Anadolu nakde sıkıştı umutlar ikinci yarıda!
Oda ve borsa başkanları ile sanayiciler DÜNYA’nın anketini yanıtladı. Anadolu iş dünyası, en önemli sorun olarak kriz yılı 2008’deki gibi nakit sıkışıklığını gördü
Handan SEMA CEYLAN
Yeni yıla operasyonların ve kurdaki sert yükselişin gölgesinde giren Türkiye’de sanayicinin adrenalini şimdi de ‘nakit sıkışıklığı’ artırdı. Türkiye’de neredeyse her üç işadamından ikisi şu anda piyasadaki sıkıntının nakit sıkışıklığı olduğunu söylüyor.
Gazeteniz DÜNYA, Anadolu sanayisinin nabzını geleneksel hale getirdiği anketi ile tutuyor. Türkiye iş dünyasının kanaat önderleri, oda ve borsa başkanları ile sanayicilerin katıldığı “Anadolu Nabzı Anketi/2014”, DÜNYA’nın Türkiye’nin dört bir yanında yer alan bürolarının gücüyle derlendi.
Katılımcılara 8 sorunun yöneltildiği ankette “Şu anda piyasada yaşanan en önemli sıkıntı hangisi” sorusuna işadamları yüzde 61,7’lik bir oranla ‘nakit sıkışıklığı’ dedi. ‘Nakit sıkışıklığı’ sorunu DÜNYA’nın geleneksel anketinde 2008 krizinden bu yana ilk defa birinci sıraya yerleşti.
Küresel krizin hemen ertesinde yapılan ankette iş dünyası yüzde 69.94’lük bir oranla yine en büyük sıkıntısının ‘nakit’ olduğunu söylemişti. Öte yandan “2014’te canlanma ne zaman başlar?” sorusuna hem ‘seçim sonrası’ hem de ‘ilk yarının ardından’ şeklinde cevap veren iş dünyası, umudun ikinci yarıda olduğunun işareti verdi.
[PAGE]Yeni yıla siyasi çalkantılar ve sert kur hareketleri ile giren Anadolu iş dünyası DÜNYA'nın geleneksel "Anadolu'nun Nabzı" anketi ile temel sorunlarını ve beklentilerini sıraladı. 68 kentten 337 işadamı soruları yanıtladı. Ekonomik canlanma umudu ikinci yarıya kaldı.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu DÜNYA'ya yazdı
Anadolu sermayesi Türkiye’nin geleceğinin teminatıdır:
ep şunu vurguluyorum. Türkiye’nin petrolü, gazı yok ama müteşebbis insanı var. Bizim değerlerimiz toprağın altında değil üstünde. Bizim zenginliğimiz hızlı öğrenen, şartlara hızlı uyum sağlayan, refleksi kuvvetli, girişimci insanımız. İşte biz, siyasi ve iktisadi istikrarsızlıklara, 70’li ve 90’lı kayıp yıllara rağmen bu farkımız sayesinde bölgemizin en güçlü ekonomisi haline geldik.
1980’lerin başında Suudi Arabistan ekonomisi Türkiye’den daha büyüktü. Yunanistan’la ise eşit konumdaydık. Bugünse Türkiye bu bölgenin en büyük ekonomisi. Türkiye bunu, petrol gibi kaynaklara sahip olmadan, Anadolu’nun müteşebbis gücüyle başarmıştır.
Şimdi, eskisinden daha istikrarlı ve sağlam bir zeminde bu girişimcilik yeteneklerimizle yükseliyoruz. Etrafımızdaki coğrafyanın tamamında Türk şirketleri; yatırımları, ortaklıkları, makine parkları ile boy gösterir hale geldi. Bunları sadece büyükler değil Anadolu’dan yükselen şirketlerimiz yapıyor.
1980 öncesinde Anadolu girişimcisi pek bilinmezdi. Sanayi faaliyetleri birkaç merkezde toplanmıştı ve dışa kapalı, ithal ikameci bir yapıya sahipti. 80 sonrasında dünyaya açılarak para kazanmayı öğrendik. Denizli, Eskişehir, Gaziantep, Kayseri, Konya, Manisa gibi yeni sanayi merkezlerimiz ortaya çıktı. 1980’de sadece 12 OSB varken, bugün 200’e yakın OSB yatırımcılarla doldu. En büyük 500 sanayi kuruluşu içinde Anadolu’dan 290 şirket girmiş durumda.
Ekonominin gelişmesiyle Anadolu şehirlerinin çehresi de başladı. Şehirlerimizdeki yaşam kalitesi hızla yükseliyor. Komisyonculara mal satmakla ihracat yapmayı öğrenen KOBİ’lerimiz, yabancı pazarlarda yerleşik hale geliyorlar. Hemen her ülkede Anadolu’dan, girişimciler görüyorsunuz. Bu müthiş bir başarı hikâyesidir.
Anadolu’dan yükselen sanayi, hem Türkiye ekonomisini büyütüyor hem de demokrasinin yerleşmesini sağlıyor. Güçlenen Anadolu; Türkiye'nin geleceğinin teminatı. Geçtiğimiz on yılda, Türkiye ekonomisi başarılı bir performans sergiledi ve insanımız zenginleşti. Ancak geçmiş başarılar bizi rehavete düşürmemeli. Geleceği tasarlarken bugün için halen orta gelirli bir ülke olduğumuzu unutmamalıyız. Yüksek gelirli ülkelerin arasına katılmalıyız. Allah’ın izniyle biz bunu başarabiliriz.
Dünyada yeni bir iş ortamı doğuyor. Bol likiditenin getirdiği rahatlık sona eriyor. Bu yeni dönemde KOBİ'lerimiz için finansmanın önemi daha arttı. Dolayısıyla alacak sigortası, çek ve risk raporu, vadeli piyasalar gibi finansman tekniklerine daha fazla odaklanmalılar. Talep sıkıntısını aşmak için yeni pazarlara erişim çalışmaları devam etmeli. Canlanmaya başlayan Avrupa piyasaları da gözden kaçırılmamalı. Alım-satımda şirket büyüklüğü hala önemli. Bizdeyse sermaye sıkıntısı çok. O halde ortaklık ve birlikte iş yapma tarzına daha fazla önem verilmeli. Nitelikli ve uygun maliyetli eleman bulmak için Beceri’10 UMEM gibi işleyen projelerden mutlaka daha fazla faydalanmalılar. Sevindirici bir husus olarak şirketlerimizin zihinsel kodları değişiyor. Markalaşmanın önemini ve faydasını anlıyoruz. Marka, model ve tasarım tescilinde Avrupa’da ilk üçteyiz. Dolayısıyla sadece iç pazarlara değil dış pazarlara odaklanarak üretim yapmayı sürdürmeliyiz.