90 yılda ihracat...

Şefik ERGÖNÜL
Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ sefik@utided.org

Bugün Cumhuriyet Bayramı...

Yeryüzünde ikinci bir örneğine rastlamanın zor olduğuna şahit olduğumuz, birçok ülkenin örnek aldığı, Cumhuriyet ifadesinin tüm olumsuz çabalara karşın hala özünü koruduğu Cumhuriyetimiz 90 yaşına giriyor. Cumhuriyete inanan ve bu ülkeye bağlı herkese, her kesime, her inanca, sözün özü hepimize kutlu olsun.

Bu vesile ile Cumhuriyete bir de bizim sohbet köşemizin açısından bakalım istedik.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun internet sitesindeki rakamlara baktığımızda önümüze çıkan tabloyu, 40 yıla gelmiş olan dış ticaret kariyerimin ışığında yorumlamak istiyorum. Tekil bir ifade kullanıyorum çünkü bunlar benim yorumlarım.

Yıl 1923, o yıl bile ihracat yapılmış 50 milyon küsur ve ithalatımız da 86 milyon küsur ABD doları. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 58.5 olarak görünüyor. İlerleyen yıllarda, 1933 yılındaki ihracat rakamımız 58 milyon dolar ve ithalatımız da 45 milyon dolar. İlginç bir şekilde 13 milyon dolar gibi bir dış ticaret fazlamız var. 1933 yılındaki ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 128.8 olmuş. Çok ihracat yapmışız, az ithalat yapmışız. Bunu ister genç Cumhuriyetin yaptığı sanayi yatırımları sonucu ithalatın azaltılmasına bağlayın, isterseniz kemerleri sıktılar da öyle oldu deyin. Yalnız bir şeyi mutlaka yapın, savunacağınız tezin temelleri o günkü ulusal ve küresel ekonomik koşulların bilgisini taşısın.

Gelelim 1943 yılına ve 196 milyon 734 bin ABD doları ihracat ile 155 milyon 340 bin ABD doları ithalat rakamlarına bakalım. Bu yıl, ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 126.6 olmuş. 1946 yılına geldiğimizde bu rakamlarda artışın devam ettiğini, ihracatımızın 214 milyon 580 bin, ithalatımızın 118 milyon 889 bin ABD doları olduğunu ve ihracatın ithalatı karşılama oranın da yüzde 180.5’e yükseldiğini görüyoruz.

1953 yılı ise 1947 yılında başlayan ithalatın artışı, ancak ihracatın aynı oranda artmayışı eğilimini sürdürdüğü yıllardan birisi olarak önümüze çıkıyor. İhracat 396 milyon 61 bin, ithalat 532 milyon 533 bin ve ihracatın ithalatı karşılama oranın da yüzde 74.4 olduğunu görüyoruz. Okul sıralarımızda bizlere, teneke kutusunun üzerindeki resimde, iki bayrak ve el sıkışan iki eli gördüğümüz sarı turuncu renkli peynirlerin dağıtıldığı yılları unutmamız mümkün değil. 1963 ise hemen hemen aynı tabloyu sergiliyor. İhracat 368 milyon 87 bin, ithalat 687 milyon 616 bin ABD doları ve ihracatın ithalatı karşılama oranın da yüzde 53.5 olduğunu görüyoruz. 1973 yılı farklı değil, ihracat 1 milyar 317 milyon 83 bin, ithalat 2 milyar 086 milyon 216 bin ABD doları ve ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 63.1. Sayın Demirel’in meşhur “70 sente muhtacız“ sözünün yankılandığı yıllarda, mesela 1977 yılında ihracat 1 milyar 753 milyon 26 bin, ithalat 5 milyar 796 milyon 278 bin ABD Doları ve ihracatın ithalatı karşılama oranın da yüzde 30.2 oluyor.

1983 yılı Sayın Özal’ın başlattığı ihracat hamlesinin baş gösterdiği yılların ilklerinden biri.

İhracat 5 milyar 727 milyon 834 bin, ithalat 9 milyar 235 milyon 2 bin ve ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 62 olmuş. 1993’e geldiğimizde ihracatın 15 milyar 345 milyon 67 bin, ithalatın 29 milyar 428 milyon 370 bin ve ihracatın ithalatı karşılama oranın da yüzde 52.1. 2003 yılı rakamları da şöyle: İhracat 47 milyar 252 milyon 836 bin, ithalat 69 milyar 339 milyon 692 bin ve ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 68.1. 2013 yılını daha çıkmadık. Onun için 2012 rakamlarına bakalım. İhracat 152 milyar 461 milyon 737 bin, ithalat 236 milyar 545 milyon 141 bin ve ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 64.5 olarak görünüyor.

Bu yazdıklarımı ister siyaseten ele alın, isterseniz ekonomik olarak bana fark etmez. Benim derdim, bir türlü dengeye oturtamadığımız dış ticaret açığını, ihracat yaparak nasıl kapatırız? 2023 yılına 500 milyar diyoruz, bunu kim ve nasıl yapacak? 15 yıldır iş insanlarımızla ders, seminer, panel vb. etkinliklerde birlikte oluyoruz ve anketçilerin bilgilerini değil kendi tuttuğumuz nabızların sesini dile getiriyoruz. İnsan kaynağımız, sayısal ve niteliksel olarak maalesef yeterli değil. Devlet destek veriyor da ihracatçıların eline nasıl ve ne zaman geçiyor? Miktarları yeterli mi ve en önemlisi sistem neden hızlı çalıştırılamıyor? Olumlu değişimlerin olduğunu kabul ediyoruz amma uygulamaya bakınca bu manzara pek de olumlu görünmüyor.

Bürokratların iş insanlarımız gibi düşünmesi ve onların penceresinden bakabilmesi gerekli. Düzgün ve etkin iş yapan namuslu bürokratların önü kesilmemeli. İyi çalışan kayırılmalı, dayısı olan değil. Yurtdışı teşkilatın etkinliği mutlaka artırılmalı.

Sayın Bakanımız Zafer Çağlayan “Ben kendimi Türkiye’nin baş pazarlamacısı ilan ediyorum” dediğinde, “Aramıza hoş geldiniz“ diye yazmıştım. Kendisi nezaket göstererek açtığı telefonda büyük bir heyecanla “Ülke Masaları“ projesini anlatmıştı. İnanın o zaman ondan çok daha fazla heyecanlandığımı söylemeliyim. Ancak Sayın Çağlayan’ın heyecanını karşılayacak bir sonuç göremediğimizi de belirtmek isterim. Destek başvuru dosyaları için bir yılı geçen sürelerde yapılan eksiklik bildirimlerinin, biz ihracatçılar üzerindeki olumsuz etkilerini lütfen düşünün.

İhracat bir ekip işidir. İş insanları ve bürokrasi bu ekibin birer parçasıdır.

Lütfen el ele tutuşalım, birbirimizi daha iyi anlayalım ve 2023’e doğru “çıktık açık alınla“ diyelim.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
96 yılda ihracat... 29 Ekim 2019
Tahterevalliye Dikkat 15 Ekim 2019
İhracat ve Facebook 17 Eylül 2019
Promosyon mu o da ne? 10 Eylül 2019
Müşteriye Doğru Erişim 27 Ağustos 2019