Dünya ekonomisinin görünümü sorunlu

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Dünya ekonomisinin görünümü bir türlü düzelmiyor. Son dönemde bu görüntü birkaç tane önemli eğilim ile biçimleniyor. Bunlardan birisi büyüme hızlarındaki yavaşlama. Ulusal ekonomiler kendi potansiyel büyümelerinin altında bir hızla büyüyorlar. 2011 sonrasında başlayan bu büyüyememe eğilimi hala devam ediyor. Emtia fiyatlarında adeta çöküntü izlenimi veren düşme dünya ekonomisinin bu günkü görünümünü biçimlendiren ikinci önemli eğilim. Petrol fiyatlarındaki hacimli gerileme bu eğilimin en etkin unsuru. Üçüncü bir eğilim dünya ticaretinde gözlenen daralma. Uluslararası mal ticaretinin geçtiğimiz sene yüzde 13.8 gerilmiş olması bu eğilimin ne denli güçlü olduğunu gösteriyor. Uluslararası sermaye akışının daralmış ve yön değiştirmiş olması da bu tabloya önemli bir unsur olarak ekleniyor. Bu hareketler sonucunda döviz kurları ve mali fiyatlar da oynaklaşıyor. Bu oynaklık dünya ekonomisinin görüntüsüne istikrarsızlık olarak yansıyor. 

Aslında bu eğilimleri değerlendirirken tek tek ele alıyoruz. Ama bunlar arasında tekil değerlendirmeyi hatalı hale getirebilecek türden etkileşim var. Adeta hepsi birbirinden etkileniyor, birisinin bir yöne hareketi en az bir başka eğiliminin hareket yönünü ve dozunu belirliyor. Böyle bakınca dünya ekonomisinin günümüzdeki görünümünün bu eğilimlerin oluşturduğu sorun yumağı olduğunu söylemek mümkün. 

Büyüyememe sorunu bu günün dünyasının ortak bir özelliği. Hemen bütün ulusal ekonomiler küresel kriz öncesindeki ortalama büyüme hızlarının altında hızlarla büyüyorlar. Bu çerçevede dünya ekonomisinde daha büyük yansımalar yaratan iki örnek öne çıkıyor. Bunlardan birisi Avrupa Birliği öteki de Çin. Bunların büyüyememelerinin kaynağı ve dinamikleri farklı. Avrupa Birliği entegrasyonda gözlenen zafiyetlerin, iktisat politikası katılıklarının ve eski yapının değiştirilememesinin getirdiği sorunlar kümesi nedeniyle potansiyel büyüme hızına ulaşamıyor. Çin ise bütünüyle başka bir mesele. Çin, küresel krizin getirdiği yavaşlama ivmesi ile kendi içinde yaratmak istediği dönüşümün eski büyüme hızlarına ulaşmayı olanaksız kılması nedeniyle yavaşlıyor. Bu iki ülkede yaşanan mikro dinamikler farklı olsa da dünyanın bu günkü görünümüne benzer katkıyı yapıyorlar. Dünya ekonomisini yavaşlatıyorlar. 

Emtia fiyatlarındaki hacimli temelde dünya ekonomisindeki büyüme kaybından etkileniyor. Aslında bu tek taraflı bir etkileşim değil. Bir yandan büyüme kaybının getirdiği talep daralması emtia fiyatlarını düşürürken aynı dinamik içinde emtia arzı da geriliyor. Bu iki dinamik bir araya gelince emtia üreticisi ülkelerde üretim kaybı nedeniyle büyüme yavaşlıyor, fiyat düşmesi nedeniyle ticaret hadleri bunların aleyhine gelişiyor, ulusal paraları değer kaybediyor, büyüme kayıpları adeta katmerleniyor. Bu bağlamda petrol kesimi ayrı bir rol oynuyor. Petrol arzının kontrol edilemez biçimde genişlemesi sonucunda düşen fiyatlar petrol üreten ülkelerin kullanılabilir kaynaklarında ciddi daralma yarattı. Bu dinamik sonuçta büyüyememe sorunu bu ülkelere de taşıdı. 

Dünya ekonomisinin yavaşladığı, emtia hacminin daraldığı, fiyatların düştüğü ortamda uluslararası ticaretin de ivme kaybetmesine şaşmamak gerekiyor. Bu çerçevede bir kaç noktaya dikkat etmek gerekiyor. eğilimin genel olmasına rağmen dış ticaretin ivme kaybetmesinin gelişmekte olan ülkelerde daha yoğun olması bunlardan birisi Uluslararası ticaret daralırken hem ithalat hem de ihracat akımlarının birlikte yavaşlıyor olması bu dönemin ikinci özelliği. Uluslararası ticaretin yavaşlamasında dünya ekonomisine hakim olan büyüyememe eğiliminin de önemli katkı yaptığını da gözden kaçırılmaması gereken üçüncü bir nokta. 

Son dönemde dünya ekonomisinin görünümü üzerinde en önemli etkiyi yaratan eğiliminin uluslararası sermaye akışındaki hacim ve yön değişikliği olduğu söylenebilir. Genel olarak uluslararası sermaye akışının küresel düzlemde büyüme ve refah artışı üzerinde en etkili faktörlerden birisi olduğu söylenebilir. Küresel krizden çıkışın ilk evresinde sermaye akışının hem hızlandığı hem de gelişmekte olan ülkelere yöneldiği söylenebilir. O dönemde bu ülkelerde büyümenin hızlanmasının altında yatan önemli nedenlerden birisi budur. Son iki sene içinde bu eğilimin ters döndüğü, küresel sermayenin akışının yavaşladığı, daha çok gelişmiş ülkelere yöneldiği, gelişmekte olan ülkelerden ise sermaye çıkışı olduğu gözleniyor. Gelişmekte olan ülkelerde kaynak kuruması, ulusal varlık ve döviz fiyatlarında oynaklığın artması ve ulusal paraların değer kaybetmesi gibi sonuçlar üreten bu gelişme dünya ekonomisi görünümünün şekillenmesinde en önemli rolü oynamaktadır. Sorunların çözümüne bu noktadan başlamak gerektiğine ilişkin önerilerin arması bu gözlemi doğrulamaktadır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018