Beklenti yönetimi

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Yerel varlıklarda satış baskısı geride bıraktığımız hafta içerisinde de devam etti. Kur ve faiz yükselirken, eş zamanlı olarak hisse senetleri de değer kaybetti. Hangisinin diğerlerini tetikleyip tetiklemediği mevzusu artık bugünün konusu değil. Hikayenin başlangıcında tartışılması daha sağlıklıydı. Esas değişim gösteren başlık ise, gelişmekte olan ülkelere yönelik algının sendelemeden bozulma safhasına doğru geçişi.

Araştırma raporlarını, dış basını, önemli ekonomi sitelerini incelediğinizde gelişmekte olan ülkelere yönelik yatırımcı algısının bozulmakta olduğunu gösterir değerlendirmelerle karşılaşıyorsunuz. Çıkış noktası olarak Arjantin kaynaklı başlıklar dikkat çekiyor. Sekiz gün içerisinde politika faizinin yüzde 27’den yüzde 40’a yükseltilmesi ve ülke yönetiminin IMF ile görüşmelere başlaması satış dalgasının artmasına zemin hazırladı. Bir süredir varlıklarındaki zayıflama dikkat çeken Türkiye’ye ait başlıklar da bu kapsamda bozulan algı ile birlikte değerlendirilebilir. Öte yandan, rublenin, Hint rupisinin, Doğu Avrupa para birimlerinin Amerikan doları karşısındaki negatif performansları da göz ardı edilmesin.

Böylesi bir süreçte rüzgarın değiştiğini gösterir önemli donelerden birisi de gelişmekte olan ülke bono-tahvil fonlarından uzun bir aradan bu yana üç hafta üst üste para çıkışının yaşanması. Amerikan ekonomisine dair beklentilerin Fed odaklı yaklaşımdan ziyade, 2016-2017 döneminde göz ardı edilen başlıkları öne çıkarması algının bozulmasında kritik konumda bulunuyor. Şimdilerde ABD için; yataylaşan getiri eğrisini, toparlanan enflasyon ve enflasyon beklentilerini, ekonomiye dair gelişmeleri konuşur olduk. Algı yaklaşımı bu cephede de değişmekte.

TL varlıkların zayıfladığı haftada kritik gün olarak 9 Mayıs tarihi öne çıktı. TCMB’nin bir süredir piyasa nezdinde beklenen adımları atmaya başlaması –ROM güncellemesi ve ihale miktarlarını artırması- ve Ankara’da gerçekleştirilen Ekonomi Değerlendirme Toplantısı’nın ardından beklenti yönetiminde farklılaşma ve kısmen düzelme gözlendi. Yatırımcılar, yabancı para birimleri karşısında TL’yi açığa satarken geleceğe yönelik “maliyet artışı olabilir” düşüncesini bir adım öne alırken, söz konusu düşünceye paralel uzun vadeli faizlerde de “riskin azalacağı kanaatiyle” düşüş gözlendi. Hisse senetlerinde ise değerlenme belirdi. Henüz somut bir adım atılmamış olması her üç kalemde de iyimserliğin belirli düzeylerde sınırlı kalmasına neden olurken, beklenti açısından zaman aralığının da çok uzun süreli olmayabileceği göz ardı edilmemeli.

ABD’de açıklanan enflasyon verilerinin ardından Amerikan dolarının değerlenmesi bir süreliğine hız kesti. Bu durum bizim ve diğer emsallerimizin lehine. Keza faiz hareketi de dışarıda sakinlemiş durumda. Bu noktada beklenti yönetimine dair atılması muhtemel adımları hızlandırmakta fayda olabilir ki yerel varlıklarda tahribatın boyutu artmasın.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019