluklarına cevap verebilecek esnekliği bir arada barındıran Prof. Dr. Taha Abdurrahman'ın ve benzer alimlerin entelektüel birikimine bu doğrultuda çok ihtiyaç olduğunu ifade eden Yılmaz, tek bir modernite ve modern düşünce olmadığını, çoklu modernite denilen gerçekliği bugün eskisinden çok daha güçlü bir şekilde gördüklerini kaydetti.
Yılmaz, bugün farklı modernlik tecrübelerinin yaşandığını hep birlikte gördüklerini, Abdurrahman'ın çalışmalarının İslam dünyasının geleceği için umut verici bir perspektif sunduğunu dile getirerek şunları kaydetti:
"Onun düşünceleri sadece akademik çevrelerde değil geniş kitleler tarafından da görülmeli, okunmalı ve değerlendirilmelidir diye düşünüyorum. Çünkü kendisi bize düşünce krizlerini aşmanın ve daha adil, daha ahlaki bir dünya kurmanın yollarını göstermektedir. Sayın Abdurrahman'ın bir diğer önemli katkısı İslam dünyasında düşünsel bağımsızlığın yeniden kazanılması gerektiği üzerinedir.
Bağımsızlık kavramı gerçekten çok önemli. Ülkeler veya milletler hukuken bağımsız olabilirler ama gerçek anlamda bağımsızlık bunun çok ötesine giden bir kavramdır diye düşünüyorum. Hukuki bağımsızlığın yanı sıra ekonomik, teknolojik, kurumsal yetkinlikler de fiili anlamda, gerçek anlamda bağımsızlık için çok kıymetlidir. Bunun da ötesinde bilgi, düşünce üretebilen bir toplum olmak gerçek anlamda bağımsızlığın olmazsa olmazıdır."
İslam düşüncesinin akıl ve kalp arasındaki dengede nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine dair rehberlik etmesinin çok önemli olduğuna işaret eden Yılmaz, bilginin eyleme dönüşmesi, hayatı değiştirmesi ve dönüştürmesinin çok kıymetli olduğunu, bu çerçevede doğru, sağlıklı bilginin, ahlaki değerlerin ve fikirlerin siyasetle de bir araya gelmesi ve etkileşim içinde bulunmasının da değerli olduğunu ifade etti.
"Gazze'de bombalanan sadece çocuklar, yaşlılar, zayıflar değil"
Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Daha eşit ve adil bir dünya mümkün" diyerek hakkaniyetten yana tutum sergileyen bir lider olmasının özellikle bugünkü dünyada yaşanan hadiseler karşısında çok önemli olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu liderliğin dünyamızın çeşitli coğrafyalarında karşılık bulması ve uluslararası yönetişimi daha adil ve demokratik bir yönde dönüştürmesi samimi beklentimizdir. Kapalı ortamlarda dünyadaki adaletsizlikleri eleştirenlerin açık açık çıkıp bunu söyleyemediği bir ortamda Sayın Cumhurbaşkanımızın bütün riskleri göze alarak, bütün bedelleri göze alarak hakikatten yana onurlu duruşunu buradan selamlıyorum.
Aslında bugün insanlık olarak bir sınav veriyoruz. Düne kadar bu imtihan Suriye'de, Afganistan'da, Irak'ta veriliyordu. Daha öncesinde Yemen'de, Somali'de, Bosna'da sınandık. İçinde bulunduğumuz dönemde ise İslam dünyası olarak Gazze'de bir imtihana tabi tutuluyoruz.
Gazzeli Müslümanlar başta olmak üzere mazlumlar için umuda, kurtuluşa ve barışa vesile olacak adımları birlikte atmamız gerektiğine inanıyoruz. Gazze'de bombalanan sadece çocuklar, yaşlılar, zayıflar değil, Gazze'de bombalanan bize medeniyet değerleri olarak öğretilen felsefeler, fikirler, hayatımızı tanzim edip barış sağlayacağı vaadiyle ortaya konan kurumlar, kurallardır."
Gazze'de yaşananların dünyadaki mevcut kurumların, kuralların, değerlerin meşruiyetten uzaklaşmasına, zayıflamasına da yol açtığını vurgulayan Yılmaz, "Özellikle bu ortamda sadece Gazzeliler için değil, tüm insanlık için onurlu bir tavır sergilemenin çok çok kıymetli olduğunu ifade etmek isterim. Bu çerçevede Batıdaki yönetimlerin aksine, üniversite kampüsleri başta olmak üzere yaşananlar karşısında doğru, onurlu, erdemli bir tavır sergileyen herkesi de dini, dili, ırkı ne olursa olsun buradan selamlıyorum." dedi.
"Müslüman filozof başkalarının özgün bir çerçevede oluşturduğu felsefi problemleri kendine mal edemez"
İslam Düşünce Enstitüsü ve Uluslararası İslam Düşünce Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ise bir zamanlar efendi durumda olan felsefenin hikmet ve ahlaktan çıkıp hizmetçisi konumundaki bilimin emrine girdiğini, bunun sonucunda bilimin pervasızlaştığını ve kendi mantığına uymayan hiçbir kriteri kabul etmez hale geldiğini söyledi.
Bu mantığın sınırsız güç, sınırsız üretim, sınırsız kar ve sınırsız tüketimin yolunu açtığını ifade eden Görmez, bu mantığa göre bilim için her şeyin mümkün ve yapılabilir hale geldiğini, bu sebeple zamanın Müslüman filozofuna olan ihtiyacın, Müslüman olmayan filozofa göre çok daha fazla olduğunu anlattı.
Görmez, İslam'ın gelişinin ana gayesinin, insanı alçalmaktan ve süflileşmekten kurtarmanın yanı sıra insanlığa onur ve şeref bahşetmek olduğunu vurgulayarak, "Müslüman filozof başkalarının özgün bir çerçevede oluşturduğu felsefi problemleri kendine mal edemez, o tercüme fikirlerle felsefe yapamaz." diye konuştu.
Abdurrahman'ın üç misak paradigmasını bilmeden veya okumadan konferanslarını anlamanın mümkün olamayacağını dile getiren Görmez, şunları kaydetti:
"Çünkü o insanla Allah arasındaki ilişkiyi üç misaka dayandırır; şehadet misakı, emanet misakı ve risalet misakı. İnsanın Allah'a verdiği söz şehadet misakıdır. İnsanı yaratmadan önce bütün kainatı emanet etmesi, emanet paradigması, emanet misakı ve peygamber göndermesi ise risalet misakıdır. Taha Abdurrahman dünkü konuşmasında nasıl ki bizi özgün bir insan felsefesi inşası için tabiri caizse sekiz duraklı bir yolculuğa çıkardı. Bugünkü konuşmasında ise düşüncenin tefekkür adını alabilmesi için yine bir sekiz duraklı yolculuğa çıkartacak. "
Konuşmaların ardından konferans veren Taha Abdurrahman'a, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz tarafından, İDE 2024 Mütefekkir Ödülü takdim edildi.