Bütün zenginliğimiz kafamızın içinde

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

Doğrusu ben kendi adıma memnunum…

Türkiye'nin bu yola girmesi lazımdı…

Neden mi bahsediyorum?

Tabii ki, dünkü manşetimizden…

Daha doğrusu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün'ün açıklamalarından…

Bakan Ergün'e göre, Türkiye'nin odaklanması gereken şey belli:

Bilimi sanayi çarklarından geçirmek…

Teknolojiye, teknolojik ürüne dönüştürmek…

Ve Türkiye'nin rekabet gücünü, üstünlüğünü ve zenginliğini buruda yakalamaya çalışmak…

Bakanlığın ismi de sırf bu odaklanma için değiştirildi…

Bu ikilinin endüstrimizde kendilerine daha fazla yer bulabilmesi için…

En iyisi baştan anlatayım…

Geçen Perşembe günü Nihat Ergün'ü ziyarete gittik…

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği - Türkiye Medya ve İletişim Meclisi olarak…

TOBB - MİM, Türkiye'nin önde gelen yayın gruplarının, gazetelerin, televizyonların, radyoların, internet sitelerinin yanı sıra…

Halkla ilişkiler sektörünün…

Reklam verenlerin…

Kamu kuruluşları da dahil olmak üzere medya ve iletişimle ilgili kurumların buluştuğu bir platform…

Meclis üyelerimiz sektörün önemli konularını bakana aktardı…

Daha önemlisi Bakan Ergün'ün anlattıklarıydı…

"Herkes Türkiye'nin geleceğine daha çok odaklanmalı" dedi…

Ve Türkiye'nin geleceğine odaklanmada medyanın rolünün gerçekten önemli olduğunu vurguladı.

"Evvela neyle rekabet edemeyeceğimizi bulmamız lazım" diyor Ergün…

Ucuz işgücü…

Ucuz hammadde…

Ucuz enerji…

Türkiye'nin bu alanda rekabet etme şansı yok…

Detaylarıyla, ucuz emekte Çin'le, Hindistan'la, Bangladeş'le neden rekabet edemeyeceğimizi anlattı bakan Ergün…

Hammadde de durum parlak değil…

Altımızdaki kaynaklarla 'zenginlik' görünmüyor…

Sondaj yapıyoruz, Karadeniz'in derinliklerinde…

Örneğin Akçakoca açıklarında doğalgaz bulduk…

Belki Samsun açıklarında hem doğalgaz hem petrol bulacağız…

Ama bizi zengin etmez…

İhtiyacın ancak bir bölümünü karşılar, o kadar…

Enerjide durum aynı…

Yaklaşık yüzde 50'sini doğalgazdan sağlıyoruz…

Ve hepimizin bildiği gibi Rusya gibi doğalgaz ya da Suudi Arabistan gibi petrol zengini bir ülke değiliz…

Yerin altı zayıfsa rekabet üstünlüğünü nerede arayacağız?

Yerin üstünde…

İnsan potansiyelimizde…

"Bize rekabet üstünlüğü sağlayacak en temel şey toplumun kendisi" diyor Bakan…

"Coğrafya, tarih bunların sağladığı avantajlar var kuşkusuz…

Ama en büyük fırsat genç nüfusumuzda…

Bu tür fırsatlar her dönemde olmaz…

Her ülkede de olmaz…"

Türkiye'de ortalama yaş 29.

Nüfusun yüzde 60'ı 30 yaş altında…

Ergün'e göre, asıl 'maden' burada…

Buraya dokunmak önemli…

Dokunmak ve ortaya çıkarmak…

Ve de bunun için gerekli mekanizmaları üretmek…

Buna zorunluyuz…

Çünkü başka şansımız yok…

Bütün zenginliğimiz kendi insanımızda…

Kafamızın içinde…

Sırtımızı yaslayabileceğimiz, güvenebileceğimiz tek şey o…

Bakan Ergün net:

Zenginliği gençlerimizde, onların parlak zekasında aramamız lazım…

Önümüzdeki dönem bileğimizin gücüyle zengin olmak hayal…

Zaten bilek gücü adamı zengin etmiyor…

Aklımızın gücüyle zengin olmanın yolunu bulmak zorundayız…

Bu genç nüfus potansiyelini eğer iyi eğitebilirsek…

Onlara iyi bir altyapı hazırlayabilirsek…

Türkiye, 21. Yüzyılın en güçlü ülkelerinden biri olur…

Aslında sorun nüfus değil…

Yaşlı nüfus…

Batı, genç ve üretken nüfusun azalması nedeniyle daha büyük sorunlar yaşayacak…

Dinamizmden yoksunluk… 

Riskten kaçış…

Yorulmuş, zahmet çekmek istemeyen…

Çalışma temposu yavaşlamış, dolayısıyla gelişmesi de yavaşlamış bir yapı… 

Bakan Ergün'ü destekleyecek bir iki veri de ben söyleyeyim:

Türkiye'de 29 olan ortalama yaş; Almanya'da  44…

Hatta tam söyleyeyim 44.9…

Japonya'da 44.8…

İtalya'nın medyan yaşı 43…

İspanya ve İngiltere'ninki 40…

Dünyanın bugüne kadar lokomotifliğini yapan ancak şimdilerde yaşlanan Batı karşısında, genç nüfusu ile Türkiye'nin avantajlı hale geldiği ortada…

Bunları duyup, okudukça gerçekten seviniyorum…

Aynen, Bakan Ergün'ün açıkladığı kamu alımlarının gücünün yeni sanayiler oluşturmaya yönlendirilmesi gibi…

İnanıyorum ki, Türkiye doğru yolu bulacak…

Bir ülkenin iç dinamiklerinin temel kaynağı o ülkenin insan zenginliğidir…

Türkiye kendi iç dinamiklerini harekete geçirecek yolu mutlaka bulmalı…

Ve tam da bugün…

Gözlerimizin fırsatları daha belirgin seçtiği bir ortamda doğru yolda olmamız çok önemli…

Çünkü o yolda almamız gereken çok mesafe var…

'Çok mesafeden' kastım şu:

Dünyayı önümüzdeki dönemde GERN sürükleyecek…

Yani;

Genetik…

Enformasyon teknolojileri…

Robotik…

Nano teknoloji…

En çok parayı bu sektörlerde faaliyet gösterenler kazanacak…

Uzmanlar bu konuda adeta söz birliği etmiş gibi…

Ama gelin görün ki, Türkiye'nin adı maalesef bu sektörlerin hiçbirinde yok…

Robotik alanına bakalım…

Rakamları Dış Haberler Şefimiz Evrim Küçük getirdi…

World Robotics 2010 raporuna göre, 1960'dan bu yana tüm dünyada sanayide çalışan robot sayısı 2 milyon 230 bin adet…

Bugün ise dünyada operasyonda olan endüstriyel robot sayısı 1 milyon 27 bin…

Asya'da 504 bin 600 robot var…

Bu rakama Avustralya ve Yeni Zelanda dahil…

Avrupa'da 344 bin 400…

Kuzey ve Güney Amerika'da toplam 174 bin 600…

Afrika'da 2.300…

Sanayinde en çok robot kullanan ülke Japonya…

Bu ülkede 315 bin 900 robot hizmet veriyor…

ABD'de 167 bin 800…

Almanya'da 144 bin 200…

Güney Kore'nin 87 bin 400 robotu var…

İtalya, 60 bin 800…

Çin'de 45 bin 800, Hindistan'da ise 4 bin 700 robot var…

Türkiye'de ise 2 bin 500 robot işçi çalışıyor…

Sektörün kimi temsilcilerine göre ise robot olarak nitelenebilecek cihaz sayısı bini aşmıyor…

Tablo hoş değil…

Türkiye'nin nüfusu 74 milyona dayandı…

7 milyarı aşan dünya nüfusu içerisindeki payımız yüzde 1 civarında…

Türkiye'nin ekonomik büyüklüğü de dünyanın yaklaşık yüzde 1'i…

2010 yılında gayri safi milli hasılamız (GSMH) 735 milyar dolar oldu…

Dünya ekonomisinin büyüklüğü de 70 trilyon dolara yaklaşıyor…

Bu hesapla, eğer bin rakamını kabul edersek, robotik alanında dünyanın binde biri düzeyindeyiz…

2500'ü doğru kabul edersek binde 2.5…

Genç nüfus meselesine gelince…

Sayın Bakan'a katılıyorum…

Ünlü sosyolog Aguste Comte da…

1857'de 59 yaşında öldüğünde, "Demografi bir ülkenin kaderidir" sözü çoktan ünlü olmuştu…

29 yaş ortalaması ile Avrupa'dan bir hayli genç nüfusuyla Türkiye'nin önünde gerçekten bir fırsat penceresi var…

Ama dünyanın ortalama yaşı da 28.4…

Yani o fırsat penceresi pek çok başka ülke için de açık…

Önümüze çıkan şansı iyi kullanmak zorundayız…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar