'Dünya ya yakınsayacak ya cehenneme yuvarlanacak'

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

Yapı Kredi Yeniköy Koru'dayız...

Çalışma yemeğinde...

Ev sahibimiz Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Faik Açıkalın...

Kurumsal İletişim Yönetiminden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Murat Ermert...

İnsan Kaynaklarından sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cihangir Kavuncu...

Genel Müdür Başdanışmanı Salih Başağa...

Yapı Kredi Akademi Direktörü Saynur Önen...

Dünyaca ünlü istatistik gurusu Hans Rosling'i dinliyoruz...

Prof. Rosling demografıden girdi söze...

Nüfus meselesi, "Gençlerin yatak odasında belirleyeyeceği bir politikadır. Onun ötesi kimseyi ilgilendirmez" dedi

ama nüfus hareketlerinin ülkelerin kaderini nasıl belirlediğini anlatmaktan da geri durmadı...

Çin'in kadın başına bir çocuk politikasının büyümesine etkilerini...

Ve aslında bu politikayı gerçek anlamda uygulayan tek ülkenin ise Mao'nun burnunun dibinde olmasına rağmen sözünün geçmediği Hong Kong olduğunu...

1800'lü yıllardan bugüne uzanan verilerle dünyaya bakan Prof. Rosling'e göre, son dönemde kesin olan tek bir eğilim var:

Yakınsamalı bir dünyaya gidiyoruz...

Yani gelişmekte olanlar gelişmişlere yaklaşıyor...

Daha da yaklaşacak...

Ama özellikle üç noktaya dikkat etmek gerekiyor...

Bir:

Dünyada 1 milyar kişi elektrik kullanmıyor...

Bu en fakir kesime okul, iş ve aş vermek gerekiyor. Daha az çocuk yapmalarını sağlamak şart. Su ve gıda gelecek dönemin kritik alanı...

İki:

Küresel ısınma ile başa çıkabilmemiz lazım. Sürdürülebilir ve yenilenebilir enerjilere yatırımı iklim değişikliğine karşı bir sigorta olarak görmemiz lazım. Başka

türlü bu süreci yönetemeyiz.

Üç:

Büyük savaşları engellemek gerekir... Ama bu kolay değil. Hiçbir ülke dünya liderliğini savaşsız ele geçiremedi. II. Dünya Savaşı bunun en tipik

örneği... Almanya ve Japonya, hatta İtalya, İngiltere ve Amerika'yı savaş yoluyla geçmeyi denedi. Şimdi Çin büyük ekonomileri yakalamaya çalışıyor.

Soru şu: "Çin bunu savaşsız  başarabilecek mi?"

Tabii, bu soru daha sonra diğerleri için de geçerli olacak...

Dünya bu yüzyılda barış içinde yakınsamazsa "cehenneme yuvarlanacak..."

Onun için Rosling'e göre, dünyaya hükmetmeye alışmış unsurların bu alışkanlıklarından derhal vazgeçmesi gerekiyor...

Yeni düzende "zenginim her şeyi alırım" diye bir mantık işlemez...

Batı mentalitesinin en büyük yanlışı başkalarını küçük görmek...

"İlk biz bulduk, ilk biz yaptık" böbürlenmesi...

Oysa eşit fırsat sunmadığınızda diğer ülkelerde aşırı unsurları teşvik etmiş oluyorsunuz...

"Ama her şeye rağmen ben iyimserim" diyor Prof.

Rosling...

"İyimserim çünkü dünya bugüne kadar çok kötü yönetildi...

Daha akılsızca yönetilme ihtimali düşük..."

Artık yeni bir dünya şekilleniyor...

"George Bush bile tavırını değiştirdi" diyor Rosling...

Sonrada kendi soruyor ve cevaplıyor:

Lehman Brothers'ın çöküşünün ardından ne yaptı?  G-20'yi topladı...

Müslüman, komünist demeden...

Gelişmekte olan ülkeleri davet etti...

Dahası yardım istedi...

Doğrusu, rasyonel davrandı...

Eskiden sorun çıkınca IMF'ye, Batı‘ya kızılır ama yardım ve çözüm de yine onlardan beklenirdi...

Son olaylar, yardım şöyle dursun, gelişmiş ülkelerin kendine hayrı olmadığını gösterdi...

"Lula" diyor Rosling, "Bana kendisi söyledi:

Brezilya'da başımıza gelen her şeyden zengin ülkeleri sorumlu tutardık...

Bu son krizden sonra artık suçlayacağımız da kimse kalmadı..."

İşte size çarpıcı bir örnek: Şu dünyanın haline bakın ki... Dünyanın en fakir ülkelerinden...

Portekiz'in eski sömürgesi Angola...

Şu anda Portekiz'e mali yardımda bulunuyor...

Prof. Rosling'e göre; Yeni düzende rasyonellik öne çıkacak...

Aradaki uçurumlar kapanacak...

Ülke ekonomilerinin birbirine yaklaşması kaçınılmaz...

Aksi takdirde, bugünkü sosyal eşitsizlik sürdürülemez...

Yani ya yakınsama, ya cehennem...

Türkiye'nin işi zor ama avantajı da çok

PROF. HANS ROSLİNG, "Avrupa, en çok Türkiye ile Rusya'dan korkar. Bir zamanlar Viyana'ya kadar gelmiştiniz ya..." diyor.

Ve hemen arkasından, ay şeklindeki biçimlerine gönderme yaparak; "Bize hediye ettiğiniz kurvasana teşekkürler" demeyi unutmuyor.

Şimdiki korku nüfustan...

Hesaplamış...

Türkiye 2050'de 97.4 milyon olacak...

Ondan sonra büyük olasılıkla inişe geçecek...

Yani Avrupa'nın o kadar da korkmasını gerektirecek bir şey yok... Şu sıralarda 140 milyonun üzerindeki Rusya ise 2050'de 116 milyona inecek...

Hem kafa hem kol gücü lazım Peki 1800'lü yıllardan bu yana verilere sahip ve o verileri türlü türlü analizlerle değerlendirme şansı olan birisi olarak...

Türkiye'nin önümüzdeki dönemine ilişkin ne düşünüyor? Yanıtı net:

Türkiye'nin işi zor...

Hem kafasını hem kollarını kullanarak büyüyecek...

Hiç kolay olmayacak...

"Sizin komşularınız İsveç'in komşularına benzemiyor ki" dedi...

Bizim üstümüzde Norveç, altımızda

Finlandiya...

Karşı tarafta Danimarka... Bir de sizinkilere bakın...

Avrupalı komşularınız bile sorunlu... Türkiye için yüzde 8 büyüme mümkün

"Yine de büyük resme bakınca...

Türkiye şanslı konumda...

Zengin Batı ile zengin Ortadoğu arasında yer alıyor...

Yıpransa da Avrupa hâlâ dev bir pazar...

Belli ki, yetenekleriniz de var...

Çünkü bügüne kadar yaptıklarınızı petrol olmadan yaptınız...

Bu coğrafyada farklı bir figürsünüz...

Atatürk'ün devrimiyle bir atağa geçtiniz...

Ama hâlâ bir dönem Japon hükümdarlarının yapıp sizin padişahların yapamadığını gerçekleştirme çabasındasınız:

Dünyayı yakalamak...

Başarmanız için hızlı büyümeniz lazım...

Türkiye yüzde 8 gibi bir büyüme oranı ile Batı ekonomilerini yakalayabilir...

Bunu mümkün ve sürdürülebilir görüyorum.

Şartı ucuz enerjiye ulaşmak...

Bir de çevrenizdeki komşulardan kaynaklanan risklerden uzak durmak...

AB'nin kuruluş mantığı doğru ama ‘öngörülmezlik riski' taşıyor

SORUYORUZ:

Sizce Türkiye, AB'ye üye olabilecek mi? "Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi kabul etmesi kendi hayrına bence" diye gülümsüyor Prof. Rosling...

Türkiye'yi üyeliğe kabul etmek bir yana, yararlanmak için sorumluluk vermeli..."

"Ama" diyor, "Türkiye'nin yararına mı, diye sorarsanız..."

"Türkiye için daha hayırlı olan Ortadoğu Birliği'ne girmesi olur..."

AB'nin kuruluş mantığı son derece başarılı oldu.

Tarih boyunca 20 senede bir savaşan Avrupa'yı 1848'den bu yana barış içinde yaşamaya zorladı. Bunu başardı da...

Aslında AB deneyi, dünyayı nasıl yöneteceğimizin küçük ölçekteki denemesiydi...

İlk dönemdeki tartışmaları hatırlıyorum...

Bizim İsveç'te en büyük tartışma "Katoliklerle mi birleşeceğiz?" sorusu etrafında dönüyordu...

Öte yandan, ulusal devletlerin de çok büyük bir başarısı var. Herkes hala kendini mensubu olduğu ulus devlete göre tarif ediyor. Bugün Avrupa giderek

rasyonellikten uzaklaşıyor... AB de bir öngörülmezlik riski taşıyor...

Prof. Rosling, "Türkiye'nin çevresindeki bütün gelişmeleri iyi okuyarak, bölgede istikrar için daha çok sorumluluk alması

gerektiği" görüşünde... Zira, sorumluluk zaten Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin omuzunda olacak... Mesela Türkiye, Libya'ya barışı getirmeye en yakın ülke olabilir...

Komünist Çin çevreye Batı‘dan daha duyarlı

ROSLİNG'E göre, 50, bilemediniz 100 yıl içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarının daha geniş kullanımı devreye girecek...

Daha dengeli yapılar oluşacak...  Komünist denilen Çin, ABD ve diğer gelişmiş ülkelerden çok daha ciddi biçimde çevre konusuna eğiliyor...

Hızla önlemler alıyor...

Yenilenebilir enerjiye yöneldi...

Çünkü Çin için bu da ulusal bir mesele...

Enerji ihtiyacının güvenliğini riske atmamak istiyor...

Eğer her şeyini tüketirse, kendisini devam ettirmesinin mümkün olmadığını fark etti...

Bu arada Rosling, "petrolle ilgili uzun vadeli bir planlama olmadığı" kanısında... Ne ABD'nin ne başkasının...

Petrol şirketleri hepimizi kandırıyor...

OECD'nin tahminleri gerçekçi değil...

Büyük radikal artışlar olur mu bilmiyorum...

Ama artık bu fiyatlarla petrol bulamayacağız...

Dünyadaki en büyük petrol rezervi Suudiler'de...

Ruslar ise en büyük doğalgaz rezervine sahip...

Petrol artık çok derinde aranıyor...

Çıkarma maliyeti çok yüksek...

Yatırımların karşılığını alabilmek için petrolün hızla çıkarılıp, üretilip pazara sunulması gerekiyor...

Amerika yeni fenomenler yaratacak Batı ekonomileri ellerindeki rezervleri büyük oranda tüketti...

Bizzat ABD bunun en tipik örneği...

Hızla petrolünü tüketti... Şimdi çok az rezervi kaldığı için başkasının rezervlerine yan gözle bakıyor...

Ama Amerikalıları çok girişimci buluyor Rosling...

"Doğal kaynaklarının azalması ekonomik dinamiklerini fazla etkilemeyecek...

Yeni iPhone, iPad femonenleri yaratarak dünyada trendleri belirlemeye ve para kazanmaya devam edecekler..."

Neşeli küresel düşünür Prof. Rosling: Değişim kaçınılmaz olmadan değişin

PROF. HANS ROSLİNG, dünyanın önde gelen küresel düşünürlerinden... İstatistik gurusu olarak tanınıyor...

Ülkelerin ekonomik gelişmişlikleri arasındaki farklar üzerine çarpıcı analizleriyle tüm dünyanın dikkatini çekiyor...

Kendini, "ne iyimser, ne kötümser" olarak tanımlıyor. Ona göre en doğru sıfat "mümkün olanı savunan olasılıkçı..."

Türkiye'ye, Yapı Kredi Bankacılık Akademisi'nin konuğu olarak geldi...

Ama bu ilk gelişi değil...

1968'de de buradaymış...

Şimdi eşi olan hanımla birlikte...

Eminönü'nde balık ekmek yemişler...

"Çok değişmiş Istanbul, çoook" diyor...

"Hangi yönde" diye soruyoruz...

"Esas olarak iyi yönde" diyor...

"Ben geldiğimde daha viraneydi...

Şimdi büyümüş, serpilmiş şehir..."

Sonra işin analizine geçiyor:

Bugünkü dünyayı etkileyen en önemli faktörlerden biri de kentleşme. Gidişata göre, ileride kırsal kesim diye bir şey kalmayacak. Çin ve Hindistan'ın pek çok şehir inşa etmesi gerekiyor.

Türkiye'nin de öyle... Ama örnek almak için Amerikan şehirlerine takılıp kalmayın... Yeni dünyanın yeni ihtiyaçlarını göz önüne alın...

Arabanızın ön camını temizliyorum...

"Araba camı temizleyen çocuklar var ya...

İşte ben o çocuklara benziyorum" diyor Prof. Rosling "Arabanızın camını temizleyip, dünyayı olduğu gibi görmenizi sağlıyorum...

Prof. Rosling'in 1800'lü yıllardan günümüze uzanan verilerle yarattığı çarpıcı tabloları sergilediği www.gapminder.org ilgilileri arasında çok meşhur...

Bu sitedeki verilerde dünyadaki tüm ülkelerin durumunu görmek mümkün...

İster tek tek, ister karşılaştırmalı olarak...

Adeta "farkı fark ettirmeye" yeminli Prof. Rosling...

Ama bu ‘derin' meselelere, neşeli bir şekilde ele alıyor...

Son derece pozitif bir yaklaşımı var...

Bir o kadar da espirili bir anlatıma sahip...

Hatta "gırgır" denebilecek türden...

O gece izleyenler bana katılacaktır;

Sunumdaki performansıyla Cem

Yılmaz'a taş çıkardı...

Değişim kaçınılmaz olmadan...

"Ben" dedi Rosling "İsveç'te karım çalışırken evde oturup çocuk bakan ilk nesildenim...

Şimdi ise ‘torun izni' diye bir haktan yararlanarak işe ara veriyorum.

Oturup torunuma bakıyorum....

Anlayacağınız her şey büyük bir hızla değişiyor...

Geride kalmamak için, değişim kaçınılmaz olmadan, siz o yönde irade gösterin ve değişin..."

Türkiye, dünyanın küçültülmüş hali

PROF. ROSLİNG, Türkiye'yi bir bonzai ağacına benzetiyor... Benzetiyor benzetmesine de....

Kimi gazetelerde çıktığı şekilde arkasını önünü söylemeyince bu benzetme havada kalıyor...

Rosling'in söylediği tam olarak şu: Türkiye, dünya ortalamasını en iyi yansıtan ülke...

Her kesimden, her sosyal ve ekonomik tabakadan insan var Türkiye'de...

Bir tek en fakirler hariç...

Bu özelliğiyle Türkiye sanki dünyanın küçültülmüş modeli gibi...

Adeta bir bonzai ağacına benziyor...

Yapı Kredi Akademi

3 yaşında...

YAPI KREDİ Bankacılık Akademisi...

Kısaca YKBA...

Çayırova'da 9000 m2 alan üzerinde..

Yapı Kredi'nin, finans sektörü için lider insan kaynağını yetiştirme vizyonu çerçevesinde kuruldu...

2008 Mayıs'ında...

Eğitim kapasitesi günde 1200 kişi...

Programları dört dalda: Bankacılık...

Kişisel gelişim...

Liderlik...

Sosyal sorumluluk...

Hem Türkiye'deki üniversitelerle işbirliği yapıyor...

Hem Avrupa'nın önde gelen kuruluşlarından IMD ve Insead ile...

YKBA ödüle doymuyor...

Gerek eğitimi ile...

Gerek gelişim alanında yenilikçi

programları ile...

Gerekse binasının mimari yapısıyla...

Pek çok ödüle layık görüldü...

Hem içeriden hem dışarıdan...

Daha kurulduğu ilk yıl...

Uluslararası Kalite ve Verimlilik Merkezi'nin (IQPC) düzenlediği CUBIC Awards'da "En İyi Yeni Kurumsal Üniversite" seçildi...

Sadece geçen seneki ödülleri söylesek yeter: Eğitim ve gelişim alanında dünyanın en prestijli ödülü sayılan American Society

of Training and Development "ASTD Best 2010" ödülü... Türkiye Mimarlar Odası‘nın

"XII. Ulusal Mimarlık Odası Yapı Dalı Başarı Ödülü" Ve en prestijli mimarlık dergilerinden ArchDaily tarafından verilen "Yılın Eğitim Binası" ödülü..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar