'Beklenti' kanalının dayanılmaz cazibesi

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

"Riskler artıyor, son çeyrek sıkıntılı geçebilir, içeride konuştuğumuz başlıkların içeriği değişiyor, dış haber akışı da bizi zorluyor" derken Ağustos ayının bitişi ile birlikte TL cinsinden değerlenen varlıklarda zayıflama konusunu tartışıyoruz. Sepet kurda gelinen zirve seviyeler enflasyon görünümünde bozulmaya neden olmaya başlayınca para piyasasında geleceğe dair beklentileri ifade eden 'swap' değerlerinde de yukarı yönde gelişim gözlendi. TCMB'ye yönelik beklenti kanalının çalışması sonucunda fonlama maliyetinin gelecek 1-2 ay vadede 100-200bp aralığında artırılabileceği düşüncesi ile birlikte yerel varlıklarda da bir miktar nefes alma durumu söz konusu.

2008 krizinden bu yana merkez bankalarının kamuoyu ile geçtikleri iletişimlerde beklenti yönetimi bir adım önde yer alıyor. Söz konusu yöntemi gün geldi Fed, gün geldi ECB, gün geldi BoE tercih etti. Zaman zaman içeride TCMB'nin de önemsediği tercihler arasında ilk sıralarda yer almasını bildi. Doğru kullanıldığı takdirde çoğu zaman adım atmanın getireceği maliyeti azaltabiliyor. Hatalı kullanımında ise bedeli hem zaman kaybı hem de maliyetin artması şeklinde kendisini gösteriyor.

İçeride son birkaç günlük nefes alma durumunu doğrudan beklenti yönetimine bağlamak gerekiyor. TCMB'nin kamuoyunda oluşan beklentileri bir yana, Türkiye ve ABD arasında en üst düzeyde kurulan iletişimi ve yapılan açıklamaları da hikayeye dahil etmek gerekiyor. Önem olarak nasıl bir yeri olabilir ki demeyin. Zor coğrafyada, dünyada haritaların yeniden şekillendirildiği bir dönemde bu tip temasların iç kamuoyu yansımaları değerli oluyor. Hele ki Soçi zirvesinin ardından.

Olumsuz beklenti yönetiminden de bahsetmek gerekiyor. Ne gibi? İki ülke liderinin kurduğu temasın ardından ABD'nin Orta Doğu politikasını neredeyse tek başına yöneten Pentagon'un yaptığı açıklamalar gibi. İç varlıklardaki yansımasının tam ve doğru açıklamasını 'oluşan pozitif algıda terse dönme ihtimali' olarak tanımlamak mümkün. Başkanlık seçiminin üzerinden geçen bir yılı aşkın sürede Başkan Trump'ın müesses nizam ile giriştiği mücadelede kaybettiği zaman ve prestij önemli dış ilişkileri de zorluyor. Yapılması gereken atamaların henüz gerçekleştirilmemiş olması, politikasızlığın içerisinde politika belirleme çabası olarak dışa vuruyor. Bunun doğal sonucu da muhatap olarak hangi tarafın alınması gerektiği sorusu oluyor.

Konu Türkiye-ABD ilişkilerine has mıdır? Tabi ki değil. Yakın vadede geriye dönük Kuzey Kore başlıklarını biraz irdelemek anlamak için yeterlidir.

Konunun neti/özeti ne olsa gerek? Merkez Bankası ve para politikasına yönelik beklentilerin çalışması, dış olumlu koşulların da desteklemesi ile sizin ülke varlıklarınıza olumlu yansıma gösterme potansiyeli taşıyor. Pazartesi günü gözlemlediğimiz işlem ortamı bunun en basit örneğidir. Güney Afrika'nın emsal varlık grubu olarak olumlu ayrışması, içerideki beklenti kanalının çalışması ile birlikte hem faizin hem kurun gerilemesine zemin hazırladı.

Beklenti kanalına yönelik beklentilerin sapmadığı günler dileğiyle.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019