Büyüme için enflasyona razılar

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

İktisadi büyümeyi sadece milli gelirdeki ya da kişi başına milli gelirdeki artış olarak görmemek gerekir. Büyüme aynı zamanda istihdam artışı, işsizliğin azalması demek. Yani büyüme iktisadi sonuçlar yaratmanın yanında sosyal sonuçlarda yaratan bir makro ekonomik büyüklük. Hafızası zayıf olmayan bireyler ve toplumlar, 1929 krizinde büyüme oranındaki düşüşün yarattığı iktisadi ve sosyal sonuçları hâlâ anımsıyorlar. Bu gurup ülkeler içinde özellikle ABD, 1929 krizinin neden olduğu durgunluğun acısını uzun süre (yaklaşık 5 yıl) çektiği için 2008 krizini en hızlı anlayan ülkelerin başında geliyor.

2008 krizine karşı ABD yönetiminin her halde yaptığı en doğru eylem, 1929 krizinin aksine likiditeyi (para arzını) kısmak yerine tam aksine piyasaları adeta paraya boğmak oldu. Buna Avrupa Merkez Bankası ile Japonya Merkez Bankası da eşlik edince faizler tepe taklak oldu. Buna birde hükümetlerin ekonomiyi harekete geçirmek için kamu harcamaları artırmaları da eklenince 2009'un ilk yarısından itibaren enflasyon oranı yükselmeye başladı. Ancak bu yapıdan kimse şikayetçi olmadı, tam aksine biz bunu istiyoruz demeye getirdiler.

Gelinen noktanın daha da ilginci, yıllarca gelişmekte olan ülkelere uluslararası finans kuruluşları aracılığıyla (IMF, Dünya Bankası) finansal serbestleşmeyi ve pozitif reel faiz oranına geçmeleri için her türlü baskıyı yapan gelişmiş olan ülkelerin bir çoğunda faiz oranlarının negatif olmasıdır. Bu ülkelerin önde gelenleri içinde yer alan ABD'de 3 ay vadeli faiz oranı yüzde 0.29 iken enflasyon oranı yüzde 2.0, İngiltere'de faiz oranı yüzde 0.75 iken enflasyon oranı yüzde 3.4, Euro Alanı'nda faiz oranı yüzde 0.4 iken enflasyon oranı yüzde 1.4'e kadar yükselmiş durumda.

Negatif faiz, tasarruf yapmayın harcayın ya da tasarrufunuzu tasarruf açığı olan (cari açığı olan) fakat pozitif faiz oranına sahip olan ülkelere aktarın demek. Bu yapılanmanın altında yatan temel etken bu ülkelerin ekonomilerini harekete geçirmek yani büyüme oranının artmasını istemeleridir. Gelişmiş ülkeler ekonominin yeniden büyüme trendine girmesi için şu anda enflasyon oranının artmasına razı gelmekteler. ABD Başkanı Obama bunu bu kadar açık olmasa da birkaç defa ifade etti. Hatta Başkan Obama daha da ileri gitti, büyümek için bütçe açıklarına ve yüksek kamu borçlanmasına bile razı gelinmesi gerektiğini belirtti.

Gelişmiş ülkelerin izlediği bu politikaya karşın, hâlâ enflasyon korkusunu üzerinde atamadığı için diğer ülkelere göre yüksek faiz oranlarını koruyan ülkeler, kriz öncesi büyüme oranlarına dönemediler. Üstelik yüksek faiz oranını devam ettirdiler. Tasarruf oranlarını artırmadıkları (artıramadıkları) için de, büyümelerini ancak cari açık ile finanse edebildiler.

Bu yapılanma aslında bir ironi. Ancak bazı ülkelerin ekonomilerinde yapmaları gereken yapısal reformlardan (dış ticarette, sanayi sektöründe) kaçındıkları sürece, bu yapılanma gidebildiği yere kadar gidecekmiş gibi duruyor. Yapmış olduğumuz bu analizden sanırım siz de Türkiye'nin yerinin tespit etmiş durumdasınız.

Koyduğunuz teşhis nedir? Bana göre bu yapılanma uzun süre sürdürülemez.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019