Enerji riskleri sürüyor, fırsatlar önümüzde

Atılım MURAT
Atılım MURAT AYKIRI FİNANS amurat@etu.edu.tr

Brent petroldeki jeopolitik risk primi fiyattan düştü. Fiyat 115 dolardan 106 dolarlı seviyelere kadar geriledi. Irak’taki olaylar patlak verdiğinde, ‘‘Petrol konusunda endişeli değilim. Uzun süredir günlük petrol üretimini artırmayan OPEC devreye girebilir. Suudi Arabistan’ın yüksek miktarda atıl petrolü var. Petrol rezervlerinin büyüklüğü açısından dördüncü sırada olan İran’la sürdürülen nükleer müzakerelerden olumlu haberler geliyor. Büyük bir kriz yaşanması halinde bu taraftan da destek gelebilir’’ yorumlarını yapmıştım. Jeopolitik riskler her zaman ortaya çıkabilir. Ancak petrol fiyatının istikrarlı biçimde artması için küresel ekonominin çarklarının dönmesi gerekir. 

Çin’in 2014’ün ilk yarısında petrol ithalatı yüzde 10.2 arttı. Marttaki teşvik açıklamalarından sonra, talebin hızlandığı görülüyor. Çin hükümetinden destek açıklamaları gelmeye devam ediyor. Geçen haftaki yazıda da vurguladığım gibi; Çin Merkez Bankası aylık bazda ortalama 50 milyar dolar likiditeyi( yuan olarak) sisteme aktarıyor. Bunun dışında, genişlemeci maliye politikası da sürüyor. Çinliler ekonomik modeli değiştirme konusunda ocak-şubat döneminde kararlı gözüküyorlardı. Çark ettiler. Gevşek politikaların devam etmesi, büyümeyi belli bir çizgide tutabilir. Çin’in petrol ithalatının ilk altı aydaki hızının devam etmesiyle, fiyat belli bir bantta hareket edebilir. Bu bant 105 dolar-115 dolar olabilir. 105 doların altına hiç inmez, 115 doların üzerine çıkmaz, gibi tahminler yapmıyorum. Sadece, genel hareket alanı burası olabilir. Fiyatın son iki haftada 10 dolar düşmesiyle, içeride de bir rahatlama görülüyor. İki hafta önce, Merkez’in faiz indirimine gideceğini düşünenler kadar, önümüzdeki toplantıda bekleyebileceğini öngörenler de vardı. Çünkü Türkiye özelinde, jeopolitik risklerin siyasi riskleri de getireceğine inanılır. Türk Lirası üzerindeki baskınının artacağı düşünülür. Dolar hızla değer kazanırsa, Merkez Bankası’nın manevra alanı kısıtlanabilir. Bugünkü noktada, Kurum’un bu hafta bir faiz indirimine gitmesine kesin gözüyle bakılıyor. Aslında enfl asyonun durumu ortadayken, faizleri daha da indirerek reel faizi negatife çekmenin mantıklı bir izahı yok. Sıfır veya negatif reel faizle, tasarruf oranı kalıcı olarak artmaz. Türkiye’de tasarruf oranı ilk çeyrekte yüzde 15.1’e yükselmiş. Olumlu bir gelişme olsa da, 2000’li yılların başlarında bu oranın yüzde 25 olduğunu belirtelim. Bizim gibi yüzde 5’in üzerinde yıllık büyümeye ihtiyaç duyan bir ekonomide, tasarruf oranının yüzde 20’nin üzerinde olması gerekir. Sonuçta, tasarruf oranının düşük olması cari açığı tetikliyor. Bu da dış borçlanmayı artırıyor. 

Çin ekonomisinin mevcut temposunu sürdürmesi, kasırga sezonunun etkileri, petrol fiyatını dengeleyebilir. Kaldı ki, biraz arka plana düşen jeopolitik riskler tekrar gündeme gelebilir. Türkiye’nin petrol ve doğal gaz gibi enerji ürünlerine olan bağımlılığı ortadadır. Kısa dönemli oynaklıklar bizi etkiliyor. Enerji bağımlılığını orta-uzun dönemde azaltabilecek; İran doğal gazının Avrupa’ya ulaştırılması, İsrail’in Akdeniz’de bulduğu doğal gazın Avrupa’ya satılması, Kuzey Irak petrolünün Avrupa’ya kesintisiz olarak taşınması, gibi fırsatlar önümüzde duruyor. Yalnızca doğru stratejileri belirlemek gerekiyor. İngiltere’nin Hindistan’ı işgal etmesi ve sonrasında yaşananlar hala tartışılır. Karl Marx bir yazısında; ‘‘Sorun, İngiltere’nin Hindistan’ı işgal etme hakkının olup olmadığı değildir. Tartışılması gereken konu; İngiltere yerine, Perslerin, Rusların veya Türklerin, Hindistan’ı işgal etmelerinin tercih edilip edilmeyeceğidir’’ ifadelerini kullanmıştı. Türkiye’nin, doğal gaz ve petrol ticaretinde önemli bir geçiş yolu olmasına da bu mantık çerçevesi içerisinde bakıyorum. İran-Avrupa arasındaki olası bir anlaşmada, İran gazını Türkiye üzerinden değil de, ‘‘Ermenistan-Gürcistan- Karadeniz’’ hattından mı götürsün? ABD-İsrail doğal gazını biz taşımayalım da, Kıbrıs-Yunanistan mı taşısın? Kuzey Irak, Suriye tarafını mı düşünsün? Her dönem enerji maliyetlerini konuşup, sert fiyat hareketlerinde hop oturup hop kalkıyoruz. Fiyat on dolar artınca karalar bağlıyoruz. Fiyat on gün içinde düşünce, ‘‘Riskler azaldı. Faizleri indirelim’’ algısı oluşuyor. Türkiye’de herhangi bir konuda konsensüs sağlanamıyor. Hiç olmazsa enerji meselesine ideoloji karıştırmayalım. Fırsatları kaçırmayalım

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dolar yükselir düşer 28 Ağustos 2019