Talep mi borç sorunu mu?

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Bu köşe de küresel borç sorunu üzerine epeyce yazı kaleme aldım. Dünya ekonomisi krizden çıktı denildiği zaman da hala borç sorunu devam ediyor savını gündem de tutmaya çalıştım. Şimdi yeni bir durgunluk dalgasından korkuluyor. Ülke ekonomilerindeki daralma ya da talep sorunu olarak gösterilen ana nedenler olarak da şunlar sıralanıyor:

- Çin-ABD ticaret savaşı
- Yükselen-gelişmekte-olan ülkelerdeki kırılganlık
- ABD ekonomisindeki hızlı büyüme
- Gölge bankacılık
- Brexit çıkmazı
- Borç sorunu
- İran ve Kuzey Kore sorunu
- Ortadoğu çatışması

Bu nedenler -Brexit dışında- son on yıldır hep vardı. Ancak bunlar içinde günden güne ağırlığı artan borç sorunu. Dünya ekonomisinin 2008 öncesi yaşadığı yalancı baharın kaynağı finansal serbestleşmenin sağladığı borçlanma imkanı ile (her kesim için, bireyden, şirketler, hükümetlere) sağlanan tüketim ve yatırım talebindeki artış, 2008 krizi ile sona erdi. Kriz sonrası ülkelere borçlarını ödemelerini için tekrar borç verildi. Sonuçta borç yükü artmaya devam etti. Borcunu ödemek için çok borçlu ve zayıf ekonomik yapıya sahip olan ülkeler istikrar programları ilan etti, talep kısıldı. Talep olmayınca da büyüme ivmesi teklemeye başladı. Ticaret savaşının altındaki neden de aslında talep sorunu (dış talep ya da ihracat). Çin de, ABD de daha fazla ihracat yapmak yani dış talep yaratmak istiyor.

Borç yükü tüketim ve yatırım isteğini törpülüyor

Borç yükü hanehalkının tüketimi, yatırımcının yeni yatırım yapma isteğini törpülüyor. Birkaç hafta önce de yazdım. Finans sektörü vergilendirilmeden, küresel servet vergisi devreye girmeden bu borç ödenemez. Borç ödenmeyince de talep artmaz.

Kapitalizm Kilitlendi

Ekonomideki bu kilitlenme aslında kapitalizmin kilitlenmesidir. Kapitalizm piyasa kimliğini yitirdi. Rekabet ortadan kalktı. Küreslleşme eşitsizliği ve etnik-dinsel çatışmaları artırdı. Liberal demokrasiyi savunan ülkelerde bile otoriter eğilimler güç kazandı. Dünyanın en büyük ülkelerinin önemli bir kısmı soft faşizm ile yönetiliyor (Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya vb.). ABD ve İngiltere saldırgan sağcı politikacıların eline geçti.

Bu rejimlerin ortak özelliği kayırmacı-kollayıcı iktisat politikaları uygulamaları. Bu da göreli olarak normal tipli kapitalistleri yatırımdan caydırıyor. Bireylerde var olan tasarruflarını özellikle her dönemin likidite aracı olan altına yatırmak zorunda kalıyor (güvenli liman).
Sorun aslında demokrasi ve borç sorunu. Borç veren büyük finansçılar politikacılar ile işbirliği içinde, olmayacak çözümleri ülkelere dayatıyorlar. Bu da zamanla ekonomiler de kusmaya neden oluyor. Şimdilerdeki korku da yeni bir kusmanın olma olasılığının belirmesidir.

Teşekkür

Babamın vefatı nedeni ile çeşitli iletişim araçları ile bana ulaşan ya da bizzat cenazeye gelerek destek olan herkese çok teşekkür ederim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019