703’te 70 ne.DİR

Şefik ERGÖNÜL
Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ sefik@utided.org

Dün gazetemizde, arkadaşımız Sercan Akıncı’nın imzasıyla ve “Üç tane kaçakçı yüzünden ihracatçının önü kesilmesin” başlığı ile yayınlanan bir haber vardı. Arkadaşımızın İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi ile görüştüğünde Sayın Tanrıverdi’nin söylediklerine atfen atılan bu başlık, aslında başka bir çok desteğin önünde yer alan çeşitli kösteğin de açıklaması oluyor. 

Mersin Gümrüklerinde, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yetkililerince bir araştırma yapılmış. Herhalde “Görülen Lüzum Üzerine” yapılmış olsa gerek. Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kullanılarak yapılan 703 işlem ve bunları takip eden ihracat işlemleri araştırılmış. Bunlardan 70 tanesinde “Taahhütlere Uyulmadığı” belirlendiği gerekçesiyle “Kapsamlı Bir Araştırma İçin” veri toplanmaya başlamış. Şimdilik tekstil, gıda ve demir-çelik sektörleri sıkı denetim altına alınmış. Araştırma sonucuna göre de DİR uygulamalarında değişikliğe gidilebileceği bilgisi verilmiş. Sıkı gözetim, tekstil ve gıda sektöründen tepki almış ancak demir-çelik sektörü ise destek vermiş. 

Çalışmayı olumlu karşıladığımızı belirtmek isterim. Bu tür “Kolaylık Sağlayıcı” amma öte yandan da “Kötüye Kullanıma Açık” işlemlerin mutlaka ve mutlaka sıkı denetim altında olmasının faydasını kimse yadsıyamaz. 
Ancak, karar mercilerinin burada bir dakika durup nefes alıp iyi düşünmeleri gerekir. Meşhur deyişi hepimiz biliriz “Pire için yorgan yakılmaz.” Sayın Tanrıverdi’nin “Kurunun yanında yaş da yanmasın” dileğine katılıyoruz. Burada tüm faturayı sadece ihracatçıya çıkarmayalım ve “Mektepler olmasa Maarifi ne güzel idare ederdim” mantığını tekrar sergilemeyelim. 

Uluslararası ticaretin geniş bir işbirliği içerisinde uygulanması gerektiğini hepimiz biliyoruz. İşin içerisinde, ihracatçı ve ithalatçı ile başlayıp, gümrükçüde biten uzun bir uygulayıcı zinciri var. Hiç kimse, bu tür “Taahhütlere Uyulmadığı” belirlenen işlerde, uygunsuz işlemleri sadece bir tarafın yapmasının mümkün olmadığını iddia edemez. 
Salt kötü niyeti bir kenara bırakırsak, laboratuvar analiz sonuçları veya kantar farklılıkları gibi ihracatçıyı mağdur edebilecek birçok unsuru göz önüne almak gerekir. Sağlığımız için yaptırdığımız kan tahlillerinde bile, yapan kurumlara göre farklı sonuçlar çıkabiliyorken, buna göre detayları daha az ince olabilecek işlerdeki farklılıkları kötüye yormamak gerekir. 

Devleti dolandırmayı düşünce edinmiş olanlar var ise onların ortaya çıkartılması için gerekenleri yaparken, işini düzgün yapanların mağdur edilmemesi gerekliliğini unutmamalıyız. “Hırsıza kilit dayanmaz” derler ya biz de öyle düşünerek tedbirimizi hırsızlara göre alalım, namuslu ihracatçıyı da engelleyerek iş yapmayalım. 

Devlet, “Benim ihracatçım namusludur, arasında sütü bozuklar çıkarsa onların canına ot tıkarım” demeli ve bunu yapmalıdır. Yoksa tüm ihracatçıya kötü bakıp tedbirlerimizi ona göre alırsak “Vay namuslu ihracatçının haline.” Zaten yetersiz sayıda ihracatçımız var, bir de ürkütücü tedbirler alınırsa devlet 2023 hedef ine kiminle yürüyecek merak ederiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
96 yılda ihracat... 29 Ekim 2019
Tahterevalliye Dikkat 15 Ekim 2019
İhracat ve Facebook 17 Eylül 2019
Promosyon mu o da ne? 10 Eylül 2019
Müşteriye Doğru Erişim 27 Ağustos 2019