Zoru başarmak ve ekonomik sorunlarla başetmek
Prof. Dr. Fevzi YILMAZ / Sakarya Üniversitesi Mühendislik Fakü[email protected]
Ekonomik sorunlar (krizler) nadiren küresel (global), genellikle bölgeseldir (lokal). Yaşamakta olduğumuz son kriz küreseldir ve gelişmiş ülke (ABD) kaynaklıdır.
1997-1998 Asya krizi bölgeseldi ve etkileri sınırlı olmuştur. 1996'da ekonomisi altın çağı yaşayan (%5 büyüme) Japonya, 1998'de Asya krizini yaşadı. 1998 yılı sonunda Japonya ile birlikte diğer Asya ülkelerinin ekonomileri kriz nedeniyle küçülürken (-%2.5), aynı yıl ABD ekonomisi altın çağını yaşamış ve %4.3 büyüme görülmüştür.
Bu gün yaşadığımız ve ne zaman biteceği belli olmayan kriz ise küreseldir(2007-). Oluşumu anafor (girdap) benzeridir, ilginç ve anlaşılırdır: "Çin ve Hindistan başta olmak üzere tasarrufçu birçok ülke dünyaya para pompaladı. Trilyonlarca dolar ve petrodolarlar, başta ABD olmak üzere en iyi değerlenen ülkelere gitti. Para bollaştı ve çok olan ucuzdur ilkesi gereği faizler düştü. 2003'ten itibaren 2007'ye kadar yalnız ABD değil, tüm dünya ekonomisi altın çağını yaşadı. Kolay para, hazır para, borçlanmayı arttırdı. Paranın maliyeti düştü, risk unutuldu yada yanlış hesaplandı, harcama arttı ve mülk fiyatları tedrici şekilde yükseldi. Amerikalı tüketici için konut en değerli yatırım sayıldı ve konut sektörü ekonomiyi taşımaya başladı. Tüketicinin gözünde ev, iyi ev, statü ölçüsü idi. Kişiler asla ödeyemeyecekleri değerde evleri kredi ile aldı. Bunun sonucu ABD'de ev fiyatları giderek yükseldi. Milyonlarca tüketici kendini zengin hissetti, ona göre yaşamını düzenledi. Büyük şirketler bundan hoşlandılar. Her yıl karları iki haneli olarak arttı ve 2006'da ortalama %29'a sıçradı. Bu durum sürdürülebilir değildi ve Haziran 2007'de ipler koptu. Yatırımcılar bir balonu sürekli şişirdiklerini anladılar ve riski gördüler. Paralarını mortgage yerine güvenli hazine bonolarına yönlendirdiler. Anafor geri dönmeye başladı. Konut fiyatları düştü, bireysel ve kurumsal bütçe açığı doğdu, büyüdü ve ekonomi yavaşladı. Borç ödemesi aksadı. Konut finansmanı (Mortgage) sağlayan bankalar milyarlarca dolar kaybettiler. ABD'nin en büyük 500'ü arasına giren şirketlerden 57'si 2007'de 117 milyar dolar para kaybetti. Bu anafor giderek büyüdü ve iflaslar görüldü. ABD tüketicisi kendini zengin hissetmemeğe ve karamsar olmağa başladı. Alış-veriş güdüsü düştü. Alışılmış kar-büyüme makinesi durdu. Her şey kendi rotasına girdi. Parti bitti." Bu krizin anatomisidir. Birçok ülkeye de yayılan bu krizin diğer sebepleri:
1) Bugün, küresel ekonomi ile ülkeler öyle birbirine bağlıdır ki; New York ve Londra Borsası İstanbul ve Tokyo Borsası'nı anında etkilemektedir. Küresel ticaret tek tekerlekli bisiklet sürmeye benzer. Güvende değilsiniz ve her an düşebilirsiniz. Bakınabilirsiniz ama duramazsınız.
2) ABD'de dünya nüfusunun %5'i yaşar, fakat bu ülkenin ekonomik ve siyasi etkisi tartışmasız çok fazladır. ABD dünyanın en büyük ekonomisidir. Dünya küresel gayri safi milli hasılasının, tüketimin, ticaretin, ithalatın %20 üstü oranı ABD eksenlidir. Amerika'nın en büyük 500 şirketinin toplam cirolarının %40'ı dış kaynaklıdır (Toplam ciro: 10.6 trilyon dolar/2007). Bu tüm zamanların en yüksek oranıdır ve giderek artmaktadır. Bu örnek, ABD ekonomisinin küresel etkisini vermektedir.
3) Endüstri istatistikleri bir insan ömrüne sığabilen değişimi çok ikna edici olarak vermektedir. 50 yıl önce eşya- cihaz üretimi ekonomiyi ateşlerken bugün servis-hizmet sektörü egemen ekonomiye geçilmiştir. Dünyanın en büyük 500 şirketinin üçte ikisi servis şirketidir. 2010 için Amerikalılar'ın tahmini şöyledir: Eşya üreten endüstride çalışan (mavi yakalılar) sayısı 1 ünite artarken, servis sektöründe (beyaz yakalılar) yeni görev alacakların sayısı bunun 20 katı olacaktır. Özet olarak, gelişmiş ekonomilerde sanayi alarm veriyor ve paranın rotası çok mobil olan servis-hizmet sektörüne yönelmiş durumda. Bu durum ise servis egemen ekonomiyi ateşliyor. Servis egemen ekonomi ise çok mobildir, çoğu zaman sanaldır ve krize az direngendir.
4) Endüstriler hangi alanda olursa olsun geniş coğrafyaya yayılmakta ve zemin kayması görülmektedir. BRİÇ ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) öne çıkmaktadır. Özellikle, Çin dünya üretim merkezi olmuştur. Gelişen ekonomilerde entelektüel kapasite ve finans gücü artmıştır. Gelişen ekonomiler yalnızca ham madde ve düşük iş gücü satmıyorlar, bilgili insan gücü ve yenilikçilik alanında da küresel katkı sağlıyorlar.
2. Sorunlarla boğuşan Türkiye
Ülkemizde ekonomik kriz daha çok psikolojiktir ve ABD için yukarıda verilen girdabın (sarmalın) son halkası yaşanmaktadır. Tüketicimiz karamsar olmağa başlamış ve harcama duygusu kesilmiştir. Alışveriş güdüsü düşmüştür. Bunu kur-faiz sarmalı da kamçılamıştır. Güven veren politikalarla bu aşılabilir.
Ülkemiz için asıl sorun dış satımdadır (ihracat). ABD ve AB'deki daralma nedeniyle sanayi ihracatımız düşmüştür (Örnek,2009 Şubat:-%38). Krizden büyük ihracatçı şirketler (demir-çelik, tekstil ve otomotiv gibi) daha çok etkilenmiştir. Büyük krizler daha çok büyük şirketleri vuruyor. Türkiye'nin reel sektörünün daha çok küçük ve orta boy şirketlerden meydana gelmesi ve esnek üretim modelini benimsemesi bir avantajdır. Pazar çeşitlendirilmesi (doğu ve güney eksenel ticaret) ile ihracatçılarımız kriz etkilerini azaltabilir. İş alemimiz, Çin'in yürütegeldiği haksız rekabet ve etik olmayan endüstri-ticari manipülasyonlarına karşı ve şaşırtıcı bir şekilde Batı ülkelerinde de görülen korumacılıklara karşı desteklenmelidir.
3. Ekonomik sorunlarla başetmek
Zor günler, kriz günleri insanlara ders verir, hazırlıklı olmalarını sağlar. Gelen krizden sonra alınan sınırlı önlemlerle şirketler ancak yarım yıl nefeslenebilirler. Yarım yıl yerine yıllar sürecek olumlu sonuca ulaşmak için 3 anahtar:
1. Tahmin edin, düşünün ve risk alın: Sıkıntının geleceği endişesi ve sıkıntı; insanı yenilikçi, atılımcı ve icatçı yapar. Ast ve üst, bilgi paylaşım ve etki değerlendirme içinde olursa yeni fırsatlar yaratılır.
2. İnsanları değerlendirin: Stres altında performans ölçümü, geleneksel bir yoldur ve iş adamını (ve çalışanı) en iyi tanıtır. Kişinin karakteri ve kabiliyetini gösterir. "İnsanlar doğan problem için başkalarını suçlama tabiatına sahiptirler. Problemi çözmek için adım atmazlar." Bu bakış yanlıştır ve bugünlerde çok yapılmaktadır. "Ne yapalım kriz var", sözü çok dillendirilmektedir. Şirketleri ve kendileri için doğru olanı yapanlar, yeni pazar ve fırsatı arayanlar başarılı olurlar.
3. İnsanları yönlendirin: Şirket çalışanını desteklerse (+yaklaşım) kişi öğrenir, gelişir ve üretken olur. Şirket cezayı seçerse (-yaklaşım) kişi organizasyonda az değerli olduğuna inanır ve gelişme olmaz. İşi kaybetme korkusu bunlardan biridir. Çokça görülen gerçek: "İnsanlar önemsiz problemlere takılırlar, önemli şeyi ihmal ederler, hedef çarpıtılır, yanlışta ısrar edilir, merak dondurulmuştur." Bu durumda performans ve başarı beklenmez.
4. Şirketlerimiz için büyük soru
Büyük soru şudur: Krize direngen şirket nasıl olur? Veya krize dayanıklı şirkette ne gibi özellikler olmalı? Bu, koruyucu hekimlik gibi bir şey. Açık şekliyle insanlara hasta olmamayı öğretmek. Şirketin krizden etkilenmemesi. Mühendislikte, hasar oluştuktan sonra veya akut hasar durumunda zorunlu yapılan uygulamalara reaktif uygulamalar denir ve eski anlayışı simgeler. Bu, kriz geldikten sonra çare aramaya örnektir. Hasar oluşmadan veya kronik hale gelmeden önce yapılan eylemlere ise proaktif eylemler denir. Proaktif ve öngörü sahibi olmak ana unsurdur. Bu yolla krize hazırlıklı ve direngen olunur.
Krize direngenlik veya krize mukavemet nasıl ölçülür? Ekonomik olayların matematik-fizik gibi sayısal fonksiyonlarla nitelendirilmesi çok zordur. Diğer bir zorluk şartlar ülkeden ülkeye şirketten şirkete değişir. İş-iştigal türü ve boyutu da ölçü koymayı zorlaştıran diğer husustur. Aşağıda verilen kriterlere finans ve teknoloji gücü olan küçük, orta ve büyük şirketler uyabilir. Bu kriterlere uyan şirketler, süren krizlere direngenlik göstereceklerdir:
Kriterler:
1. Lokal olmamak, global olmak: Bulunduğunuz yeri görünüz ve bir çıta, iki çıta üste tırmanınız. Pazarı, gerektiğinde ürünü çeşitlendiriniz.
2. Yaptığınız işi bulunduğunuz sektörü ulusal ve uluslararası verilerle irdeleyiniz. Dikey ve yanal büyüme imkanlarını gözetiniz. Örneğin; bilgisayar satıyorsanız ama talep düşmüşse link-server işine girebilirsiniz (Michael Dell'in yaptığı gibi). Bu, yanal büyümedir. Uzmanlığınızı körelen sektörü bırakarak yeni-umut veren sektörde geliştirebilir ve büyüye- bilirsiniz. Bu dikey büyümedir. Örneğin, William Hoover (1908) at arabaları için deriden yapılan kuşanma gereçlerini üretirken, yeni icat otomobillerin kendi işini öldüreceğini gördü ve vakum elektrikli süpürge işine girdi. Yeni sektörün ve yeni pazarın doğmasına sebep oldu. Eski işini tamamen terk etti ve yeni pazarın lideri oldu.
3. Çalışanların en az yarısı çift fonksiyonlu olmalıdır. Tedarik-üretim-satış birimlerinde çalışabilir olmak ve geçiş yapabilmek.
4. Grup çalışması, müşteri yönelimi, iyi çalışan ilişkileri, inisiyatif kullanma ve yenilikçilik teşvik edilmelidir.
5. Kalite liderliği veya maliyet liderliği hedef alınmalıdır.
6. Benchmarking (kıyaslama) ve stratejik planlama yapılmalıdır.
7. Şirkette yabancı dil (İng.) bilen elemanlar istihdam edilmelidir.
Referanslar:
1. Geoff Colvin, Why The Party's Over, FORTUNE, May 19, 2008, 126.
2. Geoff Colvin, Let the Tough Times Roll, FORTUNE, December 21, 1998, 165.