Zurnanın zırt dediği yer

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Orhan AKIŞIK

Avrupa Birliği maliye bakanlarının, geçtiğimiz pazar günü Brüksel'de yaptıkları toplantıda İrlanda'ya yapılacak 85 milyar euro, yani yaklaşık 113 milyar dolar tutarındaki yardımı onaylamasının piyasaları rahatlatmaya yetmediği görülüyor. Euro, dolar karşısında değer kaybetmeye devam ederek, son iki ayın en düşük seviyesine geriledi. AB para biriminin değerindeki bu düşüşte, İrlanda'da ortaya çıkan krizin, birliğin borçlu diğer ülkelerine doğru yayılacağına dair endişenin etkili olduğu açık. İspanya ve Portekiz'in dışında, İtalyan ve Belçika bonolarının faizlerinin yükselmesi bu endişenin boşuna olmadığının göstergesi.

İrlanda hükümeti, AB'den aldığı yardım karşılığında 2015 yılına kadar bütçe açığını gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 3'nün altına çekme taahhütünde bulundu. İşsizliğin yüzde 12 dolaylarında seyrettiği İrlanda'da, kamu harcamalarının azaltılması ve vergilerin arttırılmasıyla sonuçlanacak kemer sıkma politikasının, zaten resesyon içinde olan ülkedeki krizi daha da derinleştireceğinden şüphe yok. Toplantının diğer önemli bir yönü, Almanya ve Fransa'nın talepleri doğrultusunda Avrupa İstikrar Mekanizması (European Stability Mechanism) adı altında bir fonun kurulmasına ilişkin alınan karar. 2013'de yürürlüğe girecek fonun amacı, borç krizi içindeki ülkeleri kurtarmanın yanı sıra, özel yatırımcıların da borç yapılandırmalarının yol açtığı mali yükü paylaşmalarını sağlamak. Bu kararda, Yunanistan krizi'nden bu yana büyük ölçüde Almanya'nın insiyatifiyle gerçekleştirilen yardımlara karşı çıkan Alman kamuoyunu sakinleştirmek düşüncesinin de etkili olduğu anlaşılıyor.

Alman bankalarının AB'nin aşırı borçlu ülkelerinde aldıkları riskler artıyor. Merkezi İsviçre'de bulunan Uluslararası Ödemeler Bankası'nın (BIS) bu yılın Haziran ayına ilişkin yayınladığı rapor, bu konuda bazı ipuçları vermekte. Alman bankalarının en fazla risk taşıdıkları ülke 182 milyar dolarla İspanya. Bu ülkeyi 154 milyar dolarla İtalya ve 138.5 milyar dolarla İrlanda izliyor. Öte yandan, borçlu ülkeler arasında önde gelen Yunanistan ve Portekiz'e açılan kredilerin tutarları ise her iki ülkede de yaklaşık 37 milyar dolar. Almanya Merkez Bankası Başkanı Axel Weber, İrlanda'nın arkasından sıranın İspanya ve Portekiz'e gelebileceği uyarısında bulunarak, daha önce 440 milyar euro olarak öngörülen yardım fonunun 750 milyar euroya arttırılması gerektiği yönündeki görüşünü yineledi. Bunun kaynağı ise, başta Almanya olmak üzere Birliğin üye devletlerinden başkası değil.

Büyük resesyon ve sonrasında ortaya çıkan borç krizi'nin ortaya koyduğu tablo, AB ülkeleri açısından karamsar. Bir tarafta, ihracata dayalı büyümesini istikrarlı biçimde sürdüren Almanya ve onu takip etmeye çalışan Fransa; diğer yanda, borç krizi içindeki İrlanda ve Güney Avrupa ülkeleri. Sorun, Birliğin ekonomisi en güçlü üyesi Almanya'nın bu yükü daha ne kadar süre taşıyabileceği. Bu konudaki endişe, Avrupa Maliye Bakanları Grubu Başkanı ve Luxembourg Başbakanı Jean Claude Juncker tarafından da dile getirildi. Sosyal güvenlik harcamalarında önemli ölçüde kısıntıya giden Almanya'nın, borçlu ülkelere verdikleri destek Alman kamuoyunun tepkisini çekiyor.

Şu anda kriz içinde bulunan üye ülkelerin, Avrupa Para Birliği'nin öngördüğü koşulları yerine getiremeyecekleri bilinmiyor muydu? Bütün bunlara rağmen, bu ülkelerin Birliğe kabul edilmelerinde Almanya ve Fransa'nın dolara rakip rezerv para geliştirmek düşünceleri yadsınamaz. Ortak para birimi, siyasi birliklere kredibilite kazandırmanın yanı sıra, ayakta kalmalarını da sağlayan en önemli özelliklerden biri.

AB üyesi Almanya ve Fransa'nın birlik dışında kalmış bir Almanya ve Fransa'ya göre hem Avrupa hem de dünya ekonomi ve siyasetindeki yerini sağlamlaştırması daha kolay. Alman kamuoyunun kurtarma operasyonlarına karşı olduğu bilinse de, AB'nin ayakta kalması için bu iki ülkenin bütün imkanlarını seferber ettikleri görülüyor. 80'li yılların Hür Demokrat Partili Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher, Batı ve Doğu Almanya'nın birleşmesinin 20. yılı münasebetiyle Dresden'de düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, vatandaşlarından parasal birliğin sorunlu ülkelerine desteklerini sürdürmelerini istedi. Genscher'e göre, euronun ortak para birimi olarak kullanılmasının Almanya'nın Avrupa içine yaptığı ihracatın artışındaki payı büyük. Merkel'den önceki Şansölye Gerhard Schroeder ise, euronun dolaşıma girdiği 1999'da üye ülkeler arasında varolan para ve maliye politikalarının koordineli bir biçimde yürütüleceğine dair konsensüsün zamanla kaybolduğunu belirterek, para ve maliye politikalarında koordinasyon sağlanmadan Parasal Birliğin ve euronun geleceğinin tehlikede olduğunu söylemişti. Schroeder, haksız değil. Peki, kamu finansman dengeleri birbirinden büyük farklılık gösteren onaltı bağımsız devletten oluşan bir Birliği, tek bir merkezden belirlenen para politikasıyla idare etmek nasıl olacak? Zurnanın zırt dediği yer de zaten burası.