Belirsizlik, risk ve dolar

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Son haftaların en önemli gelişmesi nedir diye sorarsanız doların yaygın ve güçlü biçimde değer kaybetmesidir derim. Türkiye ekonomisinde en önemli gelişme ne oldu diye sorgularsanız dolardaki gelişmeye paralel olarak Türk Lirasının değer kazanmasıdır diye yanıtlarım. 

Gerçekten de Mayıs ayının ilk yarısında ABD Doları hemen tüm paralara karşı değer kaybetti. Doların değer kaybı hacimli ve yaygın oldu. Dolar endeksinin nisan ayı ortasındaki 99.0 seviyesinden mayıs ortasında 93.3 düzeyine gerilemesi değer kaybının boyutunu ve yaygınlık derecesini gösteriyor. Doların değer kaybettiği süreçte Türk Lirası da değerlendi. Nisan başında 2.55 TL olan dolar kuru ayın sonuna doğru 2.73’e yükseldi ve bundan sonra hızla düşmeye başladı. Bu haftanın açılışında kur 2.58 düzeyindeydi. Bu süreç, eğer korunabilirse, Türkiye ekonomisinde reel ve finansal sonuçlar üretmeye aday bir gelişme. Dolayısıyla, doların değer kaybetmesi, Türk Lirası’nın değerlenmesi devam eder mi sorusu günümüzün en önemli soruları. 

Konunun yoğun biçimde tartışıldığının farkındasınız sanırım. Bir sürecin devamı süreci başlatan nedenlere bağlıdır diye düşünüyorum. Eğer söz konusu nedenler yeterince güçlüyse bunların yol açtığı süreçler de sürdürülebilir olacaktır kuşkusuz. Son dönemde ortaya çıkan beklenti sapmaları ve risk algısı değişmelerinin döviz kurlarındaki değişmeleri etkileyen nedenleri oluşturduğu gibi bir düşüncem var. Döviz kurlarındaki son hareketlerin beklentilerin değişmesinden kaynaklandığı bunun da risk algısını değiştirerek yeni fiyatlamaların yolunu açtığı kanısındayım. 

Son dönemde dünyada ve Türkiye’de beklenti üreten, risk algısını etkileyen üç temel olgu olduğunu düşünüyorum. Bunlardan birisi ABD Merkez Bankası’nın (FED) küresel likiditeyi daraltma niyetidir. FED bu niyetini açıklamış, bu yönde adımlar da atmıştır ama likidite daraltmasının başlama tarihi hala belirsizdir. Bu belirsizlik risk algısını etkilemektedir. Belirsizlik ve risk üreten ikinci olgu ABD ekonomisiyle ilgili gelişmelerdir. 2014 yılında ABD ekonomisinde büyüme hızlanmış ve ABD küresel büyümenin ana motoru kimliğini kazanmıştır. Bu süreçte doların hızla değer kazandığını biliyoruz. Ancak şimdilerde bu hikayenin değişmesi olasılığı var. Yılbaşından bu yana ABD ekonomisi ile ilgili verilerde bozulma var. Büyüme konusundaki gelişmeler kaygı uyandırıcı nitelikte. 2015’in birinci çeyreğine ilişkin veriler ABD ekonomisinin yavaşladığını gösteriyor. Nisan ayı verileri bu eğilimin sürdüğü izlenimini veriyor. Dünya ekonomisinin çalışan tek motorunun da teklemeye başladığı izlenimi yaratan bu gelişmeler önemli risk unsurları olarak algılanıyor ve dolar buna göre fiyatlanıyor. 

Türkiye’de yapılacak olan genel seçimler belirsizlik ve risk odağı olan üçüncü noktayı oluşturuyor. Seçimlerde siyasi iktidarın konumunun değişebileceği beklentisi üreten söylem ve değerlendirmelerin belirsizliği koyulaştırdığı, risk algısını bozduğu ve Türk Lirası’ndan kaçışı beslediği biliniyor. Kamuoyu yoklamaları seçim yaklaştıkça bu sürecin durakladığını, beklenti ve risk algılarının daha netleştiğini gösteriyor. Doların değer kaybıyla bir araya gelen bu sürecin TL’den kaçışı ters yöne çevirdiği ve liranın değerlenmesine katkı yaptığı anlaşılıyor. 

Kurlardaki değişmelerin sürmesi ya da korunması bu gelişmelerin ne yöne devineceğine bağlı olacaktır. Yılın ikinci yarısında söz konusu nedenlerin ortadan kalkacağını ya da etkilerini azaltacağını buna bağlı olarak da kurlardaki değişmelerin yön değiştirebileceğini düşünüyorum. FED’in likidite daraltmaya başlamasının dördüncü çeyreğe hatta ötesine kayacağı beklentisi güçleniyor. Bu aşamada FED’in döviz kurları üzerindeki etkisinin sınırlı olacağı anlamına geliyor bu. Öte yandan, ABD’de büyümdeki yavaşlamanın mevsimlik gelişmeler vb. gibi arızi nedenlerden kaynaklandığı ve bunların yılın ikinci yarısında etkilerini kaybedecekleri düşünülüyor. Bu da önümüzdeki dönemde büyüme motorunun durması gibi bir olasılığın düşük olduğu anlamına geliyor. Nihayet, Türkiye’de seçim bağlamında söz konusu olan belirsizlik ve risk algısı seçim sonrasında etkisini kaybedecek ve döviz kurunun belirlenmesinde alışılmış arz-talep dinamikleri etkili olacaktır. Makroekonomik veriler bu sürecin Türk Lirasının değer kazanmasını desteklemeyeceği yönündedir. 

Kısacası, dışarıda doların değer kaybetmesini, içeride Türk Lirası’nın değer kazanmasını uyaran nedenler sürdürülebilir değildir. Dolayısıyla ulusal paralardaki değer değişmeleri de sürdürülebilir olmayacaktır.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018