Darbe teşebbüsünde devletin rolü

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA nevzatsaygilioglu@atilim.edu.tr

15 Temmuz 2016 Cuma akşamı yaşanan darbe teşebbüsü gündemdeki yerini ağırlıklı olarak koruyor ve uzun bir süre de korumaya devam edeceğe benziyor. Yapılanları günümüz medya çağında ve sosyal medya gerçeğinde izliyoruz. Darbe teşebbüsü sonrasında hemen OHAL ilan edildi. Şimdi;

- Kovuşturma, soruşturma,

- Sorgulama, yargılama,

- Ayıklama, temizleme,

yapılıyor. Silahlı kuvvetler, Anayasa Mahkemesi dahil tüm yargı yerleri ve yargıçlar, emniyet güçleri, eğitim kurumları ve eğitmen kadroları, merkez ve taşradaki sivil bürokrasi, sivil toplum kuruluşları bu kapsamda yoğun ve hızlı bir şekilde değerlendiriliyor. Bu fırtınanın uzun bir süre devam edeceği anlaşılıyor. 

Biz konuya sonuçları itibariyle değil de nedenleri itibariyle bakmak istiyoruz. Bu darbe girişiminin temelinde yatan bir yığın neden var. Bu nedenlerden ortak olanlar var, farklı olanlar var. Bu farklılık, konuya bakış açısına ve bakan kimseye göre değişebiliyor. Bize göre bu nedenlerden birisi ve belki de önemlisi “devlet yapısı” idi. Devlet yapısı ile ilgili eksiklikler veya aksaklıklar görülmedi, görülemedi. Gerekli reformlar yapılmadı, yapılamadı. 

14 yıla yakın zamandan beri Türkiye’nin en uzun iktidar döneminin sahibi Ak Parti hükümetleri çok şey yaptı, bir takım şeyleri belki yanlış yaptı. Ama iki şeyi tam olarak yapmadı veya yapamadı. Bunlar;

- Hukuk reformu ve

- Devlet reformu 

idi. Ki bunların ikisi de alt yapıya dönük konulardı. Altyapı güçlü olmadan yapılan üst yapı düzenlemeleri sağlıklı ve kalıcı olamazdı. 

Hukuk reformu yapılabilseydi; 

- Yüce Meclis’in çalışma etkinliği böyle mi olurdu? 

- İç Tüzük yapılabilseydi yasalar torba kanunlarla mı yürürdü?

- Yargı yerleri etkili çalışsaydı böyle bir hukuk tablosu mu ortaya çıkardı? 

- Yakın geçmişte özellikle silahlı kuvvetlere yönelik operasyonlarda yaşanan hukuk komedisi olmasaydı yargıçlar bugün sanık mı olurdu?

- Yıllar süren sıradan davalar veya zamanaşımına uğratılan davalar mı olurdu?

- Kamuoyundaki güven sıralamasında yargı son sıralarda mı olurdu?

Hukuk reformu yapılamadığı için bugünkü tablo ile karşı karşıyayız. 

Gelelim devlet reformuna…

Devlet reformu, soyut bir ifade, neyi ifade ettiği çok net değil. Onun için netleştirelim veya kendi açımızdan ne dediğimizi anlatmaya çalışalım.

Devlet reformu ile 3 şeyi anlıyoruz:

1) Devletteki organizasyonel yapılar

2) Devlet çarkının işleyiş biçimi

3) Devletteki ilişki yapısı

Devletteki organizasyonel yapılar ortada. Bakanlıkların doğru yapılandığını kim söyleyebilir? Merkezi ve yerinden yönetim yapılanmasının olması gerektiği gibi olduğu konusunu kim iddia edebilir? Bir yandan kıta Avrupası kurumlarının ve bir yandan da Anglo-Sakson yapılanmanın homogen ve etkin olduğunu kim kanıtlayabilir?...

Devlet çarkının işleyiş biçimi veya daha teknik ifadeyle süreçler etkin midir? Özellikle Ankara bürokrasisinde aşırı sayıda bankamatik memurları olduğu gerçeği ortada değil mi? Hatta Ankara’da memur olduğu halde Ankara dışında ve yurt dışında çalışanların olduğu bilgisine ilgili kurum yönetimleri sahip değil mi? Pek çok büyük ve güçlü kamu kurumunun bir avuç memur tarafından yönetildiği bilinmiyor mu?...

Devletteki ilişki yapısı bir başka sorun alanı. Kendi içinde ayrışan bürokrasi yok mu? Dolayısıyla kendi iç yapıları sağlıklı işlemeyen bürokrasi yok mu? Siyasetle ilişkisini kuramayan ve hatta rol çalıp siyasetin yerine hareket eden bürokrasi yok mu? Kurumların kendi içinde birbirleriyle ilişkilerinde sıkıntılar ve hatta çatışmalar yok mu?

O halde devlet reformunun yapıldığını ve tamamlandığını söylemek mümkün değil.

Demek ki altyapıyı iyileştirmeden veya sağlamlaştırmadan üst yapıda düzenlemeler yapmak kalıcı olamıyor. 

Bu durum ekonomide de aynen geçerli değil mi? Ekonomide de gerekli altyapı düzenlemelerini veya bir başka ifadeyle yapısal düzenlemeleri yapmadan ekonomide kalıcı ve tatmin edici büyümeyi sağlamanın mümkün olmadığı çok iyi biliniyor.

Şimdi devletteki bu tehdit veya çöküşü fırsata çevirme zamanı. Zira her tehdit aynı zamanda bir fırsattır. 

Sadece Silahlı Kuvvetleri veya askeri bürokrasiyi dizayn etmek yerine tüm devlet reformunu yapma zamanı. 

Bunun için de uzmanlık ve ortak akıl içeren bir tavır içinde Anayasa değişikliğiyle işe başlamak ve orta/uzun vadeli hedefler ortaya koymak gerekir. 

Umarım bu kötü tehdidi iyi fırsata çeviririz. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar