BIS, faiz ve biz

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

BIS (Bank for International Settlements) merkez bankalarının bankası olarak tanınır. Bu anlamda para ve onun etrafında oluşan değişkenler hakkında belli bir otorite ile konuşabileceği düşünülür. Krizler bu tür otoriteler için öne çıkma fırsatıdır. Kendi görüşlerini yüksek sesle söylerler. Bir anlamda para politikasına yön verme niyeti taşıyan bu söylemler önemli yankılanmalar yaratır.

Merkezi Basel’de (İsviçre) olan BIS temelde bir Avrupa kurumudur. Bu niteliği ile Avrupa bankacılığının düşünce sistematiğine daha yakındır. Dolayısıyla, BIS’i muhafazakar bankacılık anlayışının önemli bir temsilcisi olarak algılamak yanlış olmaz. Banka risklerinin tanımlanması ve kontrol altına alınması bağlamında yaptığı çalışmalar ve oluşturduğu kurallar uluslararası bankacılık sisteminin kutsal metinleri sayılır. Basel I ile başlayıp üçe kadar uzanan düzenlemeleri hem zor yutulup, hazmedilen kurallar içerir hem de sektörün istikrarı ve güvenliği için vazgeçilmez düzenlemeler olarak algılanır. 

Bankacılık ilginç bir sektördür. Bankalar iyi görüntü verirken az sayıda bankanın, çoğu kez kural ihlali nedeniyle, yoldan çıkması bir anda tüm sistemin sallanmasına yol açar. Bu nedenle bankacılık kurallama (regülasyon) ihtiyacının en yüksek olduğu sektörlerden birisidir. Kurallama doğası gereği biraz daha muhafazakar yanda olunmasını gerektirir. Dolayısıyla, sistemin tepe noktasında yer alan BIS’in muhafazakar bir karaktere sahip olması anlaşılabilir bir şeydir. 

Ama BIS’in kimi zaman bunu abarttığı, bu nedenle hata yaptığı da söylenir. Örneğin, küresel kriz süresince BIS faizlerin yüksek tutulmasını, yani para politikalarının sıkı olması gerektiğini savundu. Bu, ulusal ekonomilerin ağır talep (harcama) kayıplarıyla dibe vurduğu, dünya ekonomisinin adeta durduğu koşullarda sıkı parayüksek faiz savunan bir politikaya yandaş olmak anlamına geliyordu. 

Para politikası tercihi çok eleştirildi ama BIS bu görüşünden vazgeçmedi. Hemen her imkanı faizin yüksek olması gerektiğini savunarak değerlendirdi. Daha da ilginci, faizin yüksek olması gerektiğini savunan BIS her defasında bunun için farklı bir neden koydu ortaya. Örneğin, başlangıçta sadece enflasyonun hızlanma tehdidine karşı yüksek faiz önerdi. Yoğun talep zafiyeti olan bir ortamda enfl asyonun kıpırdaması dahi mümkün değildi. Nitekim öyle de oldu. Geldiğimiz noktada , özellikle Avrupa’da, düşük enflasyon- durgunluk eğiliminin temel bir risk unsuruna dönüştüğü malum. BIS buna rağmen yüksek faiz önermesinde ısrar ediyor. Ama yüksek faiz isteğine neden olarak ileri sürdüğü olguyu değiştirdi. Enfl asyon argümanını geri çekerken bu defa finansal istikrar ihtiyacı nedeniyle faizlerin yükseltilmesini talep etti. Bir başka çıkışında ise düşük faizin yatırımcıları aşırı risk almaya özendirdiği, bu nedenle faizlerin yükseltilmesi gerektiğini savundu. 

Bugün itibariyle BIS’in hâlâ aynı görüşü savunduğu görülüyor. Geçenlerde yayınlanan son raporunda BIS hala üye ülkelerin faizleri ısrarla düşük tuttuğundan şikayet ediyor. Raporda yer alan bir analizde Merkez Bankalarının sürdürmekte inat ettikleri düşük faizin, yani gevşek para politikasının, varlık balonları yaratma riski ürettiğine işaret ediliyor. Bu tabii başta ABD olmak üzere daha çok gelişmekte olan ülke Merkez Bankalarına yönelik bir eleştiri içeriyor. Bizim türümüzdeki ülkeleri de kapsayan bir başka analizde ise gelişmiş ülkelerde faizin düşük tutulmasının gelişmekte olan ülke faizlerini görece yüksek hale getirdiği ve bunun da söz konusu ülkelerde sermaye girişlerini kışkırtıp makro ekonomik dengesizlikler ürettiği savunuluyor. 

BIS’in faiz ağırlıklı analizlerinin bizde faiz gerginliğinin tepe yaptığı bir zaman dilimine rastlaması ilginç oldu. BIS’in, biz de dahil pek çok ülkeye dönük, faizleri yükseltin tavsiyesinin siyasi iktidarın savunduğu düşük faiz tezine bütünüyle ters olduğu açık. 

Dahası, henüz tam anlamıyla bir büyüme rayına oturamamış bir ekonomide faizin yükseltilmesi önerisi bir çoğumuza ters gelecek bir tez. Buna rağmen gözlemcilerin çoğunun BIS tezine sempatik bakan yorumlar yaptığı dikkatimi çekti. Faizlerin düşürülmesi gerektiğini savunanlara ”bakın BIS tersini söylüyor” gibisinden bir cevap vermeye benziyor bu durum. BIS’in hiç vazgeçmediği yüksek faiz tezinin somut gelişmeler tarafından doğrulanmadığı malum. BIS de böyle söylüyor derken, temel tezi zafiyete uğratmak olasılığı da var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018