Bankalardan daha yüksek sermaye yeterliliği isteniyor

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Bankacılık sektöründe genel olarak yaşanılan her kriz sonrası yeni düzenlemeler geldi. Bu ifademiz Türkiye için olduğu kadar diğer ülkeler içinde geçerlidir. 1973 Petrol Krizi sonrası dünya bankacılık sistemi sermaye yeterliliği ve buna ilişkin Cook Rasyosu'nu gündemine almak zorunda kalmıştı. Bu kabul daha sonra geliştirildi, Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS - Bank for International Settlement) tarafından Basel I kuralları olarak hayata geçirildi.

Kuralların özü bankaların risk ağırlıklı aktiflerinin belli bir oranı kadar sermaye bulundurma zorunluluğu getirilmesiydi. Böylece riskin gerçekleşmesi halinde doğacak olan likidite açığı kısmen de olsa karşılanabilecekti. Bu kurallar dizgisine tüm ülkelerin uyması için de dolaylı baskı yapıldı. Örneğin uluslararası derecelendirme kuruluşları bu kurallara uyan ülkelerin notlarını daha üst noktaya çektiler.

Hiç şüphesiz bir ülkenin bankaların yüksek sermaye yeterliliğine sahip olması finansal sistem açısından doğruydu. Fakat bu kurallara özellikle sermaye kıtlığı çeken, sermaye birikimi zayıf, firmalarının öz sermayesi düşük olan ülkelerin buna uymaları hemen mümkün olmadı. Örneğin Türkiye Basel I'e ancak 1990'ların ikinci yarısından itibaren geçmeye yönelik düzenlemeler yaptı.

Uluslararası sermaye hareketlerinin montanının (hacminin) ve finansal araçların çeşitliliğin artması ile yaşanılan dalgalanmalar sonrası batan yüzlerce banka nedeni ile BIS, IMF ve gelişmiş ülkelerin baskısı nedeni ile Basel II'ye 2000'li yılların sonunda geçilmesi için ciddi çalışmalar yaptı.

Bu kurallara kimi ülkeler hemen uyum gösterdi, kimi ülkeler ise ülkelerin finansal sistemlerinin özelliği gereği Basel II'ye geçişi erteledi. ABD ve Türkiye bu ülkeler arasında yer almıştı. Basel II tam oturtulamadan 2008 krizinin gelmesi, yaklaşık iki yıl Basel kurallarını herkese unutturdu. Krizin etkisinin azalması ile bankacılık sektöründe sermaye yeterliliği tartışmaları tekrar başladı.

Tartışmaya daha doğrusu kurallara ilişkin açıklama Avrupa Birliği Merkez Bankası Başkanı Jean Claude Trichet'den geldi. Başkan yapılacak olan yeni düzenlemeler için iki önemli dönem aralığı verdi. 2013-2015 bankaların yeni kuralları uyum süreci, 2019'da ise kuralların eksik uygulanacağı tarih.

Doğrusu ne bu yapılan tartışmalar ne de getirilen kurallar bankacılık ile ilgilenenler için sürprizde değil, yeni de değil. Çünkü Basel II kuralları ile de yeni gibi sunulan ancak tanımlama farklılaştırılmasından başka bir şey olmayan, Ana Sermaye, Katkı Sermayesi gibi kavramlar önümüze getirilmişti. Bu durumda Basel III ne getiriyor? Yine sermaye yeterliliği oranı yükseltiliyor. Bu yapılırken tekrar farklı sermaye tanımlamalarına gidiliyor (çekirdek sermaye gibi).

Yaşanılan krizde bu kuralları kabul ederek bankacılık sistemlerini düzenleyen ülkelerin içine düştüğü durum göz önüne alındığında, kurallar niye konuluyor diye düşündüğünüzü sanıyorum. Bankacılık sisteminde sermaye yeterliliği çok önemli, getirilen kısıtlamalar daha başlangıçta bankacılık sistemine girişi (piyasaya girişi) engellemekte. Böylece 1990'lı yılların başında ülkemizde olduğu gibi önüne gelenin banka kurması ya da satın almasını yolu kesilmiş olmakta.

Fakat tek başına yüksek sermaye yeterliliği finansal sistemlerin sağlıklı işlemesi için yeterli değil. Çünkü risk gerçekleştiğinde kimi zaman yüzde 50'lik oran bile ne bankayı ne de sistemi kurtarabilir.

Önemli olan finansal sistemde yer alan kurumların temel bankacılık kurallarına uygun bankacılık yapmaları ve etik değerlerini korumalarıdır. Bunlar yapılmış olsa idi Türkiye 1999 ve 2001 krizinde, ABD 2008 krizinde bu kadar ağır bedel ödemezdi. Bankacılık zor bir iş değil. Karmaşıklaştıran, sistemin içinde yer alanlar. Uyulması gereken basit kural: Ödenmeyecek olan krediyi verme (plase etme)! Haftaya bu konuya devam edeceğim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019