Avrupa Birliği'nde yaşananlar ve Türkiye

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Avrupa Birliği'nde (AB) son aylarda yaşananlar Türkiye'de pek algılanamadı. Hatta televizyona çıkan bazı uzmanlar, AB'de ya da Yunanistan'da yaşanan ekonomik krizden bize ne diyebildiler. Bu bana bizim kimi çevrelerin benimsediği "Türkün Türk'ten başka dostu yoktur" ilkel söyleminin farklı bir tezahürü gibi göründü. Ancak aklı selimler kendilerine bazı sorular sordular: AB'de, İtalya, Portekiz, İspanya ve Yunanistan'da neden borç krizi ortaya çıktı? Neden AB'nin kimi ülkelerinde işsizlik oranı çok yüksek?

Bu sorulara verilecek yanıtlar AB ekonomisinde ne olup bittiğini de bize anlatmış olacak. Şimdi bu yanıtlara bakalım.

AB'de; Fransa ve Almanya (aynı zamanda Euro alanı ülkeleri) krizi büyük ölçüde atlatmış durumda. Üstelik bu ülkeler borç krizine girmeden düze çıktılar. Bu ülkelerin ortak özelliği mali disiplini sağlamış ve popülist politikalardan uzak kalmış olmaları. Hiç şüphesiz Almanya'nın bir başka özelliği de, 1990'larda yapmış olduğu mesleki eğitim ve teknoloji atağı. Bu atak ülkenin krizi aşmasında görünmeyen güç oldu.

AB'de üç ülke, İtalya, Belçika ve Yunanistan borç batağına batmış ülkeler. Bu ülkelerin borçlarının Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya (GSYİH) oranları yüzde 100'e yakın ya da geçmiş durumda. Bu ülkelerde bütçe açıklarının GSYİH'ye oranı Belçika'da yüzde 6, İtalya'da yüzde 5, İspanya'da yüzde 11,4 ve Yunanistan'da yüzde 13,0 düzeyinde.

Yine bu üç ülke, İspanya ile birlikte işsizlik oranları yüksek olan ülkeler. 2009 yılı sonu itibariyle işsizlik oranı Belçika'da yüzde 12,1, İspanya'da yüzde 19,5, İtalya'da yüzde 7,8 ve Yunanistan'da ise yüzde 10,6.

AB'nin bu ülkelerdeki gelişmeler nedeni ile zora girmesinin en görünen sonucu Euro'nun ABD doları karşısında değer yitirmesi oldu. Euro dolar paritesi birdenbire 1,41'den 1,35'e geriledi. Bu durum dünyada Euro'ya olan güveni sarstı ve Euro'dan kaçış başladı. Bir kaç ay önce ABD doları yerine Euro rezerv para olsun diyenlerin yanıldıkları kısa sürede ortaya çıktı. (Bu köşeyi takip edenler Euro'nun neden rezerv para olamayacağına ilişkin yazımızı anımsıyorlardır.)

Gelinen bu nokta da AB bu krizi aşabilir mi? Yanıtımız evet. Fakat bu ancak AB ülkelerinin dayanışması ile özelliklede Almanya'nın öne çıkması ile mümkün olabilir. Almanya bu konuda özellikle Yunanistan'a ders vermek için biraz nazlanıyor ise de sonuçta Euro'yu feda etmek istemeyecek ve Yunanistan'a mali yardım yapılmasına rıza gösterecek. Ancak birlik gelişmelerden büyük zarar gördü. Kriz öncesi AB'nin ABD'ye karşı güç gösterilerinin birer balon olduğu anlaşıldı.

Türkiye bu krizden nasıl etkilendi? Türkiye toplam ihracatının yüzde 50'sini AB'ye yapıyor. 2009 yılında Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı yatırımların yüzde 76,8'i AB menşeli. Dolayısıyla AB, Türkiye'nin en önemli ekonomik paydaşı. Diğer yandan AB'de ihracatının yüzde 3,8'ini, ithalatının yüzde 3,0'ünü Türkiye ile yapıyor. Bu veriler nedeni ile AB'deki gelişmeler bizim açımızdan önemli.

Krizin Türkiye'ye ilk etkisi ihracatçıya vuracak olması. Euro'nun değer yitirmesi Türkiye'nin ihracatı Euro cinsinden olduğu için, parite nedeni ile ihracatçının eline daha az dolar geçecek. İkincisi AB'de büyümenin yavaşlaması ihracatın gelir esnekliğine bağlı olarak ihracatımızı azaltacak.

Diğer yandan AB'deki hatta Yunanistan'daki kriz derinleşir ise, Türkiye'nin borçlanma maliyeti yükselecek. Çünkü Yunanistan gibi Türkiye'de yükselen piyasalardan birisi ve gereğinde fazla kısa vadeli sermaye çekmiş bir ülke. Nitekim son bir yılda Türkiye'nin borç stokunda iç borç stokunun payı oldukça yükselmiş durumda. İçeride TL cinsinden Hazine'ye borç verenler sadece yerel bankalar ya da TC vatandaşları değil, aynı zaman da yabancı bankalar ve yurtdışından Türkiye'ye kısa vadeli risk iştahı yüksek spekülatörler, "carry trade" yapanlar da DİBS alıyor. Özellikle asker- hükümet çatışmasında İMKB endeksinin 48.000 düzeylerini görmesi bu aşırı iştahlı yatırımcıyı ürküttü.

Bu yapılanma Türkiye'de faiz oranı düşüşünü sonlandıracak. Beklentimiz yılın sonuna kadar diğer ekonomik göstergeler ve siyasi gelişmeler bugün ki düzeyini korusa bile, en iyi ihtimal ile yurtiçi faiz oranlarının 185-200 baz puan (yani %1,85-%2,0) oranında artıracak. Faiz oranı artışı ve sermaye girişinin yavaşlaması Türkiye'nin bütçe açığının finansmanını güçleştirecek, maliyetini artıracak.

Sonuç olarak yapmış olduğumuz analiz çerçevesinde AB, özellikle Yunanistan ekonomileri takip edilmeli ve nesnel değerlendirilmeler tabi tutulmalı diye düşünüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019