Doğru fonu nasıl seçeceğiz?

E. Onur DUYGU
E. Onur DUYGU FON DÜNYASI info@dunyaeko.com

Finansal piyasalarda birikimlerini değerlendirmek isteyen tasarruf sahipleri için yatırım fonları çok doğru bir adres ve her geçen gün daha fazla fonlara ilginin arttığını gözlemliyoruz.

Yatırım fonları; konusunda uzman portföy yöneticileri tarafından riski dağıtma prensibine göre yönetiliyor ve bu sayede tasarruf sahiplerinin piyasalarla ilgili detay bilgiye sahip olmadan her finansal ürüne yatırım yapabilmesi mümkün hale geliyor. Tabi burada önemli olan doğru varlık sınıfı ve fonu seçebilmek. Özellikle 500 üzerinde farklı yatırım fonu piyasada söz konusu olduğu durumda çoklu alternatif içinden seçim zorluğu ortaya çıkıyor.

Bu yazıda yatırımcı risk ve getiri tercihine uygun yatırım fonlarının nasıl seçilebileceğini anlatmaya çalıştım. Yatırım fonu seçmeden önce yatırım yapılacak varlıkları belirlemek ilk nokta olmalı. Bunu belirlerken de geçmiş getiri üzerinden değil beklenti üzerinden bakmak çok önemli. Örneğin, faizlerde artış beklentisinin olduğu bir dönemde orta/uzun vadeli borçlanma araçları fonlarını almak veya kur stabilken CDS’te artış beklentisi varsa Eurobond fonları almak yanlış bir tercih olabilir.

Tersten bakarsak, kurda artış beklentisi varken hisse senedi tarafında döviz kazanan ihracatçı şirketler ve yabancı yatırımcıların girişi bekleniyorsa BIST30 ve Bankacılık hisse senedi fonlarına yatırım yapmak daha doğru olacaktır. Yatırım yapılacak varlığı ve dolayısıyla fonu belirlerken risk, getiri ve vade tercihini göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Bugüne kadar hep mevduat gibi sabit getirili finansal ürünlerde birikimini değerlendiren bir yatırımcı, çok volatil olan hisse ve yabancı hisse senedi gibi ürünlerde kayıpla karşılaştığında hemen satarak zararı realize edebilir. Bunun için fonlarda 1’den 7’ye kadar risk dereceleri mevcut ve 7’ye doğru gidildikçe fonun riski artıyor.

Riski yüksek olan fonlar bir hafta %5-10 getiri sağlayıp ertesi hafta tamamen negatif getiri sağlayabilir. Bu nedenle özellikle riskli varlık içeren fonlarda geçmiş getiriye bakıp fon seçimi kesinlikle yapılmamalı. Fonun geçmiş performansı, fonun yönetimi ve içerik seçimlerine dair bir fikir vermekle beraber, aynı performansın yakalanacağına dair bir taahhüt içermiyor.

Bu nedenle fona yatırım yapılırken, portföy içeriği ve içerdiği finansal araçlar ile ilgili beklentiler daha belirleyici rol oynamalı. Daha düşük riskli ve sabit getirili varlık (mevduat, TPP, finansman bonosu vb. İçeren) fonlarda fonun geçmiş getiriye paralel gitmesi beklenebilir, örneğin para piyasası fonları ortalama %30 brüt mevduata eş getiriyi son birkaç aydır yatırımcılarına sağlamayı başardığını görüyoruz.

Getiri tarafında, fonun başarılı yönetildiğini gösteren kriter, fonun kendi karşılaştırma ölçütünü geçip geçmediği olarak değerlendirilebilir. Genelde BIST-KYD endeksleri üzerinden karşılaştırma sağlandığı ve maalesef bu endeksler yatırımcıların kolayca ücretsiz erişebildiği platformlarda bulunmadığı için TEFAS sitesinde yer alan karşılaştırmalı getirilere bakmak alternatif olabilir.

Örneğin bir hisse senedi fonuna baktığımızda son 1/6/12 ay/3 yıl ve 5 yıl için BIST100 ve BIST30 performansını geçip geçmediğine bakıp değerlendirme yapmak mümkün. Stopaj istisnasına tabi olan fonlar yatırımcı için daha avantajlı; benzer içeriklere sahip fonlar içinde istisnaya tabi olanı seçmek normal koşullar altında daha fazla getiri sağlayacaktır. Stopaj avantajlı fonlar ile ilgili kapsamlı yazıya bu köşeden ulaşabilirsiniz.

Özet olarak bakarsak, 31.12.2023’e kadar yapılacak para piyasası, borçlanma araçları (yabancı ve eurobond hariç), katılım (döviz hariç), kıymetli madenler ve fon sepeti fon (ünvanında yabancı geçenler hariç) alımların satışından elde edilecek kazançlar, satış tarihi ne zaman olursa olsun, stopajdan istisna. Fonun büyüklüğü ve yatırımcı adedi de zaman zaman öne çıkan bir fon seçim kriteri olarak değerlendiriliyor.

Kısmen katılmakla beraber fonun büyük olmasının da küçük olmasının da belli avantaj ve dezavantajları var. Yatırımcı adedi yüksek olması, benim için seçim adına bir kriter teşkil edebilir. Ama yukarıda saydığım değerlendirme kriterlerine göre daha arka planda olduğunu söylemek mümkün.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar