Cumhuriyet’in 100. yılında daha da büyümesi beklenen turizm ve handikapları

Nazlı SARP
Nazlı SARP nazli.sarp@dunya.com

2022 yılında Türkiye, en favori destinasyonlar arasına 51 milyonu aşkın ziyaretçi sayısı ile girerek Fransa ve İspanya’nın ardından üçüncü oldu. UNWTO verilerinden hareketle 2019 yılına göre yüzde 40 gelir artışıyla lider ülke konumuna yükseldi. 22 milyar dolarlık gelir artışı ile turizm sektörünün bu başarısı, içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar ve yüksek cari açığımız düşünüldüğünde o denli önemliydi ki cari açığın belli bir sınırın altında kalmasına katkı sağlayarak, çıtayı daha da yükseltmemize neden oldu.

60 milyon hedefi zor değil

Cumhuriyet’imizin 100. yılına girecek olduğumuz bu yıl ise 60 milyon ziyaretçi hedefimiz var. Üstelik pandemi sürecindeki hızla toparlanma düşünüldüğünde bu hiç de zor bir hedef gibi gözükmüyor. Buraya kadar oldukça güzel bir resim çizmiş oldum ancak sektörün temel göstergelerinden olan kişi başı harcama ve gecelik kişi başı harcama tutarlarına bakıldığında Avrupa’nın oldukça gerisindeyiz.

2010 yılından itibaren TCMB verilerinden hareketle ortalamalara bakıldığında kişi başı harcamada 697 dolar seviyesindeyiz, Avrupa genelinde bu ortalama UNWTO verilerine göre 1391 dolar seviyelerindedir. Geçen yıla göre bakıldığında ise kişi başı ortalama harcamanın bir önceki yıldaki 1028 dolar seviyesinden 901 dolara gerilediği dikkatimizi çekiyor. Bu durumun oluşmasındaki başlıca etmenlere bakılacak olursa;

Sezon turizmi yatırımları hızlandırdı

Ülkemizde yaygın olarak sezon turizmine yönelik faaliyetler ön sıradadır ve kişi başı turizm gelirlerinin düşük olmasının en önemli sebeplerinden birisi de gelir düzeyi düşük olan ülkelerden gelen turist ziyaretleridir.

Harcama türlerinin ağırlıklı olarak her şey dahil paket turlardan oluştuğu ve bunların önceden toplu biçimde çok düşük ücretlerle satışının yapıldığı görülmektedir. Özellikle all inclusive turlar, ziyaretçilerin harcama yapmalarını engelleyici bir unsur olarak kabul edilebilir. Diğer taraftan sezon turizmi Türkiye’de son on yılda otel ve tesis yatırımlarının da hızlanmasını beraberinde getirmiş, özellikle kıyı şeridinde çok hızlı bir betonlaşmayla doğal alanlar risk altına girmiştir.

Dolayısıyla düşük gelir modundan çıkarak sezon turizmi yerine dört mevsim uygulanabilen; ekoturizm, kongre ve sağlık turizmi gibi alanlara yönelerek, bu bağlamdaki yatırımların teşvik edilmesi sürdürülebilir ve nitelikli bir sektörün de ortaya çıkmasını beraberinde getirecektir.

Rekabetçi kur turizm açısından geçerli

Turizm sektörünün girdi maliyeti sorunları sanayici ihracatçı kesimle benzerlik göstermekle beraber tesislerdeki konaklama vergisi ve hasıla üzerinden tahsil edilen katkı payı (TGA) artışlarının zorlayıcı olduğu ayrıca dile getirilmektedir.

Son aylarda ihracatçı için sıklıkla dile getirilen rekabetçi kur ihtiyacı turizm açısından da geçerlidir. Yapılan bilimsel çalışmalarda düşük dolar kurunun ülkemize gelen turistlerin daha fazla ve pahalı mal satın alması sonucunu doğurmakla beraber, ziyaretçi sayıları ve dolayısıyla yaratılan turizm geliri üzerinde bir etkisi olmamaktadır. Yani dolar kuru ile turizm geliri arasındaki ilişki tek yönlü ve zayıftır.

Buna karşılık salgın hastalıklar ve terör eylemi gibi halk arasında korku ve panik yaratan ekonomi dışı faktörlerin turizmi en çok etkileyen parametreler olduğu görülmektedir. Bu bakımdan geçtiğimiz hafta konsoloslukların birer birer Türkiye için uyarı yapmaları ve bazılarının kapanması dikkat çekiciydi. Konuyla ilgili ülkeler arasında herhangi bir istihbarat paylaşımının olmadığının da açıklanması çoğumuzun moralini bozdu.

Çıkan haber yorumları çok çeşitli olmakla beraber eski istihbaratçı- akademisyen Ali Burak Darıcılı, Twitter’da “Bazı ülkelerin konsolosluklarını kapatmasının nedeni bence DAEŞ kaynaklı bir eylem emaresidir. Türkiye’de değil ama Avrupa’da eylem bekliyorum” paylaşımını yapmıştır.

Özetle ülkemizin turizm sektörünün cari dengemize ilaç, kalkınmamıza ise önemli ölçüde destek olduğunun önemi doğrultusunda sürdürülebilir ve katma değerli olmasının da yolunun açılarak buna uygun güven ve istikrar ortamının tesis edilmesi öncelenmelidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Kur, faiz, enflasyon 25 Mart 2024