Fizibilite

Güven BORÇA
Güven BORÇA NASIL YAPMALI guvenborca@markam.com.tr

Babamın Eskişehir’de gıda toptancılığı yaptığı yetmişlerde, çarşıda 150 metrekare bir dükkan iş görüyordu. Bakkallar kendi araçlarıyla, el arabalarıyla gelip mal alıyorlardı. İş için gittikçe İstanbul’da da benzeri bir duruma şahit oluyorduk. Toptan ticaret Tahtakale-Mercan merkezli dönüyordu ağırlıkla.

Seksenlerde Rami Toptancılar Sitesi açıldı. Organize ve oldukça etkileyiciydi ama o sıralarda toptan ticaret de şekil değiştiriyordu. Toptancılar ayağına müşteri beklemekten, noktalara servis yapmaya başlamışlardı. Yani daha büyük metrekare ve araç park alanı gerekiyordu. Bu bağlamda İSTOÇ güne uygun bir yapılanma gibi görünmüştü. Depolar ve park alanları daha büyüktü. Ancak doksanlara geldiğimizde toptan gıda ticareti değişimini sürdürüyordu. Firmalar çoklu toptancı modelinden il veya bölge bazında münhasır bayilik, distribütörlük (dispirütör denirdi piyasada) sistemine geçtiler. Bu da çok büyük stok alanları, rampalar ve araç parkları demekti.

Yani kuruluşundan bir süre sonra Rami fonksiyonel olmaktan çıktı ama yeri ve içindeki tüccarların gücüyle bölgedeki esnafın, restoranların gelip gıda alışverişi yaptığı bir çekim merkezi olarak faaliyetinin sürdürdü. Ancak şimdilerde Başakşehir’e taşıma planı varmış. Yeri görmedim ama o konseptin orada bir karşılığı olmadığını düşünüyorum. İSTOÇ da kuruluş amacından farklı bir noktaya evrildi zamanla. Kırtasiye, zücaciye ağırlıklı bir yere döndü. PERPA’da aynı şekilde, kuruluş amacından farklı bir iş modeli yakaladı ve iyi kötü gidiyor. Ancak Türkiye’de atıl kalan çok organize ticaret bölgesi var. Yani bu projeleri kurgulayanlar genel olarak sağlam bir fizibilte yapmıyor, geleceği öngöremiyor. Türk insanının yaratıcılığı ve esnekliği neticesinde bazıları bir şekilde hayatlarının sürdürse de çoğu verimli değil.

2008 yılında yolcu taşımacılığı sektöründe yaptığımız bir proje sırasında çarpıcı bir tablo ile karşılaştık. Türkiye uzun yol otobüs taşımacılığı pazarı 1996 yılından bu yana büyümüyordu.

Havayolu ve özel araçla karayolu seyahati katlanarak artarken, deniz ve demiryolu da iyice bir büyüme gösterirken kesilen otobüs bileti sayısı artmıyordu. Bu sene birkaç yoklama yaptım, durum hala aynı. Yani yirmi yıldan fazladır uzun yol otobüs yolcu sayısı artmıyor. Peki bu son yirmi senede olan ne? Her taraf yeni otogarlarla doldu. Pazar büyümüyor, gelir artmıyor, sektörün köklü markaları birleşiyor veya kapanıyor ama otogar ve terminal yatırımları artarak sürüyor… İşte Türkiye. Bu sene otobüsle bir İstanbul-Eskişehir seyahati yaptım, dört otogara ve bir dinlenme yerine girerek toplam beş mola verdik. O kadar duble yola rağmen aynı yolu yetmişlerdeki gibi beş saatte aldık. Sinir oldum. Bu bağlamda son yıllarda yapılan havalimanı ve köprülerin çoğunun gereğinden büyük olduğunu ve tam kapasite çalışmalarının onlarca yıl alacağını düşünüyorum.

Fuar ve kongre merkezleri sayısındaki artış da ilginç mesela. Evet, fuarlar yirminci yüzyılın en önemli ticari faaliyetlerindendi ve Almanya gibi ülkeler bu işten ciddi paralar kazandılar, kazanıyorlar. Ama yirmi birinci yüzyılda, bizim gibi gelişmekte olan ülkeler binlerce yeni fuar merkezi yaparak arzı artırdı. Ancak aynı dönemde dijital pazarlamanın da etkisiyle fuarlar eski etkinliğini kaybetmeye başladı. Son beş senedir on müşterimin dokuzu katıldığı fuar sayısını azaltma eğiliminde. Herkes seçerek gidiyor artık ve bence yeni fuar merkezlerinin fizibiltesi yok, eğer istisnai bir değer yaratamıyorsanız. Kongre ve etkinlik merkezleri de aynı şekilde. Oralarda yapılan aktivitelerin çoğunun hiçbir ticari fizibilitesinin olmadığını, hatır gönül ve ilişki ekonomisiyle fonlandığını biliyoruz.

Perakendedeki kapasite fazlası da malum. Şimdiye kadar borç erteleyip, kredi alıp, öz kaynakları tüketip idare ettiler ama deniz bitti. Artık bu saçma sapan kiraları ödeyemeyecekler. Kiralar liraya dönse de işleri zor. Hazır olun.

Özetle ortalama Türk girişimcisi de siyasetçisi de yeni bir şey deneme riskini almaz. Bildik alanlara, pazar doyuma ulaştıktan sonra girer. Hesap kitap yapmaz ve gereğinden fazla büyük kapasiteler kurar. Çünkü çoğu, parayı orada yapılacak ticaretten değil binadan kazanır. Sonra fiyat kırma, ilişki yönetimi, vade uzatma, vergi ödememe araçlarını kullanır. Devletimiz de bu verimsiz süreci elinden geldiğince destekler. Ancak bu şekilde sağlanan popülist ticaret hacmi ve büyüme de bizi bir yere götürmez. Götürmeyecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ballı Fındık 10 Aralık 2018
İstanbul Havalimanı 19 Kasım 2018
Çerez işler 05 Kasım 2018
Futbol dünyası 22 Ekim 2018
Fizibilite (2) 24 Eylül 2018
Turizmde yeni fikirler 10 Eylül 2018
Ne kadar uzun vade? 20 Ağustos 2018