Ekolojik üstünlük

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Mustafa BAŞAR - Uçantay Gıda AŞ / İş Geliştirme ve Pazarlama Müdürü

İktisat tarihi neredeyse insanlık tarihiyle aynı dönemde başlar. Öyle ya, “arz” ile birlikte anılan “talep” esasında insanın herhangi bir şeye “ihtiyaç” duymasıyla ortaya çıkar. Toplayıcılık ve avcılığın ardından, insanoğlunu ayrı ayrı, bireysel olarak bir korku sardı; bugün karnımı doyurdum, peki yarın doyurabilecek miyim? Sığınılan, barınak veya yuva olarak kullanılan yerlerin bir günlük yürüme mesafesinde olan alanlarda toplayacak her hangi bir meyve-sebze kalmayınca ve çeşitli sebeplerden yaşanılan bölge terk edilmek, başka alanlara göç etmek istenmeyince, mecburen ilk tarım faaliyetleri başladı.

Tarımın başlamasının insanlık tarihine ve dünyanın gelişime ne gibi devrimsel etkileri olduğu akademisyenler tarafından halen çeşitlendiriliyor; artık tartışılmayan gerçekler ise medeniyetin, sermaye birikiminin, ilerlemenin temelidir tarım. Birkaç yüzyıl boyunca imparatorlar, krallar, padişahlar ve nihayetinde ülkeler, sahip oldukları topraklara göre güç sıralamasındaki yerlerini aldılar. Öyle ya, tek kriter olarak sahip oldukları asker sayılarını ya da yönetimleri altında bulunan insanların nüfusları baz almak yeterli olmazdı; büyük ordular kurulabilirdi ama bunları doyuramadıktan, yakın ve orta gelecekte iaşelerini sağlayamadıktan sonra neye yararlardı ki? Özetle sahip olunan toprak, işlenmiyorsa eğer, insan için ne ifade eder?

Türkiye’nin potansiyeli ile ilgili defalarca kez aynı şeyleri duymuşuzdur; jeopolitik öneme sahip, Asya ile Avrupa arasında köprü, genç nüfusa sahip vs. Başka ülkelerin üstün oldukları konulara da aslında kulak aşinalığımız var; petrol zengini Suudi Arabistan, teknolojik üstünlüğü olan Japonya, Almanya, ekonomik üstünlüğe ve dünyanın en güçlü ordusuna sahip ABD, geniş toprakları ve güçlü ordusu olan Rusya vs. Peki tarih boyunca devam eden iaşe meselesi, hem günümüzde hem de gelecekte halkı ve orduyu doyurabilmenin önemi yok mu? Elbette var; esasında en önemli konu bu!

Sahip olunan su kaynaklarının, yakın gelecekte sahip olunan yer altı zenginliklerinin (petrol dahil) neredeyse tamamından daha stratejik bir öneme kavuşacağı uzmanlar tarafından nice yıllardır dile getirilen bir gerçek. Su kaynaklarına, iklim ve ekolojik koşullara bağlı olarak yetiştirilen, incir, kayısı, fındık gibi tarım ürünlerinin toplam üretimi ve ihracatı alanlarında Türkiye dünya lideri! Keza kiraz, vişne, ayva ve haşhaş tohumunda da lider. Çoğu zaman yüzüne bakmadığımız, sık tüketmediğimiz için canımızın bile çekmediği kuru kayısı ve kuru inciri evlerine, sofralarına götürebilmek için Avrupalılar marketlerde oldukça ciddi paralar ödüyorlar. Çilek ve bal birçok ülkenin vatandaşları için oldukça Premium, lüks ürünler. Her iki üründe de Türkiye dünya ikincisi konumunda. Dikkatli bir planlama ve bilinçli kooperatifler çatısı altında, yerli çiftçi ve yetiştiricilerimizin, Türkiye’yi bal ve çilek üretiminde de, mercimek, elma, salatalık, yeşil biber, yeşil fasulye, kestane, Antep fıstığında ve koyun sütü ürünlerinde de lider yapması gayet mümkün.

Çok uzak, öte gelecekten değil, yakın zamanlarda, sadece birkaç yıl sonra bile tarımsal alanda üstünlük kuran, kendi iç talebini dahi karşılayabilen ülkelerin uluslar arası ilişkilerde önemi ve ağırlığı mutlaka artacaktır. Türkiye artık bilinçlenmeli ve ekolojik üstünlüğünün hakkını verebilmelidir. Konu çok önemli olduğu için, sonraki birkaç yazımızda tarımsal alanda neler yapılabileceğini, Türkiye ekonomisinin kaderinin nasıl topraklarımızı verimli kullanmamıza bağlı olduğunu, halkımızı ve özellikle gençlerimizi bu alanda nasıl bilinçlendirip yönlendirebileceğimizi açıklamaya çalışacağız.

Son söz, bir Kızılderili atasına ait; “Son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde, son ağaç yok olduğunda… Beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ufuk çizgisi 03 Nisan 2024