Hoş bir 'sadâ' bırakmak istiyorum

Bir dönem Türkiye'nin en ünlü kadın doğum doktorlarından biriydi Ahmet Çetinsaya. Sonra Eminönü belediye başkanı olarak politikada gördük onu. Şimdilerde ise Çet Yapı adındaki şirketiyle okul ve konut inşa ediyor. "

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

O bir doktor. Bir dönem Türkiye’nin en popüler kadın doğum uzmanlarından biriydi. Ardından ismi Eminönü Belediye Başkanı olarak anıldı. Şimdilerde ise kardeşi gibi bir inşaat şirketinin patronu. Çet Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çetinsaya’dan bahsediyoruz. Türkiye’de kaliteli okul binalarına ihtiyaç olduğu düşüncesiyle bu alandaki projelere odaklanan Çet Yapı, son zamanlarda konut projelerine de imza atıyor. Şirketi, mimar oğlu ve kızıyla yöneten Çetinsaya, yıllar sonra çocukluk hayalini gerçekleştirdiğini söylüyor. "Asıl hayalim, tasarımcı ya da mimar olmaktı" diyen Çetinsaya'nın doktor olma hikâyesi de oldukça ilginç.

Ahmet Çetinsaya’yı çocukları ve torunlarıyla İstanbul Güzelce’deki yazlık villasında tatil yaparken yakaladık. Sabahları spor yapmaya özen gösteren işadamı, yürüyüşümüz sırasında politika hayatından pişmanlıklarına kadar her konuda içini döktü.

- Siz de emekli olamayanlardansınız ama neden sağlık değil de inşaat sektörüne yöneldiniz?

Eee memleket Kayseri olunca ticaret merakı ağır bastı. Sekiz yıldır inşaat işindeyim. Aileden kalan gayrimenkulleri değerlendirelim dedik. Mimar olmak çocukluk hayalimdi. Oğlum da benim etkimle mimar oldu. Şimdi hayalimi gerçekleştiriyorum. Kolejlere okul inşaatı yapıyoruz. Çok özel, yurtdışındaki örnekleri temel alarak, sağlıklı binalar yapıyoruz çocuklara.

- Yani yine sağlık işin içinde var diyorsunuz...

Bence tıpkı tıp gibi inşaat da ihtisaslaşmaya gidiyor. Biz bu işin eğitim kısmına odaklandık. Ankara, İzmir, İstanbul, Kayseri’de projeler bitirdik. Bu alanda bağış yapan zengin işadamları son dönemde bizi aramaya başladı. Onların parasıyla okulları yaparak devlete devrediyoruz. Yaptığımız işler pahalı olduğundan devlet ihalelerine girmiyoruz. Bunu özellikle tercih etmiyorum. Son zamanlarda konut da yapıyoruz Bu işten de keyif alıyoruz ama daha karmaşık bir alan. Özellikle kentsel dönüşüm projeleri.

Yasemin Salih - Ahmet Çetinsaya

'Hastane kuracağım'

- Konutta da özellikle yöneldiğiniz tarz var mı?

Evet elbette. Okul inşaatlarını eylül ayına kadar bitirdiğimizden yılın büyük bölümünde boş kalıyoruz genelde. Bu nedenle kentsel dönüşüme odaklandık. Bunun için ayrı bir ekip kurduk. Yeşilköy’de bir alanı üstlendik ama sorunlar yaşanınca bıraktık.

- Neden?

Çünkü yapımda mükemmelliyetçilik var. Bakın her mesleğin diploması vardır, müteahhitliğin yoktur. Bir standart yok ve son kullanıcı bunun bilincinde değil. Ucuzdan yana vatandaş. Bu nedenle biz de Merter’de birkaç proje üstlendik. Çet İnsaya Merter projesini yaptık.

- Siz bir tıp doktorusunuz. Madem inşaatta ihtisaslaşacaksınız, insan bunun sağlıkla ilgili olmasını bekliyor. Neden hastane inşaatında markalaşmayı düşünmediniz?

Aslında bunu denedim yıllar önce. Belediye başkanlığından ayrıldıktan sonra Bakırköy’deki Carrousell’in inşaatında yer aldık. Hissemiz vardı o projede. Yanına yapılan Acıbadem Hastanesi de aynı proje içindeydi. Hastane bitince ben de başhekimi olacaktım. Ancak Mehmet Ali Bey (Aydınlar) iyi fiyat verince ona devrettik. Sonra Ataköy’de hastane yapmak üzere bir arazi satın aldım. Zaten sağlık tesisi alanı olarak ruhsatlıydı. Benden önceki sahipleri bakanlığa bunun için başvurmuşlardı. Ancak olay büyükşehir yönetimine gidince reddedildi. Proje hâlâ aklımda. Bir gün yapmayı planlıyorum.

- Mimar olmak çocukluk hayalinizse tıp eğitimi neden?

Bir anlık heves diyelim. Ben sekiz yaşındayken gelmişiz Kayseri’den. Fatih’te geçti çocukluğum. Pertevniyal’de okudum. Okul birincisiydim. Evimizin karşısındaki apartmanda öğrenciler kalıyordu. Bir grup havalı erkek, hepsi tıpta okuyordu. Mahallenin kızları peşlerindeydi, çok fiyakalıydılar. Onlardan etkilendim, ben de tıp okudum. Aslında onu da sevdim, sevmesem 28 yaşında Cerrahpaşa’ya başhekim olmazdım. 34 yaşında da Haseki’nin başhekimiydim. Şimdi çocukluk aşkımı gerçekleştiriyorum, kalıcı eserler bırakmak hep tutkum olmuştur.

'Pişmanlığım yok'

- Politika, başhekimlik derken çok hareketli bir hayat sizinki. Bu süreçte pişmanlıklarınız var mı?

Hiçbir işimden pişman olmadım ama keşke doktorluğu doçentliğe kadar sürdürmeseydim, daha erken bıraksaydım diyorum bazen. O zaman inşaat işine daha önce atılabilirdim. Bunun yanında başkanlığım döneminde Tarihi Yarımada’nın tamamen trafiğe kapatılmasını, Sultanahmet’e özel izinle girilmesini hayal etmiştim. Çünkü bu bölgenin dünyada hakkı olan yönetim yönetim biçimi böyle. Ben de bunun için çalıştım ama başarılı olamadım. İSTOÇ projesini devreye sokmayı başardım ama devamı getirilemedi. Benden sonra gelenler tüm yaptıklarımı sıfırladı. Bunun gerçekleştiğini görmeyi çok isterim.

- Neden politikaya devam etmediniz?

Dürüst ve namuslu olup politikada başarı elde etmek imkânsız. Doğru kalarak olmuyor. Politikanın finansmanı çok önemli bir engel. Çünkü en çok zedelenen ve geri dönüşü en zor olan şey liyakat.

- Peki gurur duyduğunuz, “iyi ki” dediğiniz şeyler neler?

İyi ki Neşe Hanım’la evlenmişim. Ben kolay bir insan değilim ve o en zor günlerimde yanımda oldu. İş delisi bir insanım, bunu da hoşgörüyle karşıladı. İkinci gururum, çocuklarım. Beni hiç üzmediler. Bence ben de iyi bir babayım. En azından soyadımı kullandıklarında içleri rahat, ilgi ve saygı görüyorlar. Bu da bizim toplumdaki karşılığımız. Onlara helalinden imkânlar sağladım. Başkanlık koltuğuna ilk oturduğum gün, bir ihtiyar gelmişti belediye binasına. Beni tebrik etti, “Hayırlı olsun ama bu koltuk turnusol kağıdı gibidir, adamın gerçek rengini ortaya çıkarır” dedi ve gitti. Çok şaşırdık hepimiz. Ama ben bence o sınavı geçtim. Üçüncü iyi ki dediğim şey de İstanbul’da yaşamak. Bu şehri çok seviyorum.

- Hayat düsturunuz nedir?

Paylaşmak diyebilirim. İyi insanlara faydalı olmak benim için önemli. Güzel, iyi olan her şeyde bulunmaya çalışırım. En büyük zevkim zorda olanlara bir katkıda bulunabilmek. Hoş bir sada bırakmaya gayret ediyorum. Çocuklarıma da bunu öğütlüyorum. Ezbercilikten, dogma bilgilerden, şartlanmışlıklardan kurtulmaya çalışıyorum.

- Yalanlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Niyetine göre değişir. Beyaz yalanlar tolere edilebilir. Elbette istisnaları da var bu genellemenin. Yalan artık o insanın karakteri olmuşsa yanından hızla uzaklaşırım. Bir de yaş sınırım vardır. Gençlere karşı daha toleranslıyımdır. Çünkü ben bir insanın 30’undan sonra değişmeyeceğini düşünürüm.

'Sağlıklıyım, genetik mirasım sağlam'

61 yaşındayım ve genetik mirasım sağlam. Kendimi çok iyi hissediyorum. Belli bir sağlık sorunum yok. Elbette yaşla birlikte kendime daha çok zaman ayırıyorum. Hareketli bir yaşamdan yanayım. Aslında hiperaktifim diyebilirim.Artık eskisi gibi spor yapamıyorum ama yine de çok dikkat ediyorum.