Ziraat Bankası'nın kredileri 7.1 milyar TL
Ziraat Bankası Genel Müdürü Çağlar, bankasının 146 yıldır Türk tarımının lokomotifi olmaya devam ettiğini söyledi.
ANTALYA - Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar, bankanın kullandırdığı kredi miktarının 7.1 milyar TL'ye ulaştığını bildirdi.
Genel Müdür Çağlar, Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme Vakfı (BAGEV) ile Antalya Ticaret Borsası'nın düzenlediği, Ziraat Bankası'nın desteklediği "Batı Akdeniz Sohbetleri- Tarım Toplantıları"na katıldı. "Tarımda Küçük İşletme Kalmasın" konulu toplantının açılışında konuşan Ziraat Bankası Genel Müdürü Çağlar, bankasının 146 yıldır Türk tarımının lokomotifi olmaya devam ettiğini söyledi. Ziraat Bankası ile Türk çiftçisi arasındaki birlikteliğin 146 yıldır devam ettiğini belirten Çağlar, "Bu birliktelik, iyi günde de zor günde de devam edecektir ama değişen dünya düzeni içinde şunu gördük ki, bizim de iş yapış tarzımız değişiyor, bizimle beraber çalışan müşterilerimizin de iş yapış tarzlarının değişmesi gerekiyor" dedi.
Geçen yıl Tarımda Orta Büyüklükte İşletme (TOBİ) kavramını geliştirdiklerini, bunun da kamuoyu tarafından tuttuğunu anlatan Çağlar, şöyle konuştu:
"Sanayicilerin KOBİ'sine karşılık tarımda da TOBİ ortaya attık. Ülkelerde rekabet çok kızıştı. Rekabetin dünya ölçeğinde de çok hızlı arttığı bir ortamda, bizim de her alanda rekabetçi olabilmemiz için işletmelerimizin büyümesi gerekiyor. Sanayinin büyümesi gerektiği gibi tarım sektörünün de büyümesi gerekiyor. Dünya ile rekabet edebilmesi açısından büyümesi gerektiğine inandığımız için TOBİ kavramını gündeme getirdik. 'Küçük işletme kalmasın' ve yine bizim ortaya çıkardığımız TOBİ kavramı kamuoyu tarafından da benimsendi."
Ziraat Bankası'nın 2002 yılında kullandırdığı toplam kredi miktarının 127 milyon TL olduğunu kaydeden Çağlar, bugün itibarıyla kullandırdıkları kredi miktarının 7.1 milyar TL'ye ulaştığını bildirdi. Sübvanseli kredi kullandırmaya başladıkları yaklaşık 5 yıllık süre içinde ulaştıkları yapısal kredi hacminin ise 23 milyar TL'ye çıktığına işaret eden Çağlar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2002 yılında süt hayvancılığı tesisleri kurulması ve benzeri yatırım kredileri, toplam kredilerimizin yüzde 5'ini oluşturuyordu. Bugün bu oranı yüzde 30'lara kadar çıkarmış durumdayız. Amacımız, küçük işletme kalmasın. Amacımız, bu işletmelerin rekabetçi tarımsal işletmeler haline gelmesini sağlamaktı. Bugün bunların gerçekleştiğini görmek bizi memnun ediyor. Tarımda TOBİ kavramıyla bundan sonraki süreçte müşterilerimizle ve iş yapış tarzımızla beraber çok şeylerin değişeceğine inanıyoruz. Bu inancımız rakamlara döküldüğü zaman kendini çok net ifade ediyor.
Türkiye'de ve dünyada çok ciddi bir kriz yaşandı. Bu krizin içerisinde tarımsal işletme kredilerinin geri dönmeme oranı sadece yüzde 2'ler civarında. Oysa ki Türk bankacılık sektöründe geri dönmeme oranı yüzde 5'lerde ve tarımın çok riskli bir sektör olduğunu bilmemize rağmen bu noktaya geldik. Şu anda bankamızın kullandırdığı tarımsal kredilerin ancak yüzde 2'si geri dönmemiştir. Bu da bizim yavaş yavaş tarımda tüccar-çiftçi kavramını ön plana çıkarmamızın bir sonucudur."
BAGEV ve ATB Başkanı Ali Çandır
BAGEV ve ATB Başkanı Ali Çandır da, stratejik bir sektör olan tarımın zor bir yılı geride bıraktığını belirtti. Tarım sektörünün, Türkiye'de dünyanın en yüksek girdi maliyetleriyle çalışmak durumunda bırakıldığını ifade eden Çandır, tarım sektörünün bir yanda ölçek ve verim sorunları yaşadığını, diğer yandan da giderek artan maliyet-fiyat dengesizliği ile baş etmeye çalıştığını söyledi.
Tarım sektöründe istihdamın yüzde 35'lerden yüzde 25'e düştüğünü, yaklaşık 2 milyon kişinin sektör dışına çıktığını anlatan Çandır, sektörün işletmekte olduğu 4,5 milyon dekar arazinin, tarımsal faaliyet açısından terk edildiğini bildirdi. Çandır, şöyle devam etti:
"10 milyar liralık bir katma değer kaybı yaşanmış, tarıma gelir getirici özelliği gederek azalmıştır. Sektörde son 6-7 yıl içinde bu tür makro değişimler yaşanmasında, yanlış destek politikalarının da önemli etkisi olmuştur. Üretimi azaltan bu uygulamanın en vahim sonucu da bugün genetiği değiştirilmiş ürün ithalatına mecbur kalınmış olmasıdır. Nihayet, bu yıldan itibaren destek ve teşvik konularında havza bazlı bir planlama anlayışı hakim olmuştur. Özü itibariyle doğru bir yaklaşım olan bu planlama, alan bazlı olmamalı, mukayeseli üstünlüklere önem verilmeli, üretim ve ürün odaklı olmalıdır."