Dış dengede nisan verilerinin düşündürdükleri

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Nisan ayı dış ödeme verileri açıklandı. Şubat ve Mart aylarında 3 milyar dolar etrafında dolaşan aylık cari açık Nisan ayında 4.8 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Açıktaki artışa rağmen Nisan ayı gerçekleşmesi beklentiler civarında. Dahası, bu yılın ilk dört ayındaki (Ocak-Nisan) açık boyutu önceki yıla göre gerilemiş. 2013 yılının ilk dört ayında 24.6 miyar dolar olarak gerçekleşen cari açık bu yılın Ocak-Nisan döneminde 16.3 milyar dolara inmiş. Cari açığın artış ivmesinde gerileme olduğunu ima ediyor bu sayılar. Nitekim yıllık bazda da cari açıkta gerileme var. Nisan 2013 itibariyle yıllık bazda (12 aylık) 60.1 milyar dolar olan cari açık bu yılın aynı döneminde 56.8 milyar dolar seviyesine gerilemiş. 

Başından beri söylüyorum. Dış denge açısından bu senenin sorunu açığın boyutu değil. Bir süredir cari açık boyutu zaten geriliyor. Dış açık açısından bu senenin problemli alanı cari açığın finansmanı. Bir süredir sermaye girişlerinin ( finans hesabı) finanse edeceği cari açık boyutunun altında seyrettiği görülüyor. 2013 yılının Kasım ayından bu yana yıllık bazda sermaye girişi (finans hesabı) cari denge açığının altında kalmış. Yani cari açığı finanse edememişiz. Kısacası, sadece cari açık değil genelde dış denge açığı veriyoruz Bu açığın önemli bir kısmını Kasım ayından itibaren döviz girişine dönen net hata-noksan kalemiyle karşılamışız. Buna rağmen Mart-Nisan döneminde sermaye girişi ve net hata kalemi açığın finansmanına yetmemiş ve kalan açığı rezerv varlıklarda azalma ile finanse etmişiz. Bu sayılar dış denge açısından sorunun açık boyutu değil bunun finansmanında yaşandığını gösteriyor. 

Sorunun bu boyutuyla devam etmesi olasılığının düşük olduğunu düşünüyorum. Gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akışının önce küresel kriz korkusu ile yavaşlayıp, daraldığını, geçen yılın ikinci çeyreğinden sonra ise FED’in likidite daraltma politikasının yarattığı risk algısı nedeniyle bu akımın yeniden bu ülkelerden uzaklaştığını biliyoruz. Yılın başındaki “kırılgan beşli” falan muhabbeti 2014 yılına da bu tür bir risk algısının beslediği beklentilerle başladığımızı gösteriyor. 

Ancak, son iki aydır bu tablonun değişmeye başladığını gösteren bulgular var. FED’in likidite daraltmasının en azından artık bilinen, izlenen bir uygulama haline gelmiş olması ortalığı biraz sakinleştirdi. Gelişmekte olan ülkelerde yıl başında zayıf gibi görünen büyüme beklentileri olumluya dönmeye başladı. Gelişmekte olan ülkelerin performansı artıyor.. Kısacası, kırılgan beşli söylemi de biraz rafa kalkmış gibi görünüyor. 
Bütün bu gelişmeler küresel risk algısını da geriletiyor. Bir süredir düşen VIX indeksinde son haftalarda bu eğilim daha da belirginleşiyor. Sonuçta uluslararası sermaye akışının yönü bir kez daha gelişmekte olan ülkelere çevrilmeye başladı. Son birkaç haftada bize dönük sermaye girişinin hızlanması da bu yeni eğilimin önemli bir kanıtı. 

Bu gelişmeler son aylarda yaşadığımız cari açık finansmanı sorununun giderek hafifleyebileceği izlenimini veriyor. 

Uluslararası sermaye akışının gelişmekte olan ülkelere doğru dönmesinin bu ülkeler açısından getirdiği bir başka rahatlık da ulusal faiz oranları üzerindeki baskının hafiflemesi. Enflasyonun kıpırdaması, ülkeye dönük risk algısının bozulması, sermaye girişinin yavaşlaması, fon arzının görece daralması vb. etkilerle başa çıkabilmek için yılbaşı civarında gelişmekte olan ülkelerin çoğunda faiz oranlarının yükseldiğini biliyoruz. 

Şimdi koşulların değişmeye başlaması hemen bütün ülkelerde faiz oranlarının aşağıya doğru bir harekete başlaması sonucunu doğurdu. Bu belki henüz çok genel bir eğilim değil ama önümüzdeki dönemde aşağı yönlü faiz hareketinin güçlenip, yerleşeceğini öngörmek mümkün.

Uluslararası sermaye girişlerindeki yoğunlaşmanın da bu eğilimi besleyeceği söylenebilir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin sermaye girişlerini özendirmek amacıyla faizlerin yüksek tutulduğunu, bu açıdan söz konusu ülkeler arasında bir tür rekabet olduğunu biliyoruz. Sermaye girişlerinin zayıfladığı dönemlerde bu rekabetin daha da kızıştığı malum. Şimdi genel ortam düzelmesi diyebileceğimiz bir etkiyle sermaye girişlerinin eski trendlerine doğru hareket etmeye başlamasının rekabet nedeniyle faiz yükseltme gereğini törpüleyeceği söylenebilir. 

Bizim nisan ayı dış denge verilerimiz açığın boyutu açısından iyi mesajlar veriyor. Ama daha önemlisi açığın finansmanındaki sıkıntının aşılabileceği yönündeki işaretler. Böyle bir dinamik çerçevesinde faizi düşürme imkanının doğması da işin çabası. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018