“Bankalar, reel sektöre kredi verirken risk üstlenmeli”
Bankalar, finansman ihtiyacı nedeniyle yatırım ve üretim yapmakta zorlanan reel sektöre kredi verirken, özellikle teminat konusunda risk üstlenmeli” diyen MÜSİAD Ankara Şube Başkanı İlhan Erdal, bankalardan elini taşın altına koymasını istedi
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Ankara Şube Başkanı İlhan Erdal, yatırımlar ve büyümedeki gerilemeye dikkat çekerek, bankalardan elini taşın altına koymasını istedi. Erdal, bankaların, finansman ihtiyacı nedeniyle yatırım ve üretim yapmakta zorlanan reel sektöre kredi verirken, özellikle teminat konusunda risk üstlenmeleri ve teminat dışında kredi notu gibi farklı argümanlara da yönelmeleri gerektiğini söyledi.
Büyümeyi hızlandıracak alanlarda acilen adım atılması gerekliliğine dikkat çeken Erdal, örneğin Türk müteahhitlerinin yurtdışında üstlendikleri projelerde yarattığı katma değerin, müşavirlik hizmetleri yabancı firmalar tarafından verilmesi nedeniyle düştüğünü, müşavirlik konusunda farklı bir teşvik programının uygulanması gerekliliğinin altını çizdi.
Ankara Sohbetleri’ne konuk olan İlhan Erdal, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ile arkadaşımız Yeşim Ardıç’ın sorularını cevaplandırdı.
MÜSİAD’ın son dönemde daha etkin bir yapıya kavuştuğunu gözlemliyoruz. Bu bir birikim ya da tecrübe patlaması mıdır?
Evet doğru bir gözlem. Biz MÜSİAD olarak faaliyetlerimizi öncelikle Türkiye ekonomisinin ve reel sektörün hak ettiği yere ulaşması için yönlendiriyoruz. Bu noktada da başarıya birlikteliğin yaratacağı sinerjiyle ulaşılabileceğine inanıyoruz. Faaliyetlerimiz ve aldığımız sonuçlar, doğal olarak kurumsal etkinliğimizin de artmasına yol açıyor. Arzu ettiğimiz hedeflere ulaşabilmek için de diğer sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapmaya çalışıyoruz. Örneğin bir araya geldiğimiz her sivil toplum kuruluşuna, sıkıntılarımızı çözüm makamlarına tek başımıza anlatacağımıza birlikte daha çabuk mesafe alabileceğimiz yönünde öneriler götürüyoruz.
Siyasiler ve bürokratlarla yaptığınız görüşmelerde somut sonuçlar alabiliyor musunuz?
MÜSİAD Yönetim Kurulu olarak bakanlıklara ve bürokratlara ziyaretlerimiz sürüyor. Son olarak gümrüklerle ilgili üyelerimizin sıkıntılarını rapor halinde, hem Ankara Şubesi olarak hem genel merkez raporlarımızı tek bir set şeklinde Sayın Bakanımıza durumu aktardık.
Ankara ihracat noktasında belli ölçeğe gelmiş ilimiz ve ciddi sanayimiz var. Özellikle yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde önde gelen firmaların çoğunun merkezi Ankara. Bunların da aktarmalı uçuşlarda çok zaman kaybettiğini biliyoruz. Bu ülkenin başkenti Ankara. Hangi başkent, direkt uçuşlar noktasında böyle konumdadır bilmiyorum. Bu konuyu çözüm bulunana kadar dillendireceğiz.2023 yılı için 500 milyar doları konuşuyoruz. Ancak bazı sıkıntılar var. Özellikle ‘yavaş bürokrasi’ sıkıntısını dile getiriyoruz. Bu sıkıntıların giderilmesi, öngörülen hedeflere ulaşılmasını da kolaylaştıracaktır.
Talepler, büyümeyi hızlandıracak özel konular seçildikten sonra dillendiriliyor galiba?
Kuşkusuz. Mesela müteahhitlik sektöründe müşavirlik hizmetlerinin üstlenilememesi gibi dev bir konu var. Yurtdışı ve yurtiçinde müşavirlik hizmeti çok önemli bir konu. Özellikle yurtdışında müşavirlik hizmetini yapan ülkeler kendi markalarını projeye dahil ettikleri için büyük kazanım sağlıyorlar. Her ne kadar inşaatı siz yapsanız bile, onların söylediği ürünleri kullanmak zorundasınız.
Azerbaycan’da, Malezya’da yani dünyanın bir çok ülkesinde, çok büyük işler alıyor müteahhitlerimiz. Ancak müşavir firma tarafından yazılan markaların çoğu Türkiye’den olmadığı için Türkiye’den alım yapamadıklarını söylüyorlar. Düşünün Irak’ta yapılan bir işin parasını Suudi Arabistan veriyor, İngiltere müşavirliğini yapıyor, projesini çiziyor. Ve o projede Avrupa markalarını işaret ettikleri için biz yanı başımızdaki Irak’ın o projesine ürün gönderemiyoruz, iş yapamıyoruz.
Müşavirlik hizmetleri için destek programının çıktığını hatırlıyorum ama yetersiz midir o destek?
Doğrudur destek var ama yeterli değil. Bunun siyasi lobisi de yapılmalı. Bu çok basit bir mesele değil. O ülkelerin yönetimleriyle anlaşmalar yapılmalı. Özellikle Irak ile ilgili, Çin ve Kore gibi ülkelerin para yardımı meselesinde büyük bir rol oynadıkları ve yaptıkları bu yardımlar nedeniyle pastayı bu ülkelerin paylaştığı ifade ediliyor. Bizim de ticari olarak bu paranın gelmesini sağlamamız gerekiyor. En azından Irak gibi komşu ülkelerde iyi pazar yakalamamamız ve bunu kaybetmememiz gerekiyor.
Son dönemlerde yaşanan iç siyasi gelişmeler MÜSİAD’a talebi artırdı mı?
Biçim siyasal olarak duruşumuz kuruluşumuzdan bu yana gayet nettir. Devlet otoritesine karşı gelecek her şeyin karşısındayız. Bu anlamda da üyelik taleplerini çok iyi inceleyip, analiz ediyoruz. Bu konuda bir hassasiyetimiz var. 17-25 Aralık’a kadar belirli yerlerde bulunmuş, bir çok müteşebbis, hayırsever insanlarımız var. Bunu Cumhurbaşkanımız da ifade etti. O güne kadar yapılan olayın ne olduğunun farkında olmayanlardan, bugün onların yanlış yaptığını söyleyip gelenler de oluyor. Kesinlikle irtibatını kesmiş insanlar ve duruşları net. Herkesin duruşunu tam olarak öğrendikten sonra üye kaydediyoruz. MÜSİAD kriterlerine uyan arkadaşları kaydediyoruz. Ve bu duruşumuz nedeniyle tabi ki yoğun talepte görüyoruz.
Piyasada durgunluk ve nakit akışında sıkıntılar dillendiriliyor. MÜSİAD üyeleri arasında böyle bir sıkıntıyı dillendiren var mı?
Son yönetim kurulu toplantısında bu konuyu tartıştık. Şu anda perakende sektöründe ve nakit akışında bir daralma var. Bunu hepimiz izliyoruz. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan genel kurulumuzda bir açıklama yapmış ve seçimlerden sonra finansmanın biraz daha rahatlayacağını söylemişti. Babacan, önceki yıl uygulanan kemer sıkma politikaları ve tasarruf tedbirlerinin değiştirileceğini, piyasanın rahatlatılacağı ifadelerini kullanmıştı. Çevre ülkelerdeki sıkıntılar da var. Zor bir süreçten geçiliyor.
Ancak, mesela geçenlerde Fransa’da Nice şehrinde bir emlak fuarına katıldık. Oradaki havayı gördüğümüzde dünyadaki insanların çoğunun işne gücüne baktığını tespit ettik. Hep olumsuzlukları konuşup, olumsuzluk psikolojisi içinde olmak istemiyoruz. Düzeleceğine inanıyoruz. Tabi ki, realiteyi de görüp, sıkıntılar üzerinde şimdiden önlem alınmalı.
Faiz seviyesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Faiz meselesiyle ilgili eleştirileri yakından takip ediyoruz. Bu konuda Merkez Bankası’nın döviz kurlarını ciddi anlamda baskı altında tutmak yerine, kademeli şekilde yükseltmesi daha doğru olacaktı. Faiz, Merkez Bankası’nın karar almakta gecikmesi yüzünden bu noktaya geldi. İş dünyasının yeni yatırımlara kalkışabilmesi için faizin daha düşük olması gerekiyor.
"Projeye kredi verilebilir"
Bugün bankacılık sisteminin uyguladığı teminata dayalı kredilerin doğru olmadığını düşünüyoruz. Bizim verebileceğimiz teminat belli miktarlarda oluyor. Büyüyebilmemiz için devletin girişimcilerin önünü açması gerekiyor. Özellikle devlet bankaları daha radikal adımlar atmalı. Teminat dışında da birtakım argümanlar olmalı. Nasıl biz mal satarken, her şeyi teminata karşı yapmıyorsak, geçmişi olan, bugüne kadar banka kredibilitesinde sıkıntısı olmayan müteşebbislerin biraz daha rahatlatılması gerekiyor. Ayrıca bankalar gerek kredi, gerekse teminat mektubu verirken, gayrimenkulün değerinin %30’unu ancak esas alıyor. Oysa bunun en azından rayiç bedele yakın olması gerekir. Kalkınma bankası gibi kurumların çok ciddi müfettişleri var. Kredi verirken zaten denetliyorlar, teminat zaten çok ağır şartlarda verildiği için, teminat yerine projeye dayalı kredi verilebilir. Yani bankalar da biraz risk alsın. Geri dönüşünde hiç sıkıntısı olmayan firmanın siciline bakılsın, not verilsin, bu insanın ortada projesi de varsa, daha uyun koşullarda kredi kullandırılabilmeli. Müteşebbis yatırım yaparken bürokratik işlerle boğuşmak istemiyor. Bir süre sonra bıkkınlık geliyor.